Isabel Allende: ‘İçimde yenilmez bir yaz varmış’
Güney Amerika Edebiyatının önemli isimlerinden, eserleriyle olduğu kadar yaşam öyküsüyle de dikkat çeken Isabel Allende, bu kez New York’taki şiddetli bir fırtınanın birbirine bağladığı üç karakterin hikâyelerine odaklanıyor. Neredeyse imzası haline getirdiği; göç, yabancı olmak, aşk, yuva ve aidiyet kavramlarını temel alıyor.
Sacide Alkar DosterGüney Amerika Edebiyatının önemli
isimlerinden Isabel Allende, eserleriyle olduğu kadar yaşam öyküsüyle de dikkat
çeken bir yazar. Allende, 1942 yılında Peru’nun başkenti Lima’da doğar. Anne ve
babası o henüz üç yaşındayken boşanınca, annesi üç çocuğu ile birlikte Şili’ye
babasının yanına taşınmak zorunda kalır.
Bir diplomatın kızı olarak başladığı
hayatına, gerek ülkedeki siyasi gerilimler, gerekse de 1970-1973 yılları
arasında cumhurbaşkanlığı yapmış Amcası Salvador Allende’nin devrilişiyle, uzun
süre göçmen olarak devam eder.
Latin Amerika’nın seçimle iktidara gelen
ilk Marksist devlet başkanı olan Salvador Allende, işçi sınıfının egemenliğinde
bir cumhuriyet kurma hayaline ulaşamamış ve ailesi mecburi bir göçe
zorlanmıştır.
Isabel Allende, 1993 yılında Beyaz
Saray’da düzenlenen bir törenle “Başkanlık Özgürlük Nişanı” ile ödüllendirilmiş
olmasına rağmen, bir göçmen ruhuyla şöyle der: “Benim için yerinden yurdundan
edilme teması çok doğal. Bu nedenle kitaplarıma da bu duygu sıklıkla yansımıştır.
Çünkü bütün hayatım boyunca bir yabancı olarak yaşadım ve kendimi hiçbir yere
ait hissetmedim.”
Romanlarında yine sıklıkla işlediği;
aşkı aramak ve aşkın yaşama kattığı anlamlar, yazarın yaşam öyküsü için de bir
paralellik gösterir. 1962 yılında Miguel Frias ile ilk evliliğini yapan yazar,
bu evlilikten Paula ve Nicolas adında iki çocuk sahibi olur.
Ancak, Pinochet Hükümetinin kanlı
devrimi yüzünden ailesi ile birlikte Venezuella’ya kaçmak zorunda kalışı on üç
yıl boyunca sürgün olarak yaşamasına sebep olur.
1987 yılında ilk eşinden boşanan yazar
1989’da ikinci eşi Gordan ile yeniden aşkı yakalamanın mutluluğuna erişir.
PAULA
Ancak Allende, uzun yıllar süren
evliliği boyunca birçok çiftin kaldıramayacağı acılarla tanışıp, zor günler
yaşar. Kızı Paula’nın 1992 yılında, kalıtsal bir kan hastalığı yüzünden ölümü
onu derinden yaralar ve 1994 yılında kızına ithafen Paula romanını yazar.
Allende bu büyük acıyla başa çıkmaya
çalışırken eşi Gordon da önceki ilişkilerinden olan iki çocuğunu uyuşturucu
bağımlılığı yüzünden kaybeder. Evlatlarını kaybetmenin boşluğu her ikisi için
de duygusal bir yıkımla sonuçlanır.
“Gordon, en küçük oğlunu üç yıl önce
kaybettiğinde, her şeye olan ilgisini yitirdi. Tamamen içine kapandı ve ben
dâhil herkesle ilişkisini kesti. Bu çok üzücüydü. Biz onunla üç çocuk
kaybettik. Çoğu insan, tek bir evladın ölümünü bile zor atlatabilirken, biz üç
kayıpla baş başaydık.”
Yetmiş sekiz yaşındaki yazar, biten
evliliği sonrası yalnızlığından şikâyetçi değil. Bu ayrılık için “Doğal bir
ölüm gibi kendiliğinden sonlanıverdi” diyen Allende, yaşamı anlamaya ve yazmaya
devam ediyor.
MÜCADELEYLE GEÇEN YILLAR
Yazarın son kitabı Kış Ortasında, Isabel
Allende’nin yazarak ve mücadeleyle geçen yılları, duygusal kırılmaları ve
kayıplarının yanında, eşsiz yaşam iştahından da izler taşıyor.
New York’taki şiddetli bir fırtınanın
birbirine bağladığı üç karakterin hikâyelerini odaklanan roman, yazarın
neredeyse imzası haline getirdiği; göç, yabancı olmak, aşk, yuva ve aidiyet
kavramlarını temel alıyor.
Geçmişin onlara bıraktığı kişisel ve
toplumsal travmalarla baş etmeye çalışan karakterler onları bir araya getiren
kar fırtınası ile yeni yaşamlarının başlangıcına doğru, bilinmez ama
iyileştirici bir yolculuğa başlarlar.
Buradaki iyilik ve kötülük kavramları
aynı zamanda yazarın günümüz toplumlarının birbirinden uzak ve yalnız
insanlarının karşılıksız iyilikle, bir denge bulabileceğine işaret ediyor.
Allende’nin dengeyi gözettiği bir diğer
mesele ise karakterlerin ortak noktalarını ve zıtlıklarını titizlikle
birleştirip, sadece birlikteyken tamamlanabileceklerini ve yollarını
bulabileceklerini hissettirmesi.
Roman önyargıların oluşturduğu engelleri
gösterirken, toplumsal kabul görmüş doğruların ya da doğru-yanlış kavramının
gerçekteki karşılığını da sorguluyor.
ADALET, SADAKAT, ÖZGÜRLÜK...
Allende bir Ted konuşmasında, “Belli
konular sürekli aklıma gelir: adalet, sadakat, şiddet, ölüm, politik ve sosyal
meseleler, özgürlük. Etrafımızı saran bir gizem olduğunun farkındayım, bu
yüzden de tesadüfler, önseziler, duygular, hayaller, doğanın gücü ve sihir
hakkında yazıyorum.” derken gerçekliğin hikâyeleşirken yetersiz kaldığına,
kadere ya da evrendeki sihrin tamamlayıcılığına dikkat çeker.
Kış Ortasında’yı kurgularken yaptığı da
bu. Kaderin karakterleri birleştirdiğine, bu zorlu yolculukla, ruhlarının
özgürleşip, bir armağana dönüştüğüne şahit oluyoruz.
Altmışını aşmış bir profesör olan Lucia,
kaçak işçi olarak çalışan ve ülkesini terk etmek zorunda kalmış Guatemalalı
Eveleyn ve geçmişteki hatalarının bedelini bugünü görmezden gelerek ödeyen
Richard için bu armağan, ikinci bir şans anlamı taşıyor.
Bazen yazarın, yarattığı eserin içine
girip bir karakter ile özdeşleştiğini ve onun sesi olduğunu duyumsarız. Eğer
Allende’nin bu romandaki sesi kim derseniz size cevabım Lucia olacaktır.
Onun coşkun yaşam enerjisi, aşka ve
arzularına olan bağlılığı, gençlik yıllarını siyasi bir sürgün olarak
geçirmesinin yanında tıpkı Allende gibi onun da gençliğinde gazetecilik yapması
ve en önemlisi de ilerleyen yaşına rağmen umudunu diri tutması, Lucia’yı
Allende ile özdeşleştirmeme neden oldu.
Romanın çatısını oluşturan; kadın-erkek ilişkileri, coğrafyanın getirdiği zorluklar ve öteki olmak konumlarının, nihayetinde “Yuva” ve “Aidiyet” kavramlarına bağlanması ise Allende’nin edebiyattaki esas meselesini açığa çıkarıyor.
Allende, yaşama olan tutkusunu hikayelerine aktarırken, hiçbir zaman geç kalınmadığı duygusunu yerleştiriyor satırlarına, bir anlamda yaşamak ve inanmak için hâlâ zamanı olduğuna ikna ediyor okuru. Ve başlarken kullandığı epigraf ile bitiriyor romanı “Kış ortasında anladım ki içimde yenilmez bir yaz varmış,”*
*Albert Camus, Tipasa’ya Dönüş
Kaynakça: Rory Carroll, Isabel Allende
Söyleşisi, The Guardian
Kış Ortasında / Isabel Allende / Çeviren: İnci Kut / Can Yayınları /352 s. / 2020.