Irak'ta askersel, Türkiye'de yasayla işgal

Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından düzenlenen "Geçmişten Günümüze Aktarılan Mirasımız Yerel Tohumlar" panelinde, yerel tohumun 'beta sürümü değil' , ' özgür ve açık kaynak " olduğu vurgulandı.

Mete Kızık/Cumhuriyet



Prof. Dr. A. Esen Çelen yürütücülüğünde gerçekleşen panele Prof. Dr Muzaffer Tosun,  Prof. Dr. Tayfun Özkaya ve Buğday Ekolojik yaşamı Destekleme Derneği sözcülerinden  Mehmet Gürmen katıldı.

Prof. Dr Muzaffer Tosun, "Tohum takas şenlikleri etkinlikleri tohum şirketlerine yaramakta. Bu şenlikleri takip eden tohum şirket temsilcileri tohumları toplamaktadır. Yerel çeşitlerin tohumları 5553 sayılı Tohum Yasası'na göre ticari olarak alınıp satılamamaktadır. Üreticilerin yerel tohumları kendi aralarında takas yapmaları yasak değildir. Tohum Yasası'na göre bir çeşidin ticari olarak alınıp satılabilmesi için tescil edilmesi gerekmektedir" dedi.
Prof. Dr. Tayfun Özkaya Özkaya  yerel tohumların standard olmamasının handikap değil, türün çeşitliği açısından önemli olduğunu ve bunun da  doğa, insan, çiftçi hakları gereği  olduğunu belirterek şunları söyledi:

" Yerel tohum satışının yasaklanması yavaş yavaş uygulama sokularak kaynar sudaki kurbağa gibi alıştırılarak sessizce yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Olası tepkileri geçiştirmek için bunu süreye yaydılar, şimdilik para cezasına çevrilen uygulamalar yapılıyor. Süreç içinde yerel tohum satışı yapmak hapis cezası ile cezalandırılacak."

 Irak'ın ABD tarafından işgal edildiğinde Irak halkına dayatılan 71. yasayla  tohum şirketlerinin satışının uygulanmaya koyulduğunu, Türkiye'de ise bunun yasalarla uygulandığını belirten Özkaya " ABD'li tohum şirketleri Irak tarımını da yasayla işgal etti. Ülkemizde ise askersel işgal olmadan, yerel tohum satışının yasaklanmasıyla ilgili yasa çıkartılarak tarım işgal edildi" dedi.

Küresel tohuml şirketlerinin bir yanda tohum, diğer yandan bu tohumların kullanılan zehir ( ilaç) sattığını bu ürünlerin kullanılmasından dolayı patlayan kanser vakalarına da aynı şirketlerin kanser ilacı da sattıklarını belirten Özkaya, " Şirket tohumlarının cehennemine karşı yerel tohumculuk bir tünel açma, oksijen görevi görüyor. Ancak devletler tarafından desteklenmiyor. Bireylerin bilinçlenip, örgütlenmesi yerel tohumun korunup, geliştirilmesinde çok önemli rol oynuyor"

Tohum şirketlerine karşı

Şirketlerin bir yandan tarımı adeta köleleştirdiğini,  toprağın, tohum ve ilacın birlikte satıldığını belirten  Özkaya konuşmasını şöyle sürdürdü.
" Tohum Kanunu ile  1930 'larda 30 bin buğday çeşidi varken, zamanla bunun büyük kısmının yok olduğunu söyleyen Özkaya,  tohum şirketlerinin tarım girdilerini de yükselterek,  pahalılaştırdığını belirtti. Devletlerin yerel tarımı destekleyeceği yerde küresel tohum şirketlerini desteklediğini endüstriyel tarımın tek seçenek olarak sunulduğunu, buna gerekçe olarak da dünya nüfusunun beslenmesi gerektiği gibi gerekçeye dayandırıyorlar. Öte yandan  yerel tohuma  devletler destek yapmıyor, hatta engellemeye çalışıyor. Şirket tohumlarının iklim koşullarına da dayanaksız olduğunu, aynı şirketlerin bir de bu ürünü kullananların kansere yakalanmasıyla kanser ilaçları da ürettiğini belirtti. Tohum meta haline getirildi. İnsanlar yerel tohumu paylaşırken yasaklandı. Tohumları sertifika haline getirdiler."

Buğday Derneği sözcülerinden Mehmet Gürmen'de yerel tohumculuğun yaygınlaştırmasına yönelik örgütlü mücadelenin ilk tohumlarının 90’lı yılların başında başladığını belirterek yerel tohumculuk alanında  örnekler oluşturma, var olana destek olma, bilginin dolaşımını sağlama yolunda çaba göstermek amacıyla başladığı belirtti. Gürmen "  Amaçlarımız bireylerde ve bir bütün olarak toplumda ekolojik yaşam bilinci ve duyarlılığı oluşturmak; ekolojik dengelerin geri dönüşü olmayacak hız ve biçimde bozulması sonucunda ortaya çıkan sorunlara çözüm yolları sunmak ve doğa ile uyumlu yaşamı desteklemek. Bu amaçla geleneksel süreçteki üretimlerin korunması, sürdürülmesi, insan gereksinimlerinin eko sistem döngülerine uyum içinde yeniden tanımlanması, çevre ve insan sağlığına zarar vermeyen sürdürülebilir tarım yöntemlerinin yaygınlaştırılması, bireyin doğa ve çevresi ile uyum içinde yaşayabilmesi için bilgilendirilmesi ve becerilerini geliştirebilmesi amacıyla etkinliklerde bulunuyoruz" dedi.