İnsan evladının bahtını yapar tahtını yapamazmış: Baht Oyunu

Yaz ekranı en azından dış çekimlerle, denizle doğayla, yazlık kıyafetlerle, genç oyuncularla insanın içini açıyor, bu bile büyük nimet.

Elif Aktuğ

Taht Oyunları'na (Game of Thrones) benziyor diye adı, çokça heyecanlanmıştım yeni başlayacak dizinin adının Baht Oyunu olduğunu ilk duyduğumda, benim gereksiz heyecanımmış meğer. Oralara daha gelmemiz epey alacak belli. Benim gibi fantastik filmlere, aksiyona, macera ve gerilime tutkunsanız, siz de daha çok bekleyeceksiniz, bizim yapımcılar o topa girmiyor/girmeyecek çok belli. 

Ve fakat itiraf ediyorum Baht Oyunu'nu beğendim. Babaannemin ağzından düşürmediği bir cümleydi, insan evladının tahtını yapar bahtını yapamaz derdi. Baht çok güzel kelimedir. Önce dizinin adını sonra da ilk bölümü beğendim işte... 

Onca itiş kakışa, onca laf kalabalığına, karakterlerin yine her dizide olduğu gibi karikatürize edilmesine rağmen. 

Beğendim çünkü ekranda eğlenceli iş eksiği var ve bu büyük bir eksik; gerçi eğlenceli işlere de entrika sokmadan edemiyor bizim yazarlar. Bir savaş halidir, bir alıp vermemek dünyasıdır, bir mücadeledir sürüp gidiyor; seyirciyi yormadan yapamıyorlar, ne yapalım, bizim de kaderimiz bu. Eğlenirken bile yorulacağız, anladık artık. 

Seyirci ne anlıyor bu diziden, nasıl oluyor da takip ediyor, beğeniyor, bunca saçmalığa neden kabul veriyor diye düşünmekten çoktan vaz geçtim. 

Genel seyircinin (asla küçümsemek için söylemiyorum) onlarca kitap okumuşluğu, klasikleri yalayıp yutmuşluğu, oyunculuk destanı yazan yönetmenleri/aktörleri tanımışlığı falan yok ki! Sinemasever her zamanki gibi farklı platformlarda aradığını buluyor, Mare of Easttown var mesela şu sıra çok izlenen, Time var BBC dizisi, eh bir süre sonra Peaky Blinders yeni sezon başlayacak; sıkı iş çok. 

Dizi seyircisinin/yurdumun güzel insanının tek eğlencesi ekran, sunulan çoğu işi olduğu gibi kabulleniyor, eh her bir kanalda her gece saatler süren dizilerden de birer başyapıt olmalarını beklemek açıkçası saçmalık. 

Yaz ekranı en azından dış çekimlerle, denizle doğayla, yazlık kıyafetlerle, genç oyuncularla insanın içini açıyor, bu bile büyük nimet. Ah bir de o güzelim kızlara sürekli maşalı saçları yapmasalar, daha doğal giydirseler, o abartılı makyajları yapmasalar... 

BAŞROLLER DE İYİ YAN ROLLER DE

Baht Oyunu (ilk bölüm itibarıyla) olacak gibi duruyor, kışa taşınsa keşke. Ancak hikaye nereye kadar yazıldı, altmetni ne kadar kuvvetli göreceğiz bir kaç haftaya.

İtiraf ediyorum başrol oyuncularını önceden pek takip etmemiştim, bu diziyle tanıyorum. Gayet başarılı olduklarını söylemem lazım, Cemre Baysal, Aytaç Şaşmaz ellerinden gelenin fazlasını yapmışlar gibi duruyor. Abartılı oyun var mı, evet var; büyüterek oynamak var mı evet var, ancak hikayenin ritmi kaldırdı abartılı oyunu, ilk bölüm itibarıyla.

Dizilerin tutma sebebi ve seyircinin diziyi benimsemesinin sebebi hikaye olsa da, daha büyük sebebi, başrollerden ziyade yan roller, Baht Oyunu'nda da bayıldım oyuncu seçimine. Cemre'nin oynadığı Ada karakterinin ailesi, teyzeler, enişte muhteşem; Aytaç'ın canlandırdığı Bora'nın ailesi de öyle. Başka başka dizilerde tutan karakterlere benzer karakterler çalışmak bir miktar akıllıca gibi dursa da, özgün karakterler ve karakterlerin minik minik özgün hikayeleri olursa; yürür gider dizi. Ama şu aşk meselesi çok canımı sıkıyor, illa aşk, illa erkek peşinde koşan hayat atılmış şaşkın kızların hikayesi! Bunu eminim zaman içinde daha akıllıca platformlara oturtmayı becerecek hem yapımcı hem senarist. Her zaman söylediğim şey, yaptığım eleştiri burada da gözümüze sokuldu, burun buruna konuşmak! Gerçek hayatta karşılığı asla olmayan bir şey bu. 

EŞCİNSELLİK KOMEDİ UNSURU DEĞİLDİR!

Yine baba oğul çekişmesi, bundan da çok sıkıldım. Belki sorun metindedir, daha ilk sahneden "merhaba seyirci, ben oğluyla geçinemeyen bir babayım, zenginim ama oğluma para koklatmam", "merhaba seyirci ben babası tarafından ezilen ve takdir edilmeyen bir genç adamım, bakın görün başarılarımla babamı alt edeceğim" cümleleriyle karşılaşıyoruz. Bunca vurgu yapmadan da anlatılır, antik Yunan tiyatro oyunu değil ki yazılan! Dizide en gıcık olduğum şeyden bahsederek konuyu kapatayım; fal bakmak, kart açmak! Astrolog, hiç özenilmeden yazılmış bir karakter, diyalogları kötü, verilen mesajlar kötü, klişelerle dolu bir tipleme. Sanki şey gibi, hımmm buraya da azıcık efemine bir tip sokalım, kim olsun kim olsun, hah astrolog olsun! Üç saniyede diziye eklenmiş gibi duruyor. Şunu aşmalı bizim dizi sektörü artık, diziye eşcinsel bir karakter sokulacaksa, illa abartılı oynanacak komik/gülünç bir karakter olmak zorunda değil bu! Hayatın gerçeğini hayatın gülünç bir yanıymış gibi göstermek de antik Yunan'da kaldı, söylemden edemeyeceğim. 

SONUÇ: Beğendim

KAÇ VERİRİM: 10 üzerinden 5.5'tan 6 (beğendim dediğim işe 6 verdim, kusura bakmayın notum kıttır, ilerleyen bölümlerde notumu yükseltebilirim)

EKSİĞİ VAR MI: Doğallık, samimi diyalog