İnternet Yasakları, Bilgi Toplumu ve Demokrasi (13.06.2011)

cumhuriyet.com.tr

“İnternet, sanayi devrimi boyutlarında bir gelişmeyi temsil etmektedir. Bunu algılayıp içselleştiremeyen ülkemiz, tıpkı hattatlar işlerini kaybetmesinler diye matbaayı geciktirdiği gibi, şimdi de, çocukları korumak adına, internete zarar verecek eylemler içinde. Uygulanan yasaklar ve getirilmeye çalışılan filtreleme sistemi, demokrasimizin gelişme düzeyi ve ülkemizin bilgi toplumu düzeyini belirleyecektir.”

15 Mayıs’ta 40 kadar ilde binlerce internet kullanıcısı, 22 Ağustos’ta yürürlüğe girecek, “güvenli internet” yönetmeliğine karşı yürüdü. Bu türünde dünya rekoruydu. Yurttaşlar, bu uygulamanın ülkemiz internetine zarar vereceği, internet üzerinde kapsamlı bir izleme ve sansür yapısı kuracağı kanısındalar.

Ülkemizde 2007 seçimleri öncesinde, yangından mal kaçırırcasına 5651 No’lu yasa çıkarıldı. Sivil toplumun “yangın var” çığlıkları arasında, “çocukları korumak” iddiası ile çıkan bu yasa internet yasaklarının yaygınlaştırılmasının yasal, kültürel ve kurumsal altyapısını oluşturdu; BTK altında “İnternet (sansür) Dairesi”ni kurdu. 5651 gelişmiş Batı’ya örnek olma iddiası ile çıktı.

Sivil toplum yasaklı web sitelerin sayısının 12 bin civarında olduğunu söylüyor. Bugün hiç kimse kaç tane web’in yasaklandığını bilmiyor. Yasaklamalar, 5651, fikri haklar, medeni kanun ve diğer Ceza Kanunu maddeleri gibi 4 kategoride yapılıyor. BTK kendi yasakladığı web’lerin sayısını ve listesini vermiyor. Hukuk devleti açısından en büyük sakınca, BTK’nin mahkeme kararı olmadan, resen, yurtdışındaki web’leri 5651 kapsamında yasaklama yetkisidir. Bu hem anayasamıza, evrensel hukuk ilkelerine, hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM kararlarına aykırı. Fikri Haklar ve Medeni Kanun’a dayalı yasaklamalar çeşitli mahkemelerce veriliyor, ama BTK bunlarla doğrudan muhatap olmuyor. Terör, organ kaçakçılığı gibi diğer kategorideki suçlarda BTK muhatap olabiliyor. Verilen mahkeme kararları genelde, bilirkişi raporu olmadan, savunma alınmadan, tedbir olarak veriliyor. Bu kararların çok küçük bir kısmı, mahkemeye taşınıyor. Tedbir kararına 1 hafta içinde itiraz etmek gerekir; ve kararı Yargıtay’a ya da Anayasa Mahkemesi’ne taşıma şansınız yok. Mahkeme kararları çoğunlukla, hem şikâyete bağlı alan adı ve o olan adına yönelik tüm IP’lere yasaklama getiriyor. Örneğin, wordpress.com’u yasaklamak 20 milyon blogu yasaklamaktır; Digiturk’un şikâyeti üzerine 30-40 blog nedeniyle yine milyonlarca blog ve milyonlarca Google uygulamalarını yasaklamak demektir. Kaldıki, yasağa neden olan birkaç nesneye erişimi engellemek teknik olarak mümkündür. Kanımca, ülkemizdeki internet yasakları tam bir ‘hukuk faciası’dır. Bu faciaya Adalet Bakanlığı, HSYK, Ulaştırma Bakanlığı, DPT, ABGS seyirci kalmayı tercih etmektedir.

BTK’nin İnternet konusunda uygulamaları, hukuka aykırı. İnternetin önünü açmak yerine ona sürekli zarar veriyor. Bu uygulamalar bana, fincancı dükkânına giren ‘fil’i hatırlatıyor. BTK, kendi yetkisini aşarak, yasaklamak istediği 138 kelime/ibare ile kendi sansürcü kimliğini ortaya koymuştur. Bu internet kullanıcılarının “filtre” ve “güvenli internet” uygulamalarının ne olabileceği konusunda uyarmıştır. Bunun üzerine “İnternetime Dokunma” eylemi başlamıştır.

İnternet, sanayi devrimi boyutlarında bir gelişmeyi temsil etmektedir. Bütün dünya, internetin başı çektiği bilgi toplumuna geçişin sancılarını çekiyor; sektörler yeniden yapılıyor, bazıları çöküyor, yeni sektörler, yeni meslekler doğuyor. Böyle köklü bir değişim sancılı ve uzun süreçle gerçekleşecektir. İnternet yaşamın tüm boyutlarını etkilemekte, sınırları yok etmektedir. Bunun sonucunda internette “milli”, “yurtiçi” gibi kavramlar anlamını yitirmektedir. İnternet tüm dünyaya açılan bir pencere ve sokaktır. Tüm yurttaşların nitelikli ve güvenli internet kullanımını teşvik etmek, bunun ortamını oluşturmak tüm toplumun görevidir. Tabii ki çocukları koruyacağız. Ama bunu yaparken pire için yorgan yakmayacağız. İnternetin sorunlarını bir yönetmelikle çözmeye kalkmak, gerçekçi değildir. Çözüm insan odaklı, dinamik, öğrenen ve esnek olacaktır.

Burada devlete düşen, vatandaşı bilgilendirmek, bilinçlendirmek, güvenli internetin, araçların gelişimine destek olmak, ilgili yazılımları açık kaynak olarak dağıtmak, özel sektörde rekabeti teşvik etmektir. Bireylerin ve kullanıcı gruplarının çalışmasına yardım etmektir.

Sorunun çözümü; insanı temel alıp, diyalog, öğrenme ve kendini geliştirmekten geçiyor. Millet olarak yasakcı refleksinden kurtulup, insana güvenen, fikir ve ifade özgürlüğünü temel alan, farklı ve aykırı düşünceleri yeşerten, bir toplum yaratmaya çalışmalıyız. Merakı, bağımsız davranmayı, sorumluluk almayı, sorgulamayı, girişimciliği teşvik etmeliyiz. Bilgi toplumunun bireyleri böyle bireyler olacaktır. BTK’nin temsil ettiği sansürcü bakış açısı, Türkiye’nin AB projesiyle, dünya ile bütünleşme çabalarına, “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” dedirtecek kadar ters düşmektedir.

Çocuk profili, çocukların girebileceği web adresleri listesidir. Dünya üzerinde şu anda 325 milyon web var. BTK hangi insan gücüyle, hangi bilimsel yetkinlikle, hangi demokratik yetkiyle, bizim çocuklarımızın sadece buralara girebileceğini belirleyecek, bunları güncelleyecektir? BTK bu konuda bir şeyler yapacaksa, MEB ile işbirliği yapıp, Türkçe içeriğin artmasına katkıda bulunsun, portallar oluşmasına yardımcı olsunlar. Kişisel bilgisayarlarda kullanılabilecek filtre yazılımları açık kaynak olarak üretsin, yarışmalar yapsın, ortaya çıkan iyi seçenekleri ücretsiz dağıtsın, eğitimlerini versin. Ana babaların bu konuda eğitimine katkıda bulunsun.

Bilgiye erişim ve internete erişim artık anayasalara giren temel bir yurttaşlık hakkı haline gelmekte. Sansürlü internetle, ne demokrasi gelişir, ne de bilgi toplumu.

Gelin, interneti birbirimizi anlamak, daha katılımcı, saydam bir toplum oluşturmak, demokrasimizi, ülkemizi geliştirmek için kullanalım!

“İnternet yaşamdır, sansürlenemez!”