İşkencenin son noktası: Mektupsuzluk

CHP’li Zeynep Altıok, Adalet Bakanı’na cezaevindeki yasaklara ilişkin yazdığı mektupta “Sorumluluğunuzda olan hapishanelerde mektup ve kitap yasağı uygulanıyor” dedi. Zeynep Altıok, “Tecrit altındaki görüş, telefon, avukat, doktor, tedavi yasaklanan tutuklular için kitap ve mektup yasağı işkencenin son noktasıdır” ifadelerini kullandı.

iklim öngel

CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeynep Altıok, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a bir mektup yazarak, “Tecrit koşullarında tek kişilik veya üç kişilik hücrelerde dış dünyayla bağlantısı iyice sınırlanan; görüş, telefon, avukat, doktor, tedavi yasaklanan tutuklular için kitap ve mektup yasağı işkencenin son noktasıdır” dedi.

CHP’li Altıok, Bakan Bozdağ’a yazdığı mektupla birlikte Orhan Tüleylioğlu’nun “Yalnız Kitap” adlı kitabını da Bozdağ’a hediye etti. Mektubunda kitapları okuyarak toplumu aydınlatan yazarlar, şairler ve sanatçıların yakıldığını ve onları yakanlar değil yaşatanların hapislerde olduğunu belirten Altıok, Bozdağ’a “Bugün sizin sorumluluğunuzda olan hapishanelerde mektup ve kitap yasağı uygulanıyor” diye seslendi. Gazetecilerin, aydınların, yazarların mektup ve kitap yasağının altında ağır bir işkenceye maruz kaldığını dile getiren Altıok, gazetemizin tutuklu yazarı Hakan Kara’nın “Silivri kitap fakiri” ifadelerine dikkat çekti.

Evimde daha fazla

Altıok, Adalet Bakanlığı’na göre 11 bin 750, Ceza ve Tevkifevi Genel Müdürlüğü’nden aldıkları bilgiye göre 13 bin tutsak insanın bulunduğu bir zindanda, 2 bin 200 kitabın kimilerine zenginlik gibi görünebileceğini belirterek şöyle devam etti: “Benim evimde bile bu rakamın iki katı kadar kitap varken, mahpus tuttuğunuz akademisyen, gazeteci, yazar, sanatçı ve aydın bürokratlar için bu sayının zenginlik olmadığını bilmelisiniz. 2200 kitabın hangi kriterlerle seçilmiş hangi türlerde ve kimlerin eserlerinden oluştuğunu da ayrıca sormak isterim. Sayın Bakan, unutmayınız ki kitap bir tutuklunun en yakın dostudur. Hele ki aydınlar için yaşamsal bir olgudur. Mektup hayatla hapishane arasındaki köprüdür. Düşünce suçluları için topluma kazandırma, eğitim gibi bir öncül amaçtan söz edilemez elbette ancak cezaevlerinde suçluların topluma kazandırılması, eğitimli, üreten bireyler olabilmeleri anlayışı esas olmalıdır” dedi.

Türkiye’nin yeri

“Tecrit koşullarında tek kişilik veya üç kişilik hücrelerde dış dünyayla bağlantısı iyice sınırlanan, görüş, telefon, avukat, doktor, tedavi yasakları getirilen tutuklular için kitap ve mektup yasağı uygulamasının işkencenin son noktası olduğunu” belirten Altıok, “Türkiye’nin yeri diktatörlüklere yakışan uygulamalar değil, demokrasinin ve özgürlüklerin yanı olmalı” dedi.