İSO Başkanı Erdal Bahçıvan: İstihdam konusunda ne yazık ki kısa vadede çözüm görmüyoruz

İSO Başkanı Erdal Bahçıvan: 2021’de yüksek finansman maliyetleri ve daralan finans kaynakları, sanayicinin hem mevcut işletmelerin döndürülmesi hem de yeni yatırımların oluşturulabilmesi açısından elindeki en önemli stres kaynağı olacak.

Şehriban Kıraç

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Türkiye’nin ne yazık ki son üç yıl yatırımsız bir dönem geçirdiğini vurgulayarak yeni bir büyüme modeline ihtiyaç olduğunu söyledi. Milyonlarca kişinin işsiz kaldığı ve iş umudunu yitirenler için sanayicilerden de kötümser bir açıklama geldi. Bahçıvan, “İstihdam konusunda ne yazık ki kısa vadede çözüm göremiyoruz” dedi. Bu yıl Türkiye ekonomisinin sıfıra yakın büyüyeceğini, finansman konusunun 2021 yılında da Türk sanayicisinin en önemli gündemi olacağını vurguladı. İSO Başkanı Erdal Bahçıvan ile pandeminin sanayicilere etkilerini ve krizden çıkış yollarını konuştuk.

SIFIR BÜYÜME

- Sanayi sektörü pandemi sürecinde ne tür yaralar aldı?

2020 yılının ilk aylarında yeniden dengeleme, yeniden toparlanma diye umut edilen bir başlangıcın hemen akabinde yaşadığımız Covid-19 salgını büyük talihsizlik oldu. Olumlu bir başlangıç yaptığımız 2020 yılında Covid-19 ile birlikte bütün dengeler alt üst oldu. Şokun ilk etkilerini mayısta, nisanda belli bir boyutta atlattıktan sonra yılın ikinci yarısına biraz daha umutla girdik. 

Gururla söyleyelim ki herhalde sanayi sektörü pandeminin en ağır olduğu günlerde dahi almış olduğu önlemlerle, üretimini en küçük detayına kadar aksatmayarak sürdürdü. Lojistiğinden istihdamına, tedarik zincirinden ihracat noktasına, her boyutunda üretimin dinamizmini normal bir yaşamın standartlarında sürdürebilme sınavını çok başarıyla verdi. 

- Bu şartlarda ekonomide bir büyüme bekliyor musunuz, bu yıl Türkiye ne kadar büyür?

Yılı belli ki sıfır, eksi-artı arasında bir yerde bir büyümeyle kapatacağız. Türkiye 2000’li yılların başından beri çok güçlü büyümelere alışmış olan bir ekonomi. 2009 kriz yılını saymazsak 2000’li yıllardan itibaren Türkiye’nin büyüme ortalaması yüzde 4’ler-5’ler seviyesinde. O açıdan ne yazık ki 2018’den beri Türkiye düşük bir büyüme sürecine girmiş vaziyette. Bu nedenle çeyrekler bazında bunu değerlendirmek yerine daha geniş bantta bakmanın doğru olduğunu düşünüyorum.

- Yeni normalde çarkların yeniden dönmesi için hangi adımlar atılmalı?

Pandeminin bitimiyle birlikte Türkiye’nin yeni bir büyüme modeli konusunda çok daha güçlü ve stratejik bir karar vermesi gerekiyor. Çünkü büyümenin oranından öteye bizim yıllardan beri söylediğimiz bir gerçek var; büyümenin kalitesi. Türkiye’nin artık dengeli, sürdürülebilir, nitelikli ve sanayinin payının güçlü olduğu bir büyüme modeline ihtiyacı var. 2021 ve sonrası için biz böyle bir modelin Türkiye açısından çok daha doğru olacağını düşünüyoruz. Dar kesitli büyüme oranları üzerinden konuşmak yerine 2021 sonrasında kaynakları doğru kullanarak Türkiye’yi temel sorunlarından kurtaracak olan, temel sorunlarından arındırılmış bir büyüme modeli üzerinde durmalıyız. 

Pandeminin Türkiye’ye getirdiği birtakım fırsatlar kendi işaretlerini göstermeye başladı. Özellikle Uzakdoğu kaynaklı tedarikçiler alternatif olması açısından Türkiye belli sektörlerde şu anda bile görüyoruz ki tercih edilen bir ülke konumuna geçiyor. Eğer biz bu fırsatı doğru kullanabilirsek hakikaten farklı artı özelliklerimizden ötürü geleceğin tedarikçisi olabilme adına bu coğrafyadaki en önemli alternatif ülkelerden birisi olabiliriz. Çünkü dünya da alternatif yaratma noktasında, baktığınız zaman öyle onlarca-yüzlerce ülkeyi bulup seçemiyor. Türkiye’nin oturmuş bir üretim kültürü, altyapısı, belli sektörlerdeki birikimi bizi tercih edilen bir ülke noktasına getiriyor. Ama tabii bunu bizim de mutlaka farklı şekillerde destekleyici olmamız gerekiyor. Özellikle bu yeni dönemin gerekli kıldığı yatırımlar noktasında algılarımızın çok açık olması gerekiyor. 

Çünkü görüyoruz ki ne yazık ki demin bahsettiğim son üç yılın kendine has özelliklerindesin dolayı yatırımsız bir dönem geçirdik. Yani sanayinin artık ne teknolojisi ne de elindeki kapasite bizi bir üst lige çıkarabilme imkânına sahip değil. Buradan nereye geliyorum? Bizim yeni bir yatırım dönemine ihtiyacımız var gelecek adına yeni bir hikâye yazabilmek için. Bu yatırım döneminin oluşabilmesi için de demin bahsetmiş olduğum sanayiye dönük kaynakların daha doğru kullanılabilmesi adına yeni bir stratejik sürece girmemiz gerekiyor. 

Yani benim hep söylediğim bir husus vardır. Onu bir kere daha tekrarlayayım: Türkiye’nin kaynak problemi yoktur, Türkiye’nin kaynakları doğru kullanma problemi vardır. Yani biz önümüzdeki aylarda, yıllarda, elimizdeki çok da bol olmayan kaynaklarımızı doğru yönlendirip onu sanayi adına doğru geliştirebilirsek, bu dönemde elimize geçmiş olan ekonomimizi bir üst lige çıkarma fırsatını da çok iyi kullanmış oluruz. Ama tekrar söylüyorum, bunun için iyi bir kaynak dağılımı ve destekleme modeline ihtiyaç var her yönüyle.

KAYNAKLAR DOĞRU KULLANILMIYOR

- Yeni yatırım dönemi için kaynak var mı?

Türkiye’nin kaynak problemi yoktur, Türkiye’nin kaynakları doğru kullanma problemi vardır. Yani biz önümüzdeki aylarda, yıllarda, elimizdeki çok da bol olmayan kaynaklarımızı doğru yönlendirip onu sanayi adına doğru geliştirebilirsek, bu dönemde elimize geçmiş olan ekonomimizi bir üst lige çıkarma fırsatını da çok iyi kullanmış oluruz. Bunun için iyi bir kaynak dağılımı ve destekleme modeline ihtiyaç var her yönüyle. Ülkeye finans kaynaklarının akışında da bir pozitif takvime dönebilirsek... Finansmanın daha rahatlayabileceği, finansa daha rahat ulaşabileceğimiz bir döneme biz 2021’in ikinci yarısına doğru ulaşabilirsek herhalde yılın ikinci çeyreğinden sonra daha pozitif, 2020’yi unutturacak, tam unutturmasa bile bize moral verecek olan bir sene hayatımıza girer.

ÖNCE KDV REFORMU YAPILSIN

- Yatırımsız dönemden bahsettiniz işsizlik de artıyor, nasıl çözülecek bu sorun?

İstihdam konusunda ne yazık ki kısa vadede çözüm göremiyoruz. Bir taraftan çok yüksek oranda işsizlikten bahsederken öbür taraftan da hâlâ daha yeterli ölçüde istihdam bulamayan, yeterli ölçüde işçi bulamayan binlerce sanayicimizi, binlerce firmamızı duymaktayız. Bu konu da bence bizim önümüzdeki süreçteki en önemli konu başlıklarından bir tanesi.

En önemli gördüğüm bir başka konu da ki eğer bir reform yapacaksak belki önce oradan başlamamız lazım; KDV reformu. Uzun yılardan beri hayatımızda olan ama giderek bir üretim vergisine dönüşen KDV’nin de artık mevcut bu olumsuzluk teşkil eden halinden güçlü bir reformla dönüştürülmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda zaten bir rapor hazırlığı içindeyiz, Maliye Bakanlığı ile paylaşacağız.

Ve Avrupa Birliği… Türkiye'nin turizmde, ihracatta, yatırımlarda ve her türlü farklı organizasyon ve iş birliklerinde, sosyal hayatımızın her bölümünde tartışmasız en önemli dostumuz ve iş ortağımız. Avrupa ekonomisinin Türkiye’ye ihtiyacı, Türkiye’nin de Avrupa Birliği’nin ekonomik desteğine, iş ve stratejik ortaklığına ihtiyacı yüksek. Aklıselimin 2021’de galip geleceğini düşünüyorum. Son dönemlerde hükümetimizin de bu konuda verdiği mesajlar bence son derece değerli ve dikkat çekici. 

FİNANSAL İSTİKRAR BOZULDU

- Bu süreç şirketlerin borçluluk düzeyini ve borçlarını döndürme kabiliyetini nasıl etkiledi?

Biz İSO 500’ler de de hep açıklıyoruz; finansman maliyetleri ne yazık ki faaliyet gelirlerinin yüzde 50 ile 60’ı arasında bir yerde duruyor. Bu yüksek finansman maliyetleriyle benim endişem odur ki bu oran daha da artmasın. O yüzden de finansman, 2021 yılında da Türk sanayicisinin en önemli gündemi olacaktır. Şu anda maalesef finansal istikrarın son aylarda bozulduğunu gördük. 2021’in önemli bir döneminde yüksek finansman maliyetlerinin ve daralan finans kaynaklarının, Türk sanayicisinin hem mevcut işletmelerin döndürülmesi açısından hem de bizi bekleyen yeni yatırımların oluşturulabilmesi açısından elindeki en önemli stres kaynaklarından birisi olacağını düşünüyorum.

TEMKİNLİ İYİMSERİZ

- Sanayiciler olarak bu süreçte ne gibi dersler aldınız?

Nisandaki ve mayıstaki ilk şok dalgasından sonra sanayi sürekli kendini geliştirerek hem iç pazarda hem dış pazarlarda kesintisiz bir süreklilikle ekonomiye katkısını sürdürdü. Üçüncü çeyrekteki yüzde 8’in üzerindeki sanayi büyümesi, bu dönemde ekonomik büyümeye ve ekonomik aktiviteye destek veren en güçlü sektörün sanayi sektörü olduğunu bize zaten gösteriyor. 

Buradan da şunu çıkarıyoruz ki; Türkiye'nin önemli bir sanayi birikimi var. Türkiye'nin zorluklarla baş edebilme noktasında önemli bir sanayi envanteri var. İnsan kalitesi, insan gücü var, insan birikimi var. Geçmiş senelerde de, demin de söylediğim gibi, her türlü farklı strese karış koyabilen bu sanayi sermayemiz, sanayi enerjimiz, sanayi motivasyonumuz, sendeleyen birçok sektöre karşın ekonomimizin yüz akı olmayı başardı.  Bu konuda da sanayinin ne kadar önemli olduğunu, zor gün dostu olduğunu bir kez daha yedi cihana gösterdi Türk sanayisi. 

"2021’in en önemli sorusu, hiç kuşkusuz pandemi ile ilgili yaşayacağımız süreç olacaktır. Yılın son günlerinde aşı ile ilgili ardı ardına gelen ve tüm dünyayı umutlandıran olumlu haberlerle hepimiz gerçekten sağlıklı günlerin yakın olduğuna inanmaya başladık. Fakat Covid-19 hakkında gelen son haberler, bu konudaki iyimserliğimizi biraz daha ertelememize yol açabilir. İlk olarak İngiltere'de saptanan ve eskisine kıyasla daha hızlı bulaştığı açıklanan yeni tür koronavirüse karşı Dünya Sağlık Örgütü'nden (DSÖ) gelen uyarı, bu açıdan çok önemli. 

Yeni tür coronavirüsünün, İngiltere dışında Danimarka, Hollanda ve Avustralya'da de görülmesi, birçok ülke gibi ülkemizde de çok hızlı önlemler alınmasına yol açtı. Tedbiren; İngiltere, Danimarka, Hollanda ve Güney Afrika'dan ülkemize olan uçuşlarda geçici durdurma kararı alındı. Umarız ki bu yeni gelişme, tıpkı Covid-19 gibi bütün dünyayı yeniden kasıp kavuracak bir dalgaya dönüşmez. Aksi halde bütün dünya gibi bizler de 2021 yılına ilişkin olumlu beklentilerimizi yeniden gözden geçirmek zorunda kalacağız. Şu anda bütün yeni gelişmelere karşın temkinli iyimserliğimizi koruduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Bunun için de tekrar söylüyorum, ölçülü bir iyimserliği korumamız gerekiyor. Gerçeklerin farkında olacağız, iyimserliğin ölçüsünü de kaçırmayacağız. Şu anda maalesef tekrar, içinde bulunduğumuz günlerde bir kısıtlamalar, yasaklamalar dönemine girdik. Hepimizin, ülkemizi düşünerek, arkadaşlarımızı, dostlarımızı, ailelerimizi düşünerek kendimize dikkat etme ve koruma noktasında yapacağı mutlaka ki çok şey var. Herkes sorunu önlemeye katkı sunacak bir hayat düzenini kurarsa savaşı kazanabiliriz. 

Öte yandan pandemi dönemi Sürdürülebilirlik konusunu daha da güçlendirecek ve hareketlendirecek. Ekonomik hayatın artık önümüzdeki yıllarda sürdürülebilirlik teması üzerinden çok daha güçlü bir şekilde şekilleneceğini düşünüyorum. Finans Kaynakları da başta olmak üzere birçok yeni modellemenin, birçok yeni projelendirmenin sürdürülebilirlik esaslı bir yapıyla değerlendirileceğini tahmin ediyorum. 

Biz de İSO olarak 2021’deki iş programlarımızın en önemli bölümünü sürdürülebilirlik esası üzerine kuracağız. Bu organizasyonel yapımızda, hem üyelerimizle ilişkilerde farklı projelerde sürdürülebilirlik bizim için ajandamızda oldukça önemli bir yer tutacak.