IŞİD tiyatro sahnesinde

Avrupalı gençler nasıl radikalleşiyor? Berlin Grips Tiyatrosu’nda Yüksel Yolcu imzalı ‘IŞİD’in İçinde’ oyunu bu soruya yanıt arıyor

BERİVAN AYDIN

Oyunda Selefi rolündeki üç oyuncu, seyircileri azarlayıp cihada çağırıyor

Ortadoğu’nun kâbusu IŞİD, ele geçirdiği antik kentlerdeki tiyatrolarda esirlerini katletmesiyle kazındı hafızalara... Dehşetten beslenen örgütün kara propagandası, Avrupa’dan binlerce genci ‘hilafet’ topraklarına çekti. Almanya’nın toplum eleştirisiyle ünlü Grips Tiyatrosu, gençlerin Suriye’ye ve Irak’a niçin gittiği sorusunu sahneye taşıdı. Yüksel Yolcu’nun yazıp yönettiği “IŞİD’in İçinde” oyununa göre, kabahatin çoğu cihatçılardan çok onlara geçit verenlerde...

Yolcu’nun oyunu, adını ve ana hikâyesini Alman gazeteci Jürgen Todenhöfer’in kitabından alıyor. Eski hâkim ve milletvekili Todenhöfer’in Aralık 2014’te oğluyla IŞİD topraklarında geçirdiği 10 günü anlattığı kitap, 100 bini aşkın kopya satmış. Ancak IŞİD ideolojisine alet olmakla suçlanan yazar, Alman medyasında kıyasıya eleştiriliyor. Bana öyle geliyor ki, Todenhöfer’in örgütü “2003 Irak savaşının meyvesi” diye tanımlaması ve terörü Batı’nın yarattığını savunması, sevilmesine mâni oluyor. Oyunun galasına saatler kala buluştuğum Yolcu, geçen yaz ailesiyle Türkiye’de tatildeyken okuduğu kitabı son derece ilginç bulduğunu söylüyor: “Gençlerin nasıl fanatikleştiği, Avrupa’dan kalkıp Suriye’ye gittiği soruları kafamı kurcalıyordu. Kitapta bu soruların yanıtlarını buldum” diyen Yolcu, Berlin’e döndüğünde yazara ulaşıp kitabını sahneleme izni alıyor.

Oyun için araştırma yaparken, Frankfurt’taki cezaevinde çalışan Mustafa Cimşit adlı Türk bir imamla tanışıyor. “Ona göre cihat bir nevi psikolojik terapi. Bugün bir terapiste giderseniz size kötü alışkanlıklarınızı yenmenizi söyler. Cimşit de cihadın gidip başkalarını öldürmek olmadığını, egonuzla savaşıp dengenizi korumanız olduğunu savunuyor” diyor Yolcu.

Topluma tutulan ayna

Oyun etkileyici bir sahneyle açılıyor. Sakalları ve takkeleriyle Selefi rolündeki üç oyuncu, koro halinde seyircileri azarlayıp cihada çağırıyor: “Kâfirler her gün çocukları, hamile kadınları ve ihtiyarları öldürürken nasıl uyur, nefes alır, yemek yersiniz!” Sonra sahnedeki üç ılımlı imam alıyor sözü: “Cihadın asıl anlamı iyilik için çalışmaktır...”

Ardından bu altı oyuncunun sahnede kılık değiştirerek onlarca role girdiği yüksek tempolu oyun başlıyor. “Gerçeğe ulaşmak için savaşın tüm taraflarıyla konuşulmalı” diyen gazeteci Todenhöfer ile babasını cihatçıların yanına yalnız göndermeyi reddeden oğlu Frederic’in hikâyesi, Suriye’de intihar saldırısı düzenleyen Fabian’ın nasıl radikalleştiğini anlamak için ailesi, arkadaşları ve öğretmenleriyle konuşan cezaevi imamının hikâyesiyle iç içe geçiyor. İmamın soruşturması, Fabian’ın anne babasının boşanmasıyla düştüğü yalnızlığı, okuldaki haksızlıklara duyduğu öfkeyi, bu hislerinin cezaevindeki Selefi provakatörlerin elinde nasıl biçimlendiğini ortaya çıkarıyor. Öte yandan cihatçıların katliamlarına bizzat tanıklık eden Todenhöfer’ın çıkardığı ders, IŞİD’in bir ideoloji olduğu ve ideolojilerin silahla öldürülemeyeceği oluyor. “İnsancıl olmak, barış istemek, Müslümanlara adil davranmak, düşman değil kardeş din olarak görmek lazım... Ancak bir oyuncunun sahneden bunları söylemesi, Alman medyası için en büyük skandal” diyen Yolcu, basının siyasi sebeplerle oyunu yerden yere vuracağını öngörüyor. Sahiden de internete ilk düşen yorumda oyunun “basmakalıp, klişelerle dolu” olduğu, seyircilerden aldığı büyük alkışın “üzücü” olduğu yorumu dikkat çekiyor.

Bir başka yorumcuysa oyunu “Amerika ve Batı karşıtı IŞİD propagandası” diye nitelendirmekte beis görmüyor. Topluma ayna tutulmasından duyulan rahatsızlık, elbette yasaklara dönüşüyor. Yolcu, öğrencilerini oyuna getirmek isteyen bir grup öğretmene müdürün engel olduğunu öğrendiğini anlatıyor. Kimi gazetecinin de kendisine “IŞİD’e niçin platform veriyorsunuz” diye sorduğunu belirten yönetmen, “Bu, Picasso’ya Guernica’yı niye çizdiğini sormak gibi. Gençlerin radikalleşmesi bugün Almanya’da önemli bir sorun. Saklamakla, üstünü örtmekle geçmez” diyor.

 

'Zayıflardan yalnızlardan taraf'

Yolcu, 10 yıldır bünyesinde oyunlar sahnelediği Grips Tiyatrosu’nu şu sözlerle tarif ediyor: “Grips dünyada çocuk ve gençlik tiyatrosu konusunda en iyilerden biri... Kaç ülkede oyunları oynanmıştır. Ana fikri yalnızca sanat yapmak değil, yaşadığımız toplumda çocuk ve gençlerin güncel hayatını sahneye koyarak onlara kendi hayatlarını yaşamaları, kendi düşüncelerini düşünmeleri için destek de olmak. Tam anlamıyla solcu bir tiyatro. 1960’larda cinsel devrim gibi sakıncalı konuları ele aldıklarında devlet bir terör örgütüymüşçesine oyunlarını yasaklıyordu. Tiyatronun şimdiki genel müdürü Volker Ludwig’in 1973’te yazdığı Papadakis’te Şenlik Var oyunu Almanya’da ilk kez mültecileri sahneye çıkarmış, bu da halkın çok garibine gitmişti. Toplumu eleştiren, zayıflardan ve yalnızlardan taraf bir tiyatro olmasını çok seviyorum.