İnsan kaçakçıları uyarısı
İdlib’den gelen şehit haberlerinin ardından gözler Ankara’nın “Mülteci yükünü artık çekemiyoruz” çıkışına çevrildi. Reuters’ın önceki gece ismini vermediği bir Türk yetkilinin “bundan sonra göçmenlerin sınırlardan geçişlerinin engellenmeyeceği” yönündeki ifadeleri dikkat çekmişti.
Mine EsenAKP Sözcüsü Ömer Çelik de dün “Türkiye’nin yeni gelen mülteci baskısını taşıyamayacağını söylemiştik... Mülteci politikamız aynı ama ortada bir durum var, artık mültecileri tutacak durumda değiliz” derken, Avrupa Birliği’ne destek verin çağrısını yinelemişti. Gelişmelerin ardından önceki geceden itibaren Türkiye’de birçok mültecinin Yunanistan, Bulgaristan sınırına yöneldiği, Ege’den Yunan adalarına doğru hareketin başladığı haberleri peşi sıra geldi. İltica ve Göç Araştırmaları (İGAM) Merkezi Başkanı Metin Çorabatır’a gelinen durumu, Ankara’nın izlediği politikayı sorduk.
DAHA ÇOK AFGANLAR
Çorabatır, hem doğu hem de batı sınırlarımızdaki durumun derin kaygılara yol açtığını vurguluyor. Göç dalgasının tam da koronavirüsün dünyada yayıldığı bir döneme denk düşmesinin de endişeleri yoğunlaştırdığını söylüyor. Çorabatır, “İnsanların bu kadar kısa bir süre içinde iyi kötü sürdürdükleri yaşamı bir anda bırakıp birkaç saatte örgütlenerek yollara dökülmesini, belki insan kaçakçıları ve diğer rant sağlayıcıların, insanların içinde bulundukları zor koşullardan yararlanma niyetiyle açıklayabiliriz” diyor. Bugün medya haberlerinden, mültecilerin bazı yerlerde sınırın sıfır noktalarına gelebildiklerini, hatta karşı tarafa geçebildiklerini anlıyoruz. Buna karşılık güvenlik güçlerinin çoğu yerde, göçmenleri engellediğini de duymaktayız”.
Çorabatır’a göre, son Avrupa’ya gidiş girişimlerini tetikleyenin ne olduğu bir tarafa, bu kadar insanın bir düğmeye basılır basılmaz mobilize olarak göç yollarına çıkmalarının temelinde Türkiye’de içinde kayıt dışı düzensiz göçmen olarak yaşadıkları zor yaşam koşulları da yatıyor. Sahadan gelen kimi iddialar, bu son olaylarda sınıra yönelenlerin daha çok Afganlar, Pakistanlılar, Fas ve Cezayirlilerin olduğunu belirtiyor. “Bu da şunu gösteriyor ki ülkemizde geçici koruma statüsü altındaki 3.6 milyon Suriyelinin önemli bir kısmı yaşamlarını istikrara kavuşturmuş durumda. Diğer ülke vatandaşı göçmenlerin ise bir bölümü statüsüz, kayıtsız, dolayısıyla sosyal hizmetlere erişemedikleri koşullarda yaşıyor. Suriyeliler, Türkiye’nin katkılarıyla sağlık hizmetlerinden yararlanabiliyor, çocuklarını okutabiliyor, AB’nin de desteğiyle nakit yardımlarla kiralarını ödeyebiliyorlar” diyor.
YARDIMA İZİN VERİLMELİ
Asyalı, Afrikalı göçmen grupların sınırlara doğru aniden ilerlemeye başlamalarının nedenlerinden birinin de sosyal medya aracılığıyla kendi aralarında kurdukları iletişimin olduğuna işaret ediyor.
Çorabatır’a göre, Avrupa’ya geçiş arzusunun kuvvetli olması, Türkiye ile Batılı müttefikleri arasından her zaman bir sorun oluşturacak. Türkiye’nin İdlib’den yeni bir mülteci akımını önlemesinde Suriye yönetimi ve Rusya’nın, saldırılarının durdurulmasının gerekliliğine dikkat çeken Çorabatır, bu çerçevede, Türkiye’nin insani yardım konusunda uluslararası toplumla acil işbirliğine gitmesinin önemine vurgu yapıyor. “Böyle bir işbirliği hem Türkiye üzerindeki mali yükü azaltacak hem de İdlib’de ülke içinde yerinden edilmiş bir milyona yakın sivilin acısını azaltacaktır. Uluslararası insani yardım toplumu bu yardımı başlatmak için Türkiye’den İdlib’e girme izni almayı beklemektedir. Yardımlara izin verilmesi bu korkunç insani trajedinin tüm dünyada daha iyi duyulmasını sağlayacaktır” diyor. Çorabatır, bugün itibarıyla, insan kaçakçılarının faydalanacakları muğlak ifadelerden kaçınılması ve basının abartılı haberler yazmaması gerektiği görüşünü dile getiriyor.