İranlı kadınların aşkı farklı mı olur sandınız?

İran'ın yasaklı kitabı Mahsa Mohebali'nin kaleminden Aşkı Dipnotlarda yaşamak bugünden itibaren Türkiye'de raflarda. İranlı kadınları aşk öyküleriyle bizlerle tanıştıran Mohebali'ye göre kitabın Farsça'dan Türkçe'ye çevrilmesi Türkiye'den açılan önemli bir kapı.

Damla Yur

  "Bu hikayede aşk yaşanıyor. Sanki bir adamotu sarmaşığının dalları gibi, ben aşığım birkaç film ve hikaye... öylesine birbirimize sarılacağız ki, ayırt edilmemiz mümkün olmayacak" 

Bu dizelere kim kendini ait hissetmeyebilir? Hangi kadın bunu anlamlandırmakta güçlük çeker? Aşkı damarlarımızda hissediyor ve kadın olmanın verdiği muhteşem duygusal zekamızla seviyor, seviliyoruz....

Başörtü zorunluluğu, ahlak polisleriyle korku, baskı ve şiddetin en acımasız hali... İran denilince kaçımızın aklına bunlardan farklı şeyler geliyor, düşünelim. Zaten biz İran'a dair düşünmeyi ve konuşmayı hep çok sevmedik mi? Marjane Satrapi'nin çizgi romanı Persepolis'ten uyarlanan animasyon filmine koşarak gitmedik mi? İran İslam Devrimiyle bir gecede değişen hayatı, 9 yaşındaki Marje'nin gözünden nasıl gözyaşlarıyla izlemiştik. Ama İranlı kadınların Aşkı Dipnotlarda Yaşadıkları anların tanığı/duyanı hiç olmadık. 

İranlı kadınlar da seviyor, seviliyor, aşkın bin türlü hallerini yaşıyor. Güldünya Yayınları İran'ın aşk öykülerini bizlerle paylaşıyor. İran'ın popüler kadın yazarlarından Mahsa Mohebali'nin İran'da yasaklı kitabı Aşkı Dipnotlarda Yaşamak bugünden itibaren raflarda. 

Ülkenin en itibarlı edebiyat ödüllerinden Huşeng Golşiri Vakfı ödülünü kazanan kitap, İran'da 3. baskıya kadar ilerleyebilmişti. Ancak 2004'de yasaklandı. Halen de İran'da yasak olan kitapta, kadın olmanın dünyanın farklı ülkelerinde bile olsa birbirine çok benzer şeyler yaşamak anlamına geldiğini hissetiren 8 öykü var. Öykülerin kahramanı ve yazarı Mohebali kitabını, İranlı Türkiyeli kadınlara yönelik düşüncelerini Cumhuriyet Sokak'la paylaştı. 

 

Önce ruhsat verdiler sonra durdurdular 

İran’da kitap yayımlanmak diğer ülkelerden farklı. Önce yazar veya çevirmen yayın eviyle sözleşmeyi yapar, sonra kitap kültür bakanlığına bağlı kitap ruhsat çıkarma kurumuna gönderilir. Oradan ne zaman çıkacağına ilişkin kesin bir süre yoktur. Bazen sansür uygulanır, öyle ruhsat verilir. Bazen de kitabın tümü reddedilir ve yayımlanmasına izin verilmez. Bize önce ruhsat verildi, sonra durduruldu.

 

İlk çeviri Türkçe'ye

Kitabım daha başka dillere çevrilmeden ilk kez Türkçeye çevrildi. Merak Etme adındaki romanım ise İsveççe ve İtalyancaya çevrildi. Maalesef İran copyright sözleşmesine bağlı değil, bundan dolayı en çok yazarlar mağdur oluyor. Buna rağmen bu kitapla ilgili yayınevi benimle ayrıca sözleşme yaptı ve telif hakkımı tanıdı. Bu benim ve diğer yazar arkadaşlarım için açılan yeni bir kapı demek. Resmiyet bulmuş bir hak. Umarım bir gün benim ülkemde telif haklarına saygı duyar ve uluslararası telif sözleşmeleri yerine getirilir.

  

Kültürel bağları güçlü ülkeleriz

Türkiye ile İran arasındaki benzer kültür altyapıya özellikle kadın erkek ilişkilerinin benzerliğine dayanarak kitabımın Türkiyeli okurlara sunulmasından son derece mutluyum. Bizim gibi kültürel bağları güçlü olan komşu ülkeler, aralarındaki kültürel iletişimi dolaysız biçimde sürdürmeli. Bu tıpkı şuna benziyor; doğuda doğan bir eseri önce batıya gönderip sonra tekrar doğuya sunmak için batıdan getirtmek. Tabii bu durumda ister istemez eser orijinal halinden uzaklaşıyor. Benim için Farsçadan Türkçeye çevrilmesi bir artıdır.

 

Türkiye'de bizim gibi erkek egemen

Kadınlar hep ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyor. Hem aile içinde hem de toplumda bunun örneklerini görüyoruz. Bir kadın yazar olarak kadınlara yapılan haksızlıklara daha duyarlıyım. Dünyada ve yanı başımdaki ülkelerde yaşanan olayları da takip ediyorum. Kadınlara yapılan şiddet her ne kadar evrensel bir olaysa bile bizim gibi erkek egemenliğinin hâkim olduğu toplumlarda buna daha fazla rastlanıyor. Türkiye’de görünüşte kadınlar daha özgür fakat gerçek hayatın derinliklerine indiğimizde ve yaşanan şiddeti göz önünde bulundurduğumuzda onların da erkek egemen toplumun baskısı altında oldukları bütün çıplaklığıyla görülüyor.

 

Kadınlar direniyor

İran kadınları da, diğer birçok Ortadoğu ülkesinin kadınları gibi birçok engeli aşmak için her gün mücadele veriyor. İran’da her ne kadar kadın haklarını koruma derneklerinin sayısı ve işlevselliği yetersizse de, kadınlar sistemin onlara yönelttiği sunduğu bütün baskılara rağmen direnişle bütün engelleri, sınırlamaları aşıp haklarını koruyup ezilmemek için tüm güçleriyle mücadele ediyor. Ayakları üstünde durmak için çaba gösteriyor, erkek egemen toplumların şekillendirmeye çalıştığı çerçeveler dışına çıkmaya çalışıyorlar.