İnsanlık Anıtı yeniden...

Yokluğuyla var olan bir heykel öyküsü...

Zeynep Oral


Mehmet Aksoy

Önceki gün Anayasa Mahkemesi (AYM), Mehmet Aksoy’un “İnsanlık” heykelinin yok edilmesiyle, sanatçının ifade ve sanat özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi. Çünkü biliyorsunuz, tüm yaşadıklarımıza karşın, anayasamız kâğıt üzerinde hâlâ ifade ve sanat hürriyetini güvence altına alıyor. Ayrıntıları önceki gün Alican Uludağ’ın haberinde vardı. Erdoğan, başbakanken 2011’de, Kars’ta henüz tamamlanmamış anıta “Ucube” demişti. “O heykel yıkıla!” emriyle, eser yerle bir edilmişti.

Biz Taliban mıyız?
O günleri çok iyi anımsıyorum. Mehmet Aksoy: “Barış öneren heykel yıkılır mı?”, “Bırakın heykelimi bitireyim” diye haykırıyordu. İnsan olma yolunda, ilerleme kaydetmek için... Tüm savaşları lanetlemek için... Sarıkamış’ta, Kars’ta, Çanakkale’de ölen tüm şehitlerimizi anmak için... Yan yana yaşamak; hayatı daha derinden kavramak için... Heykelini tamamlamak için çırpınıyordu.
Sınırın öte yanında, nefreti, kini, öfkeyi, ölümü yücelten bir anıt olduğunu bilmeyen yoktu. Sınırın bu yanında, insanı, barışı, dostluğu, kucaklaşmayı, yaşamı yücelten bir anıt olacaktı. Eğer tamamlanabilseydi.
Sanatçılar, sivil toplum kuruluşları çok mücadele ettik ama anıtı yıkımdan kurtaramadık. “Biz Taliban mıyız ki yıkalım” sorumuza, itirazımıza yetkili kulaklar tıkalıydı.
AYM kararı üzerine hemen arkadaşım heykeltıraş Mehmet Aksoy’u aradım ve sorularımı sıraladım. Önce, bu karar üzerine ne hissettiğini öğrenmeliydim:

Önce acz sonra direniş
“Heykelimin yıkılışı günler geceler boyu aklımdan, gözümün önünden silinmedi. Her gece aynı rüyayı görüyordum... O iki insan kafasının koparılışı, gövdeden ayrılışı... Bedenim dağılıyordu. Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Yıkıcılar bu işlemi Allahu ekber diyerek yaptılar.”
“Sanki ikiz çocuklarım öldürülüyordu ve hiçbir şey yapamıyordum. Her an demir bir pençe kalbimi sıkıştırıyordu. Ölümden beterdi. Öylesine büyük bir acz içindeydim... O acizliği kimse yaşamamalı.”
“Sonra direniş dönemi geldi. Yıkım olayı yurtiçinde, yurtdışında her yere yayıldı. Kamuoyu heykeli konuştu. Ülke gündemine oturdu olmayan heykel. Ben de bol bol heykel, mekân, ışık üzerine konuşmaya başladım. Her yerde heykel sanatını, heykeli anlattım.”
“Heykelim yokluğuyla var oldu. Bugün Kars’a giden yerli ya da yabancı turistlere rehberler, işte ‘İnsanlık Anıtı’ bu tepedeydi diye anlatıyorlar.”
“Doğrusu Taliban ülkesi durumuna dönüşmeyi hak etmemiştik. Bizim kültür düzeyimiz Taliban’dan farklıydı. Onun için mücadeleye devam ettim.”

Adalet ve umut
Mücadeleye devam deyince... Anımsamadan edemedim: Mehmet Aksoy daha önce 2015’te “ucube” sözüne dava açıp Erdoğan’ı 10 bin TL manevi tazminata mahkûm etmişti. Sonra “haram para yemem” dediği için, ona karşı dava açıldı. Ancak o davayı da Mehmet Aksoy kazandı.
AYM’nin son kararını sanatçı, “Türkiye’nin demokratik kazanımı” diye niteliyor. “Karar 6 muhalif oya karşın 8 oyla alınmış... Türkiye’deki durumu bölünmeyi yansıtıyor. Şimdi biz bunu çoğaltmak durumundayız. 5’e karşı 9’a; 4’e karşı 10’a dönüştürmek için mücadeleye devam etmeliyiz.”
Bence de bu karar adalet ve umut duygumuza aralanan bir pencere olabilir...

Bundan sonra
Bundan sonrası için Mehmet Aksoy’un heyecan verici düşünceleri var...
“Önce Kars Belediye Eşbaşkanı Ayhan Bilgen’le konuşacağım. Onun fikrini alacağım. Salt anıt diye düşünmeyin, çevresi, kaleye uzanan teleferiği; amfitiyatrosu, mesire yeriyle orası bir kültür alanı olacaktı” diyor.
“AYM kararı, başka mahkemelere yol açıyor... Ve daha söyleyecek sözüm var” diye vurguluyor...
Hayır, hayır yıkılan heykelin aynısını yapmak gibi bir yanlışa düşmeyecek elbet. Tam tersine, yıkımın izini taşıyacak; tüm evreleri ve katmanları içerecek bir tasarısı var. Öyle ki düşlediği yeni anıtta zamanı okuyabileceğiz. Yokluğuyla var olan heykelin kendi öyküsünü dinleyeceğiz.
Savaş çığlıklarının dört bir yanımızı sardığı ortamda “insanlık” ve “barış” simgesi dikmeye çalışanlara helal olsun. Bu yolda Kars Belediye eşbaşkanları Ayhan Bilgen ve Şevin Alaca’ya da yolunuz açık olsun diyorum.