İrfan Değirmenci: Biraz daha cesaret
‘Hayır’ tweet’i nedeniyle Kanal D’deki sabah haberleri programına son verilen İrfan Değirmenci, “İnsanlar korkuyor. Biraz cesaretleri olsaydı şu an bu durumda olmazdık” dedi.
Seyhan AvşarYerlerde sürüklediler
- ‘Hayır’ tweet’lerini işsiz kalmayı göza alarak mı yazdınız?
Aslında 2013 yılında Gezi ile başlayan bir süreç bu. O dönemde herkes penguen belgeselleri yayınlarken, başını kuma gömerken, sokakta olan biteni, olması gerektiği gibi haber bültenimize taşıdık. İşsiz kalmayı göze alarak. Kimseye sormadık. Vicdanımıza danıştık. Sokaktaki şiddeti görmezden gelemezdik. Son geldiğimiz noktada riskler artmıştı. Ekranda İzmir Marşı çalmak dahi sıkıntı oluyordu. Biz de kurum kimliğimizin bir gün o turnikeleri açmayacağını biliyorduk. Ama bir tweetim yüzünden ekrana çıkarılmayacağımı tahmin edemezdim. En büyük gazetelerinin birinci sayfasında adımı kullanarak bildiri yayımladılar. Beni hedef gösterdiler. Yaratmaya çalıştıkları algı şuydu; biz, ‘Evet’ tarafındayız. Fatih Çekirge, ‘Evet’ diyeceğini köşesinde çok rahat yazabilmişken, ‘sen spikersin yazamazsın’ dediler. Ben hiçbir yayınımda prompter okumadım. Her sabah haberlere yorum getirdim. ‘Hayır’ tweeti attığım gün mezunu olduğum Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin kapısında yerlerde sürüklenen akademisyenler vardı. 80 yaşındaki Korkut Boratav okula alınmadı. Öğrencileriyle vedalaşmasına, eşyalarını toplamasına izin verilmeyen akademisyenler gördüm. Cebeci Kampusu’nda gördüğüm manzara bardağı taşıran son damlaydı. Kovulduktan sora fakülteme gittim...
İnsanlar korkuyor
- Hayatınızda neler değişti?
İlk kez bir ay sonra sabah uyandığımda şimdi ne yapacağım sorusunu sordum kendime. İçine düştüğüm mağduriyet şu olabilir; haksız bir şekilde çıkarıldım. İş Mahkemesi’nde kıdem ve ihbar tazminatı davası açtım. Farkında olduğum ama bu süreçte gözüme daha çok batan bir gerçek oldu. İnsanlar korkuyor. Çekiniyor. Rahatlarından taviz vermek istemiyor. Düzenleri bozulsun istemiyorlar. Biraz cesareti olsaydı insanların şu an bu durumda olmazdık. Alışık oldukları düzen birilerini üzüyorsa alışık oldukları düzeni bozabilmeliler insanlar.
- Türkiye’de tutuklu gazeteci sayısı 140’ı geçti...
‘Geçmiş olsun’ telefonları alıyorum. Utanıyorum. Nedir bu? İşimden oldum sadece. Ne güzel temiz, güzel bir bahar havası var. O havayı teneffüs ediyorum. Çiçekleri, böcekleri, gökyüzünü görebiliyorum. Ya gökyüzünü göremeseydim. Bir ağacın çiçek açmasına tanık olamasaydım. Korkunç olan bu. Umarım haksızlığa uğramış meslektaşlarımız özgürlüklerine kavuşur.
Kışlalı’yı kopardılar bizden
- Siyaset Meydanı’nda katledilen gazetemiz yazarı Ahmet Taner Kışlalı ile ilgili öğrenciyken yaptığınız konuşma, sosyal medyada çokça paylaşıldı... Neler hissettiniz?
O video benim peşimi hiç bırakmadı. Ben bundan çok hoşnutum. O gün, o sıralarda kalkıp konuşan dirençli, yaşam hakkını savunan içimdeki çocuğa hala sahip çıkmaya çalışıyorum. O çocuk değişmedi. Üniversitede herkes idealisttir. Keşke üniversiteden sonra da herkes idealist kalabilse... Dünya o zaman yaşanır bir yer haline gelir. O video anlayanların yüzünde sert bir tokat oluyor. Ahmet Hoca’nın derslerine girmeyi iple çekerdik. Dersler karşılıklı konuşmayla geçerdi. Toplumun her kesiminin temsil edildiği bir meclis gibiydi dersliğimiz. Her görüşü dinlerdi. Kendi görüşünü anlatırdı. Demokratik bir ortamdı. Dersinden bir dönem kalmıştım. Kendisinden alacak dersim vardı. Çok erken kopardılar onu aramızdan...
- Akit gazetesi Kışlalı’yı hedef göstermişti... Geçen haftalarda da Müjdat Gezen’i hedef gösterdi. O günden bugüne neden hiçbir şey değişmedi sizce?
Maalesef üzücü olan bu ama insanların birlikteliğidir gücü yaratan. Biz o birlikteliği başaracağız. İnanıyorum, bir şeyler değişecek. Kahramanmaraş’ta, Sivas’ta yaşananlar ortada, artık bir ders çıkarmamız gerekiyor. Uğur Mumcu’yu, Bahriye Üçok’u, Muammer Aksoy’u, Ahmet Taner Kışlalı dahil çok aydınımızı yitirdik.
Bülbül de bülbül olmazdı ötmeseydi
- Bir Uyuyup Uyanalım’da ne anlatıyorsunuz?
Kitabımda ötekileri anlatmaya çalıştım. İyi insanların, hiç tanımadığı insanların mağduriyetine koşan az sayıda insanın öyküsünü yazdım. Kitapta iyi insanlar, kötülüğe teslim olmamak adına bir yol bulmak istiyorlar. Tüm zorluklara rağmen, baharı bekliyorlar.
- ‘Başıma bir şey gelirse’ kaygısı yaşıyor musunuz?
Benim durumuma ‘dil belası’ denir. Ama bülbül de bülbül olmazdı ötmeseydi. Ötmeye devam edeceğim. Başka türlüsünü bilmiyorum.
- Tüm yaşananların ardından şimdi neden ‘Hayır’?
Kendini mutsuz, yalnız hisseden gençlerin, bu ülkeden umutlarını kesmemeleri gerektiğini düşünüyorum. Bu topraklar farklılıkların bir arada yaşadığı güzel topraklar. Kurtuluş Savaşı’nın ardından çok zor şartlarda kurulmuş bir Cumhuriyet var. Bu ülkenin boyun eğmeyen, aydınlık, onurlu pırıl pırıl gençleri olarak Cumhuriyet’e sahip çıkacağız.
Televizyon izlemiyor Televizyon izlemiyorum. İzleyecek bir şeyler bulamıyorum. Bizi ve zekâmızı hafife alıyorlar. Evimin içine kadar girip bana bunu yapmalarına izin vermem. Muhabir liği özlüyor 10 yıl muhabirlik yaptım. Sokak röportajları ve insan hikâyeleri derledim. En mutlu olduğum dönem o zamandı. Birebir sokakta olduğum, kamareman arkadaşımla sokakta olduğum dönem harikaydı. Mutfakta olmayı her zaman daha çok sevdim. İşsiz kalınca birkaç kanaldan iş teklifi aldım ama kabul etmedim. Bir süre kitabımla ilgileneceğim. |