‘İnönü vakurdu, Erdoğan hazımsız’

Orhan Birgit, 14 Mayıs 1950 ve 31 Mart 2019 seçimlerini karşılaştırdı.

Gamze Akdemir

Çok partili hayata 1946’da geçildikten sonra yapılan ilk seçim 14 Mayıs 1950 seçimlerine, Cumhuriyet Halk Partisi ve muhalefetteki Demokrat Parti’nin uzlaştığı adil bir seçim kanunu ile gidildi. Tek dereceli, eşit ve gizli oy, açık tasnif ve her ilin bir seçim çevresi kabul edildiği, ‘çok oy alanın seçilmesi’ ilkelerine dayalı, yargının denetim ve yönetimindeki bu seçim sistemi, süreci seçmenin denetimine de açtı. Adil bir seçim kanunuyla, gerilimden uzak bir havada gerçekleştirilen 14 Mayıs 1950 seçimleri DP’yi iktidara getirdi, CHP ise iktidarı kaybetti!

14 Mayıs miladı!
Kuşkusuz CHP’liler için hiç kolay bir durum değildi. Seçimin iptali için bahane arayan hatta seçime komünistlerin fesat karıştırdığını söyleyecek kadar ileri giden 1. Ordu Komutanı Orgeneral Kurtcebe Noyan gibi sonuçları kabullenemeyenler de vardı.
Peki onların aksine seçim sonuçlarını vakur bir şekilde karşılayan İsmet İnönü, ne istiyordu ve nasıl bir süreçten geçiyordu? Kaybedenin tavrına ve demokrasi kültürüne bakıldığında, 14 Mayıs 1950 seçimleri ile 31 Mart 2019 seçimlerinde yaşananlar hangi bağlamlarda, neden kıyas tutmuyor ve ibret vesikası olarak tarihteki yerini alıyor?
14 Mayıs 1950 seçimlerinin öncesi ve sonrasında neler yaşandığına bizzat tanıklık etmiş Orhan Birgit, hem bu soruların yanıtını verdi hem de o süreçte yaşananları değerlendirdi.

‘İnönü bunu bekliyordu’
İsmet İnönü’yle yakından çalışmış, CHP üyesi ve o dönem Ulus gazetesinin de temsilcisi Birgit öncelikle İnönü’nün bu sonucu beklediğine dikkat çekti: “Demokrasiye, halkın iradesine yürekten inanan İnönü, bu kültürün içselleşmesini istiyordu. Olacaksa kansız bir değişim olsun istiyordu ki öyle de oldu. Ne halkın iradesi darbe yedi ne toplumsal huzur ne de ekonomi!
Seçimlerden kısa süre önce Beyaz Tren’le İstanbul’a gelen İsmet Paşa istasyonlarda, halka, bunun özgür bir seçim olacağını, açık tasnif gizli oy esasına dayanacağını söylüyordu. Yine refakat eden vali ve kaymakamlara da ‘Sakın ha! Tarafsız kalacaksınız. Bu hâkimlerin başkanlık edeceği bir seçim olacak’ diyordu.

Yolculuğun sonunda Dolmabahçe’ye birlikte gittik. Benim görevim, özellikle İsmet Paşa’nın ertesi gün vereceği konuşma için onu beklemekti. Ertesi sabah, İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay’la beraber Taksim mitingine gittik. İsmet İnönü ünlü nutkunu bana orada verdi. Paşa’nın isteği üzerine onun yazılı konuşmasını eklemeler yapılabilir diye kürsüden takip ediyordum, öyle görevlendirilmiştim.”

‘Komünist’ bahanesi!
Seçim sonuçlarını CHP’nin yayın organı Ulus gazetesinin temsilcisi olarak il merkezinde izler Birgit. Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Kurtcebe Noyan, Sadi Irmak’ı arar. Telefon Birgit’e bağlar. Ve ortalık hareketlenir...
“Komutan Noyan, Sadi Bey’e seçimlerde CHP’nin kaybettiğinin anlaşıldığını söyleyerek ‘Paşa Hazretlerine bildiriniz, komünistler bu seçime fesat karıştırdı gerekçesiyle seçimleri iptal edelim’ dedi. Sadi Bey şaşırmıştı, hemen Çankaya’yı arayarak bu sözleri Başyaver’e iletti. Paşa’nın kısa sürede gelen yanıtı; ‘Kimse bu sonuçlara müdahale etmesin. Seçimleri kaybettik, halkın istediği oldu. Sandıktan ne çıktıysa o sonuç alınmıştır’ oldu. O bekleyişi unutamam. Saatler gibi gelmişti.”

Yürüyen kahraman!
İsmet İnönü, seçimin ertesi günü neler yaptığını ise Orhan Birgit’e şöyle anlatır:
“Sabahleyin kalktım, seçim sonuçlarını aldım. Artık Çankaya’da oturmamam gerektiğini bildiğim için Mevhibe Hanım ve kızım Özden’i çağırdım. Özden’e ‘Seni okula artık otomobil götürmeyecek, al çantanı okuluna git’ dedim. Mevhibe Hanım’a da, ‘Hanımefendi, ben artık Cumhurbaşkanı değilim, sadece Malatya Milletvekiliyim. Çankaya’dan Pembe Köşk’e taşınıyoruz. Ben de şimdi şapkamı alıp Çankaya’dan Kızılay’a yürüyeceğim” Böyle der ve Kızılay’a yürür İnönü!

‘Tarih bunu yazacaktır!’
İsmet İnönü seçim sonuçlarını vakur bir şekilde kabul etmiştir. Milli Şef, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün tavrıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tavrının kıyas dahi kabul etmediğini vurgulayan Birgit, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Düşünün koskoca Kurtuluş Savaşı kahramanı, Milli Şef İsmet İnönü, en ufak bir tereddüt etmeksizin seçimi kaybedince koltuğunu anında teslim ediyor. Her türlü karşı tazyike rağmen! Bugün ise Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, büyükşehir belediye başkanlıklarını kaybetmeye dahi tahammül edemiyor, sindiremiyor.

Erdoğan’ın ve partisi AKP’nin 31 Mart seçimlerinin sonuçlarına yaklaşımı ortada; Anayasaya aykırı eylem ve söylemler! Yok mazbata verdirmemeler, saldırılar, iptaller... Tarih bunu yazacaktır! 91 yaşındayım, her ikisine de tanık oldum. Bunlar unutulmayacaktır!”