İranlı sinemacılar İstanbul Modern'de
İstanbul Modern Sinema, İranlı yönetmenin filmlerini Berlin'den önce sunuyor.
cumhuriyet.com.tr
Cafer Panahi Retrospektifi
İstanbul Modern Sinema, 3 ve 10 Şubat tarihlerinde, İran sinemasının öncülerinden Cafer Panahi’nin filmlerine ev sahipliği yapıyor. 1995 yılında 48.Cannes Film Festivali’nde Altın Kamera ödülü alan Beyaz Balon, 1998 yılında 17.Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale’yi kazanan Ayna ve 2000’de 57.Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan ödülünü alan Daire’nin de aralarında olduğu beş uzun metrajlı filmden oluşan program, 61. Berlin Film Festivali’nden bir hafta önce İstanbul Modern’de gösteriliyor.
Programda, yedi yaşındaki Raziye’nin yılbaşı hediyesi için istediği Japon balığına ulaşma öyküsünü Abbas Kiarostami’nin senaryosuyla aktaran ve İran sokaklarında geçen yabancı ve karmaşık bir hayat kesitini yansıtan 1995 yapımı Beyaz Balon, küçük Mina’nın modern İran’ın sosyo-kültürel yaşantısına ayna tutan bir metafor olduğu 1997 yapımı Ayna, İran’daki sosyal sınıf farkını ve erkeklerin sıkışmışlıklarını, yaşadıkları çaresizliği öne çıkaran sürükleyici bir dram olan 2003 yapımı Kanlı Altın, kadınların futbol maçına alınmadığı İran’da ‘”her şeyi yapmanın bir yolu olduğu” fikrinden yola çıkarak, futbol maçına erkek kılığında giden kadınların heyecan dolu dramını anlatan, yönetmenin komedi unsurları içeren ilk ve tek öyküsü 2006 yapımı Ofsayt, farklı geçmişlerden gelen ve toplumun baskısı altında kapana kısılmış dört kadın karakter üzerinden “daire”den çıkmanın imkânsızlığını gösteren bir başyapıt olan 2000 yapımı Daire yer alıyor.
Filmlerin gösterim tarih ve saatleri:
3 Şubat Perşembe: Beyaz Balon 13.00, Ayna 15.00, Daire 17.00, Kanlı Altın 19.00.
10 Şubat Perşembe: Ofsayt 13.00, Beyaz Balon 15.00, Ayna 17.00, Daire 19.00
Beyaz Balon / The White Balloon
İran, 1995, Renkli, 85’
Cafer Panahi’nin Cannes’dan ödülle dönen filmi Beyaz Balon, yedi yaşındaki Raziye’nin yılbaşı hediyesi için istediği Japon balığına ulaşma hikâyesini anlatır. Annesinin verdiği parayı kaybeden küçük Raziye, bulduğunda aslında ulaşamayacağı bir yerde olduğunu fark eder. Küçük kızın gözlerinden İran sokaklarında geçen yabancı ve karmaşık bir hayat kesiti aktarılır. Panahi’nin ustası Abbas Kiarostami’nin senaryosunu yazdığı film, gerçek zamanda akması, özenli oyunculukları, basit ve evrensel öyküsüyle tatlı ve naif bir ‘ilk film’.
Ayna / The Mirror
İran, 1997, Renkli, 95’
İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale’yi kazanan bu filmde Beyaz Balon’daki küçük oyuncu yine başrolde! Küçük Mina, okuldan çıktığı zaman annesini bulamaz. Adresini bilmediği evini ararken yanlış otobüse biner, yanlış duraklarda iner, sonunda iyi niyetli bir sürücü kendisine yardımcı olur. Küçük Mina’nın gözünden modern İran’ın sosyo-kültürel yaşantısına ayna tutan bu filmi keyifle izleyeceksiniz.
Daire / The Circle
İran, 2000, Renkli, 91’
Daire, farklı geçmişlerden gelen ve toplumun baskısı altında kapana kısılmış dört kadın karakter üzerinedir. Panahi görüntüyle seyirciyi filmin içine alır ve tam ortasına yerleştirir. Erkek güdümündeki sosyal düzende kadın olmanın ve “sabıkalı” yaftası yemenin zorluklarını, boğucu yaşam şartlarını aktarırken, öykü anlatım aracı olarak daire devinimi tercih ederek toplumun sosyo-politik geometrisine daha da yoğunlaştırır. Venedik’te Altın Aslan kazanan film “daire”den çıkmanın imkânsızlığını gösteren bir başyapıt.
Kanlı Altın / Crimson Gold
İran, 2003, Renkli, 95’
Panahi bu kez erkeğin yaşadığı sıkıntıları; kendilerinden beklenen toplumsal değerler ve gelenekler içinde yaşadıkları çaresizliği öne çıkartır. Bir pizzacıda çalışan Hüseyin, arkadaşı Ali’nin bulduğu cüzdanda bir kuyumcu fişi bulur ve hayatı değişir. Kendi yaşamıyla ve üst sınıfların lüks yaşamı arasındaki farkı görür ve bir gece kendini o lüks yaşamın en uç sınırlarında bulur. İran’daki sosyal sınıf farkını ve erkeklerin sıkışmışlıklarını gösteren sürükleyici bir dram.
Ofsayt / Offside
İran, 2006, Renkli, 93’
Panahi, kadınların futbol maçına alınmadığı İran’da ‘”her şeyi yapmanın bir yolu olduğu” fikrinden yola çıkar. Ofsayt, futbol maçına erkek kılığında giden kadınların heyecan dolu dramını anlatır. Belgesel dilindeki bu film yönetmenin komedi unsurları içeren ilk ve tek öyküsüdür. Panahi’nin daha geniş kitlelere de ulaştırmayı başardığı bu filmi, amatör oyuncuları, dijital el kamerası kullanımı, toplumu taşlayan ve alaya alan anlatımıyla Ken Loach’u anımsatır