"İmalat sanayi küçük ve teknolojisi düşük"

Türkiye'nin milli gelirinin yüzde 23'ünü sağlayan imalat sanayii, küçük ölçekli işletmelerden oluşuyor ve düşük teknolojiye dayalı üretim yapıyor. İ

cumhuriyet.com.tr

Ankara Ticaret Odası'nın (ATO), "İmalatın Görünümü Raporu" yayımlandı. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) mevcut veri setinden yararlanarak hazırlanan Rapora göre, imalat sanayiinin yüzde 94'ü 1 ile 19 çalışanı olan işletmelerden oluşuyor.

İmalat sanayiinde 20 ile 49 çalışanı olan işletmelerin tüm işletmelere oranı yüzde 3.8 iken 50 ile 99 çalışanı olan işletmelerin oranı yüzde 1 düzeyinde bulunuyor. Büyük ölçekli firmaların oranı ise çok daha düşük bulunuyor. İmalat sanayii işletmelerinin sadece yüz binde 4'ü 5 bin ve üzeri çalışanı bulunan işletmelerden oluşuyor. İşletmelerde ortalama çalışan sayısı ise 9 düzeyinde.
 

İşletmeler küçük, katma değer az

TÜİK'in "girişim ve üretim" istatistiklerine göre, küçük işletmelerde yaratılan üretim ve katma değer de son derece az. 300 bine yakın "mikro işletme"nin üretime katkıları yüzde 12 ve katma değere katkıları yüzde 10 olurken, sadece 12 "makro işletme"nin katkısı yüzde 7 ve yüzde 8 düzeyinde bulunuyor.
 

100 TL'lik üretimin 40 TL'si düşük teknoloji ürünü

Küçük ölçekli işletmelerden oluşan Türk imalat sanayii, üretimi ve ürün çeşitliliğini de istenilen şekilde artıramıyor. Söz konusu işletmelerde düşük teknolojiye dayalı üretim yapılıyor. İmalat sanayiinde faaliyet gösteren işletmelerin yüzde 63'ünü gıda, giyim, ağaç ürünleri, mobilya gibi "düşük teknoloji malları" üreten işletmeler oluşturuyor. Bu işletmelerin yarattığı üretim değeri de imalat sanayiinde yaratılan toplam üretim değerinin yüzde 40'ı civarında seyrediyor. Plastik, kauçuk, ana metal sanayi ürünleri gibi "orta-alt teknoloji malları" üreten işletmelerin oranı ise yüzde 26. Bu grup toplam üretim değerinin yüzde 32'sini sağlıyor. Buna karşılık üretim değerinin sadece yüzde 4'ü "ileri teknoloji" sanayi ürünlerine ait. Her bin işletmeden sadece 8'i yüksek teknoloji sanayi ürünü üretiyor.
 

3 bin 484 çeşit ürün üretiyoruz

TÜİK'in 20 ve üzeri çalışanı olan işyerlerini kapsayan üretim veri setine göre, Türk imalat sanayiinde 3 bin 484 çeşit ürün üretiliyor. Ancak bunlar arasında üretim değeri yüksek ürün sayısı çok az bulunuyor. TÜİK Yasası'nın gizli verilerle ilgili maddesi gereğince bu ürünlerden 2 bin 179'una ait bilgiler yayınlanmıyor. Yayınlanan veriler üzerinden yapılan değerlendirmeye göre, Türk imalat sanayinde en fazla üretilen ürünün beton takviyesinde kullanılan, dört yüzü hadde demir-alaşımsız "çelik çubuk" olduğu görülüyor. 429 milyar TL'lik imalat sanayii üretiminin yüzde 3.8'ini bu ürün sağlıyor.

İkinci sırada, silindir hacmi bin 500 ile 3 bin arasında bulunan, benzinli, oturma yeri 10 kişiden az olan "otomobil" geliyor. Otomobili sırasıyla "ilaç", "hazır beton", tişört, atlet ve fanila gibi "giyim eşyası", "ekmeklik ve kaplıca (kızıl) buğday unu" izliyor. Tüm üretim değerinin yüzde 10'u bu altı üründen elde ediliyor. Buna karşılık 266 ürün üretime binde 8 ile binde 1 arasında katkı sağlarken, bin 46 ürünün üretime katkıları binde 1'den daha az.
 

Ana sektörlerin lideri gıda ve içecek

20'den az çalışanı olan işletmeleri de kapsayan "girişim istatistikleri" veri setine göre, imalat sanayii, toplam işyeri sayısı açısından ticaret ve ulaştırma sektörlerinden sonra üçüncü sırada, katma değer açısından ise ilk sırada yer alıyor. Toplam işyerlerinin yüzde 12'si imalat sanayii işyerleri iken, bu işyerleri Türkiye üretim değerinin yüzde 47'sini, toplam katma değerin de yüzde 34'ünü sağlıyor. TÜİK verileri, imalat sanayiinde en fazla üretim değeri yaratan sektörlerin "gıda ve içecek sanayi" olduğunu ortaya koyuyor. Bu sektörde faaliyet gösteren 31 binin üzerindeki girişimin yarattığı üretim, toplam üretimin yüzde 14'ünü oluşturuyor. İkinci sırada "ana metal sanayii" ürünleri yer alırken, her 100 TL'lik üretimin 12 TL'si bu sektörden sağlanıyor.
 

Üretim liginde ilk 10

İmalat sanayii 23 ana sektörden oluşuyor. Üretim liginde ilk 10 içinde yer alan sektörler üretim değerinin yüzde 80'ini sağlıyor. Bu sektörler sırasıyla şöyle: "Gıda ve içecek", "ana metal sanayii", "tekstil ürünleri", "motorlu kara taşıtları", başka yerde sınıflandırılmamış "makine ve teçhizat", "giyim eşyası", "metalik olmayan mineral ürünler", "kimyasal madde ve ürünler", "kok kömürü, rafine edilmiş petrol ürünleri ve nükleer yakıtlar" ile "plastik ve kauçuk ürünleri." Üretim ağırlıklı bu sektörlerden kimyasal madde ve ürünler, başka yerde sınıflandırılmamış makine ve teçhizatlar sektörü, kok kömürü, rafine edilmiş petrol ürünleri ve nükleer yakıtlar ile ana metal sanayi yurt içi talebi karşılayamıyor ve en fazla açık veren ilk 5 sektör içinde yer alıyor.

 

En fazla demir ve çelik satıyoruz

Ürün bazında ihracat ve ithalat incelendiğinde Türkiye'nin en fazla ihraç ettiği ürünün, ana metal sanayii ürünlerinden "demir" ve "alaşımsız çelikten çubuklar" olduğu görülüyor. İkinci ürün ise silindir hacmi 2500 cm3'ten küçük olan dizel/yarı dizel taşıtlar. Pamuktan örme tişört, fanila ve atlet gibi giyim eşyası, üretim ve ihracatta beşinci sırada yer alıyor. Üretimi olmayan veya az olan maddeler ithalat sıralamasında başı çekiyor. Ham petrol, mineral yakıtlar ve kırsal motorinden sonra en fazla ithal edilen ürün "altın". "Katot ve katot parçaları", "alıcısı bulunan verici portatif telsiz", "telefon cihazları", "polipropilen (bir tür plastik)", "motokültör (küçük traktör)" ve "gösterge tabloları" en çok ithal edilen ürünler arasında bulunuyor. "Ekmeklik buğday" ve "kardesiz, penyesiz pamuk" da en çok ithal edilen ürünler arasında yer alıyor.

 

"Mİilli gelir içindeki payı 21 yıldır değişmiyor"

1960'lı yılların sonunda yüzde 15 civarında seyreden, 1980'li yıllarda başlayan dış ticaret hamlesi sonucunda 1988 yılında yüzde 22'ye ulaşan imalat sanayiinin milli gelir içindeki payı, o tarihten bu yana neredeyse hiç değişmedi. 1998 yılında 24.1 milyar dolar olan imalat sektörü ihracatı 2009 yılında 95,4 milyar dolar seviyesine ulaşmış olmasına rağmen, sektörün milli gelir içindeki payı 2009 yılında yüzde 23 oldu. İmalat sanayinin milli gelir içindeki payının artmaması sektörün istihdamını da etkiliyor. 1998 yılında yüzde 27 olan imalat sanayii istihdamının tarım dışı istihdam içindeki payı azalarak 2009 yılı sonunda yüzde 24.6'ya geriledi. 2008 yılında 4.2 milyon kişi olan çalışan sayısı da 2009 yılında 3.9 milyon kişiye düştü. Sektörde çalışan 286 bin kişi işini kaybetti.
 

 "Artık demir almak zamanı"

ATO Başkanı Sinan Aygün, Türkiye'nin yabancı teknolojileri ithal etmenin ötesine geçerek, teknoloji geliştiren bir sürece girmesi gerektiğini vurgulayarak, "Türkiye'nin en büyük eksiği üretimini artıramamak. İmalat sanayinin milli gelirimiz içindeki payı 21 yıldır demir atmış durumda. Artık demir almak zamanı. Rotamız hızlı kalkınma olmalı" diye konuştu. Türkiye'nin hızlı bir kalkınma için hammadde ve emeğe dayalı üretimden yüksek teknolojiye dayalı üretime geçmesinin şart olduğuna işaret eden Aygün, "İmalat sanayimiz küçük işletmelerden oluşuyor. Öyle olunca üretim de küçük oluyor. Hızlı kalkınmak için bu görüntüyü değiştirmeliyiz" dedi.

İmalat sanayiinin son yıllarda çözülen tarım sektörüne istihdam yaratan ve diğer sektörleri sürükleyen bir sektör olmaktan çıktığını da belirten Aygün, küçük ölçekli işletmelerin istihdam vergileri nedeniyle kayıt dışına çıkmaya başladıklarını kaydetti.