İşkenceye rekor tazminat
Anayasa Mahkemesi, hırsızlık suçundan gözaltına alınan üç kişiye, konuşturulmak için kötü muameleye yapılmasını işkence olarak nitelendirdi, devleti toplam 120 bin TL’ye mahkum etti.
Alican Uludağ/CumhuriyetAğrı’nın Karabal köyünde 3 Kasım 2001 tarihinde Türk Telekom'un bakır tellerini çaldıkları iddiasıyla gözaltına alınan olay tarihinde 17 yaşında olan Ertan ile ağabeyi Hicrettin Dağabakan ve Cezmi Demir Hamur Jandarma Karakolu’na götürüldü. Gözaltında geçen üç gün boyunca, şüphelilerin gözleri bağlandı. Mevsim kış olduğu bir dönemde çırılçıplak soyulan üç kişi, garaj-depo gibi yerde gece boyunca bekletildi. Hortum ile üzerlerine su püskürtülen üç kişi, sopa ile darp edildi, saçlarından tutularak yerde sürüklendi. Üç mağdur üç gün boyunca aç susuz bırakıldı, tuvalet ihtiyaçları giderilmedi ve bir aletle cinsel aletleri sıkıldı. İşkenceyi savcılıkta anlatmalarına karşın haklarında hırsızlık suçundan dava açılan üç kişi, yaşadıkları işkenceyi burada da anlattı. Mahkeme, 28 Şubat 2002'de “sanıkların suçu işlediğine dair jandarmadaki ifadesinden başka delil olmadığı, bu ifadenin de işkence altında alındığının iddia edildiği, işkence şüphelilerinin bulunduğu bir ortamda yapılan sorgudaki ikrarın da tek başına delil kabul edilemeyeceği” gerekçesiyle beraat kararı verdi.
Bu kararın ardından karakol komutanı İ.Ö, yardımcısı H.A hakkında işkence yapmak ve işkenceyi gizlemek amacıyla gerçeğe aykırı rapor düzenlettirmeye azmettirmek, sağlık ocağı doktoru G.Ö ile devlet hastanesinde görevli iki doktor hakkında ise gerçeğe aykırı rapor düzenlemekten dava açıldı. Yargılama toplam 11 yıl, 6 ay 3 gün sürdü. Bunun üzerine üç kişi haklarının ihlal edildiğini belirterek, Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu, toplamda 1.1 milyon lira manevi tazminat talep etti. Anayasa Mahkemesi, yaptığı değerlendirmede anayasanın 17. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz” şeklindeki işkence yasağının maddi ve usul yönünden ihlal edildiğine hükmetti. Mahkeme, başvuruculara ayrı ayrı 40 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetti. Yüksek Mahkeme, kararının gerekçesinde olaya ilişkin şu tespitlerde bulundu:
- Mağdurların eylemi veya yetkililerin saiki ne olursa olsun, kötü muamele yasağının ihlal edilmemesi gerekir. Saikin önemi ne kadar yüksek olursa olsun, yaşam hakkı gibi en zor koşullarda bile işkence, eziyet veya insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yapılamaz. Anayasının 15. maddesinin ikinci fıkrası gereğince savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde bile bu yasağın askıya alınmasına izin verilmemiştir.
- Savcılık adına adli işlemleri yürüten kişilerin bizzat kötü muameleye ismi karışan kişilerden oluşması, soruşturmanın etkili olmasını engellemiştir. Zira, bu kişilerin kendi aleyhlerine olabilecek muhtemel kanıtları karartma ihtimalleri yüksektir. Söz konusu olayda soruşturmanın bağımsız ve etkili yürütülmediği, bunun bir ihlal sonucunu doğurduğu değerlendirilmiştir. Tüm yargılama safahatının 11 yıl 6 ay 14 gün sürdüğü tespit edilmiştir. Bu durumda soruşturmanın etkili olduğundan söz edilemez. Açıklanan nedenlerle anayasanın 17. maddesinin 3. fıkrasının öngördüğü devletin etkili soruşturma yapma yükümlüğülünün ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.