'IMF'yi protesto etmek bir haktır'

Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, IMF politikalarının en fazla zarar verdiği ülkelerden biri olan Türkiye'de IMF ve Dünya Bankası toplantısını protesto etmenin bir hak olduğunu belirterek, ''Bu hakkı kullananlara karşı şiddet uygulamak muhalefet hakkına yönelik bir saldırıdır'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

Türk-İş, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde ''7 Ekim Dünya İnsan Onuruna Yakışır İş Günü Perspektifinde Çalışma Yaşamında Güncel Sorunlar'' başlıklı bir toplantı düzenledi.

Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, burada yaptığı konuşmada, İstanbul'daki IMF ve Dünya Bankası toplantısını protesto gösterilerinde yaşanan olaylara değindi. Kumlu, Türkiye'nin demokratikleşme kavramının sokaktaki insanların muhalefet etme hakkını kuşatmadıkça, sözde ya da kağıt üzerinde kalacağını söyledi.

Dünkü protestolarda göstericilere yapılan müdahaleyi eleştiren Kumlu, şöyle konuştu: ''IMF politikalarının en fazla zarar verdiği ülkelerden biri olan Türkiye'de IMF ve dünya bankası toplantısını protesto etmek bir haktır. Nitekim sayın Başbakan da IMF toplantısında yaptığı konuşmada, gösterilere kulak vermek gerektiğini söylemiştir. Hal böyle iken, bu hakkı kullananlara karşı şiddet uygulamak muhalefet hakkına yönelik bir saldırıdır. Ülkemiz 1 Mayıs kutlamalarında yaşanan acı olayların telafisini beklerken, hiç ders alınmamışcasına benzeri yaklaşımların sergilenmesi üzüntü ve kaygı vericidir.''

Göstericilerin başvurduğu şiddet yöntemlerinin de asla tasvip edilemeyeceğini dile getiren Kumlu, ancak güvenlik güçlerinin bu tür olayları yaşanmadan önce önlemesi gerektiğini vurguladı. Kumlu, ''Taksim ve çevresini bir savaş alanına çeviren ve Türkiye'nin uluslararası itibarının zedelenmesine yol açan bu tür olayların bir daha yaşanmaması en büyük temennimizdir'' dedi.

Emeğin, başkalarını istismar edeceği, insan haysiyetinin istismarıyla kullanılabilecek bir meta olmadığını ifade eden Kumlu, çalışanların emeğini korumanın ancak ve ancak demokrasinin iyi işlediği ülkelerde mümkün olabileceğini kaydetti. Neoliberalizmin 1980'li yıllardan bu yana insanlığın ve çalışanların kazanımlarını hedef aldığı değerlendirmesinde bulunan Kumlu, gelinen noktada global krizin etkisiyle yaklaşık 30 yıllık süre içerisinde ağır bedeller ödendiğinin inkar edilemeyecek bir biçimde ortaya çıktığını vurguladı.

Türkiye'nin sağlıklı bir büyümeye, yani, kalkınmaya, istihdama, yeni teknolojilere dönük bir ekonomik politikaya olan ihtiyacının kriz ortamında daha açık bir hale geldiğine işaret eden Kumlu, Türkiye gibi sermaye kıtlığı çeken ülkelerde IMF ve Dünya Bankası politikalarını uygulamanın ''çıkmaz sokağa girmekle eşdeğer'' olduğunu söyledi. Kumlu, şunları kaydetti: ''Türkiye artık 'IMF'siz bir Türkiye açılımı' yapmalıdır. Bu açılım, ülkemiz için yapılmak istenen diğer açılımlar kadar, hatta belki onlardan daha da önemlidir. Çünkü çalışanların toplu iş sözleşmesi masalarında, ya da asgari ücret belirleme masalarında muhatap olarak küçülmek yerine, IMF'nin açlığa ve yoksulluğa mahkum eden politikalarını bulması ülkemiz açısından son derece onur kırıcı olmaktadır. IMF istiyor diye vatandaşın cebinin boşaltılması, sigorta ve sağlık haklarında en çarpıcı bir biçimde ortaya çıktığı gibi, sosyal devlet anlayışının her geçen gün daha da budanması ülkemiz açısından onur kırıcı olmaktadır. Ülkemizin onurunun, dolayısıyla halkımızın onurunun böylesine kırıldığı bir ortamda, insan onuruna yakışır iş kavramının kendisini bulabilmesi mümkün olamamaktadır. Şüphesiz, IMF'siz bir Türkiye açılımı, insan onuruna yakışır iş açılımını da beraberinde getirecektir.''

 

'İşsizlik oranları tahminlerin ötesinde gerçekleşecek'

Uluslararası Çalışma Örgütü Türkiye Temsilcisi Gülay Aslantepe de, finansa dayalı büyümenin istihdam yaratmadığını, bunun beraberinde başka ciddi sıkıntılar getirdiğinin uluslararası örgütlerce de görüldüğünü söyledi. İstihdamsız büyümenin kriz döneminde işten çıkarmalara yol açtığını belirten Aslantepe, uluslararası örgütlerin insan odaklı, istihdamı önceleyen politikalara öncelik vermesi gerektiğini vurguladı. Aslantepe, çeşitli metinlerde ortaya konulan istihdam ve kalkınma hedeflerine ulaşılamayacağının anlaşıldığını ifade ederek, işsizlik oranlarının tahminlerin çok ötesinde gerçekleşeceğini kaydetti.

 

Türkiye Yol-İş Sendikası'nın açıklaması

Türkiye Yol-İş Sendikası Başkanlar Kurulu'ndan yapılan açıklamada, hükümetin açıkladığı son 3 yıllık orta vadeli programın, ''Açlık, işsizlik ve sefalet getireceği'' savunuldu. İstanbul'daki IMF-Dünya Bankası toplantılarına değinilen açıklamada, toplantılarda, ''Düşük ücret dayatmalarının, esnek çalışma biçimlerinin, bölgesel asgari ücret uygulamalarının'' görüşüldüğü ifade edilerek, ''Küresel mali krizin faturasını kimlere, nasıl çıkaracaklarını planlıyorlar'' denildi.

Türkiye'de siyasi iktidarın istihdam yaratma ve işsizliğin azaltılması çabalarını tümüyle özel sektörün vicdan ve hesabına terk ettiği öne sürülen açıklamada, ''Siyasi iktidarın, IMF gölgesinde açıkladığı son 3 yıllık orta vadeli programın açlık, işsizlik ve sefalet getireceği de ortadadır'' ifadesine yer verildi. Yılda yaklaşık 1 milyon gencin iş ve aş talep eder hale geldiği vurgulanan açıklamada, siyasi iktidarın üretimi arttırma odaklı ve planlı bir ekonomik anlayışı öne çıkartmasının, Türkiye'nin ulusal çıkarlarının bir gereği olduğu belirtildi.
 

'Protesto gösterisi, polisin acımasız saldırısına sahne oldu'

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, DİSK Genel Merkezinde dün yaşanan olaylara ilişkin ortak basın açıklaması yaptı. Hazırlanan ortak açıklamayı okuyan KESK Genel Başkanı Sami Evren, dünkü DİSK, KESK, TMMOB, TTB öncülüğünde ve çok sayıda emek ve meslek örgütünün de desteklediği protesto gösterisinin, ''polisin acımasız saldırısına'' sahne olduğunu kaydetti. Saldırı sonucu İshak Kalvo adlı bir vatandaşın, maruz kaldığı yoğun gazın etkisiyle kalp krizi geçirerek hayatını kaybettiğini savunan Evren, ''İstanbul Valisi'nin dün yaptığı açıklamalar gerçeği hiçbir biçimde yansıtmamaktadır. Kamera kayıtlarından da anlaşılacağı gibi basın açıklaması yapılırken gazlı, panzerli, coplu saldırı başlatılmıştır'' dedi.

Evren, bu gösteriyi haftalar öncesinden kamuoyuna ilan ettiklerini ve 1 Ekim'den beri de yaptıkları tüm eylemlerin, demokratik tepkilerden ibaret olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti: ''Emek ve meslek örgütleri, doğal yapıları gereği şiddete karşıdırlar ve tepkilerini demokratik bir üslupla dile getirirler. Dün gerçekleştirdiğimiz protesto eyleminin çerçevesi de bundan ibarettir. Fakat AK Parti hükümetinin içeride başka, dışarıda başka olan yüzü, demokratik muhalefet hareketlerine karşı tahammülsüzlüğü dün bir kere daha ortaya çıkmıştır. Bu saldırının siyasi sorumlusu, dün toplanan zirvede yaptığı konuşmasında 'dışarıda bu toplantıyı protesto edenlere kulak vermeliyiz' diyen Başbakan'ın bizzat kendisidir. Başbakan, eğer toplantıda dile getirdiği, 'küresel adalet' talebinde ısrarlıysa, Sayın Babacan'ın ilan ettiği kemer sıkma politikasından hükümetin vazgeçmesi gerekir.''

Evren, dünkü protesto eyleminde sadece Türkiye'nin değil, tüm dünya halklarının, tüm dünya emekçilerinin sesi ve vicdanı olduklarını, küresel kapitalizme karşı insanlığın, küresel adalet özlemini dile getirdiklerini kaydetti. Dünyayı yaşanmaz hale getiren IMF ve Dünya Bankası lağvedilsin diye haykırdıklarını ifade eden Evren, ''IMF ve Dünya Bankası lağvedilmeli, bugüne kadar ülkeleri sömürerek elde edilen kazançları halklara geri ödenmelidir'' diye konuştu.

Sami Evren, ''dün yaşanan olayların sorumluları'' hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. Toplantıda basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Evren, kime karşı dava açılacağı yönündeki bir soruya, hukukçuların konuyu incelediğini, son olarak kime karşı açılması gerekiyorsa, ona karşı suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. Bir başka soru üzerine de Evren, ''Basın açıklaması okundu. Hemen arkasından müdahale gerçekleşti. Dağılma uyarısı da yapılmadı, dağılma şansı da verilmedi insanlara'' dedi.

Bir gazetecinin, protestocuların kongre vadisine yürüyecekleri yönündeki valilik açıklamasıyla ilgili sorusu üzerine Evren, ''Bu bir varsayım... Basın açıklaması bitmeden binlerce insanın üzerine gaz bombası atıldı. Dolayısıyla 'vadiye yürüyeceklerdi, olay çıkaracaklardı' gibi varsayımlar üzerinden polis saldırma hakkına sahip değildir'' diye konuştu. Evren, dünkü olaylarda 91 göstericinin gözaltına alındığını, bazılarının üyeleri olduğunu belirterek, ''Polis kim denk geldiyse aldı. Onlar, IMF ve Dünya Bankası'nın mağdurlarıdır'' iddiasında bulundu.

TTB Başkanı Gencay Gürsoy da basın toplantısının bitiminde, alanı terk etmeye vakit bulamadan bomba atıldığını ve örgüt başkanlarının kendilerini bir binanın içine atarak ağır gaza maruz kalmaktan kurtulduklarını kaydetti. Bir gazetecinin, dükkan ve bankaların camlarının eylemciler tarafından kırılmasını hatırlatması üzerine Gürsoy, ''Bizim örgütler olarak fikirlerimizi ortaya koyma üslubumuz bu değildir. Dünyanın her tarafında bu tür olaylarla karşı karşıya gelinir. Bunlara da belli ölçüde engelleme yapılır. Halbuki dün televizyonlarda yer yer eli sopalı insanlarla polisin, göstericileri nasıl tahrik ettiklerini izledik. Son derece tehlikeli bir kışkırtmadır. Yasal olarak üzerine gidilmesi gereken son derece önemli bir sorundur'' görüşünü ifade etti.