'İlk çeyrekte çift haneli büyüme sürpriz olmaz'
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2009 yılının ilk çeyreğinde tek haneli büyümenin sürpriz olmayacağını belirtti. Babacan, ekonomiden gelen tüm sinyallerin 2010 yılında toparlanmanın süreceği yönünde olduğunu vurguladı.
cumhuriyet.com.trNTV'ye ekonomiye ilişkin açıklamalarda bulunan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2010 yılının ilk çeyreğinde çift haneli büyümenin sürpriz olmayacağını söyledi. Türkiye ekonomisinin 2009 yılı ilk çeyreğindeki daralmanın yüzde 14.5 olduğuna dikkat çeken Babacan, "Karşılaştıracağımız nokta yüzde 14.5 düşmüş rakam olacak. Dolayısıyla biz şu anda yüzde 14.5'un üzerine ne kadar çıkılacak, ne kadar toparlanma olacak ona bakacağız. Böylesine bir baz etkisinden sonra ilk çeyrekteki iki haneli büyüme rakamı sürpriz değil. Ama bu demek değildir ki, bu bizi 2009 çeyreğindeki gerçekleşmeden daha fazla mutlu edecek. Dipten tekrar çıkışın göstergesi olacak. Dolayısıyla tek haneli ve çift haneli de olsa beklenen gelişme olacaktır, sürpriz olmayacak" dedi.
'Yeni büyüme beklentisini Haziran'da açıklanacak'
Bakan Babacan, 2010 yılına ilişkin yüzde 3.5 büyüme beklentisinin revize edilip edilmeyeceğinin sorulması üzerine, bugün hükümet olarak büyümeye yönelik bir tahminleri olmadığını belirtti. Babacan kişisel tahminleri ve öngörüleri olduğunu bildirdi. Hükümetin tahminlerini Haziran ayının 15'inde yayınlanacak olan Orta Vadeli Plan (OVP) ve Orta Vadeli Mali Plan'la (OVMP) yapacaklarını ifade eden Babacan, bu yıl OVP ile OVMP'yi birleştireceklerini dile getirdi. Babacan, geçen yıl OVP'de yaşanan gecikmenin bu yıl yaşanmayacağını bildirerek, "Resmi tahminlerimizi oraya koyabiliriz. Bugün piyasa beklentilerine bakıldığında yüzde 3.7 ile 5.5 aralığında büyüme öngörüleri var. Tabii ki biz bu verilere bakarak karar vermiyoruz. Kendi analizlerimiz önemli. Bu nedenle de tahmin revizyonlarına gitmeyi uygun görmüyorum. Dünyanın içinden geçmekte olduğu dönem rahat bir dönem değil. Böyle bir ortamda tahmin değiştirerek kafa karıştırabiliriz. Bu nedenle biz daha seyrek ama daha sağlam tahminlerde bulunacağız" diye konuştu.
'Türkiye 2008 yılının ikinci çeyreği itibariyle küçülmüş'
Devlet Bakanı Babacan, TÜİK ilk defa açıkladığı mevsimsellikten ve takvim etkisinden arındırılmış büyüme rakamlarının önemine dikkat çekerek şu açıklamalarda bulundu: "Mevsimsel etkilerden arındırılmış, çeyrek çeyrek açıklanan rakamlar bizim için önemli bir göterge. Bu veriler bize gösteriyor ki aslında Türkiye ekonomisinin resesyona girişi 2008 yılının ikinci çeyreğinden itibaren olmuş. Çıkış ise 2009'un ikinci çeyreğinde başlamış. Dört dönem arka arkaya negatif büyümemiz olmuş. Son açıklanan rakamlar, ABD ekonomisinin birçok Avrupa ülkeleriyle çeyrek büyüme rakamlarıyla karşılaştırılabilir rakamlar. Çoğu ülke artık bunu bir önceki döneme göre açıklıyor. Buradan da hem bir önceki yılki, hem de çeyrekler itibariyle açıklanan verilere baktığımızda, artık resesyondan çıktığımızı söylemek mümkün. OVP'de, 2009 yılı içinde yüzde 6 daralma öngörülüyordu. Ekim-Kasım-Aralık aylarında beklenen ekonomik aktivitenin beklenenden çok daha artmasıyla 2009'daki küçülme yüzde 4.7'de kaldı."
'Tüm sinyaller toparlanmanın devam edeceği yönünde'
Büyüme hareketlerinin stokla bağlantılı olduğu iddialarına yönelik soruyu cevaplandıran Babacan, çeyrekten çeyreğe rakamlara bakıldığında "en kötünün geride kaldığını" söylemenin mümkün olacağını bildirdi. Stok konusunun kuşkusuz önemli olduğunu vurgulayan Babacan şöyle devam etti: "Ancak sanayici ve ihracatçımız eğer stoka yatırım yapmaya başladıysa, bu da zaten geleceğe yönelik beklentilerin iyileşmesiyle direkt ilgilidir. Üretici güven endeksi Mart ayı sonu itibariyle reel sektörün güveni 110'a çıkmış durumda. Bu rakam, 2008 ve 2009'da gördüğümüz en iyi rakam. Önümüzdeki dönemde büyümenin en önemli göstergesi beklentilerdir. Eğer tüketiciler ve üreticiler geleceğe yönelik iyi şeyler bekliyorsa, moraller iyiyse, o zaman bu da önümüzdeki dönemde iyi bir büyüme gündeme getirecektir. Son açıklanan verilerden biri de sipariş endeksi. Sipariş endeksleri 2006 Haziran'ından bu yana en yüksek noktada. İmalatçımız içeriden ve dışarıdan sipariş almış. Bunun imalatını yapıyor. Hele hele kriz döneminde sipariş endeksleri en önemli öncül göstergesidir. Bugünün siparişi yarının imalatı ve ihracatıdır. Dolayısıyla biz bu açıklanan bu verilerde herhangi bir yavaşlama veya toparlanmanın yavaşlamasını beklemiyoruz. Şu anda aldığımız tüm sinyaller toparlanmanın önümüzdeki çeyreklerde devam edecektir."
'İhracat bu yıl da 2008 seviyelerini yakalayamayacak'
Bakan Babacan, ekonomide güven konusunun önemine de dikkat çekti. Tüketicinin güvenini çok önemsediklerini söyleyen Babacan, ekonomide çarkların dönmesinin halkın morali ve geleceğe güvenle bakmasıyla doğrudan ilgili olduğunu vurguladı. Babacan konuşmasını şöyle sürdürdü: "Kriz dönemine bakıldığında tüketici güveni 53'e kadar düştü. 100 seviyesinde gerçekleşmesi beklenen bu rakam, son olarak Mart ayında açıklanan endeksi göre 95.3'e çıktı. Bu genel ekonomik ortamın önümüzdeki dönemde nereye gideceğinin göstergesi. Güveni kaybederseniz, başarılı olmak mümkün değil. Eğer o ülkenin geleceğine, hükümetine ve ekonomi politikalarına güven varsa o ekonomiye bir şey olmaz. İnsanlar cebinde para olsa bile harcamasa bile ekonominin çarklarını döndürmek mümkün değil. Halbuki, tüketim eğilimi devam ettiği sürece, insanların gelirini daha rahat harcamaya başlaması söz konusu. İhracatımız açısından da, ihracatımızın yarısını yaptımız Avrupa'daki genel moral, genel atmosfer de çok önemli. İç talepte toparlanma hızlı. Ancak AB'nin ciddi sorun var. Önümüzdeki dönemde ihracata dikkat edilmesi gerekiyor. Gerçi ihracatta son dönemde bir toparlanma var. Ancak yüzde 30'luk dibe vurmadan sonra yaşanan bir toparlanma. Biz ihracatımızda yüzde 30'luk büyümeden sonra yüzde 40 artış sağlarsak geçmişi yakalayacağız. Bu sene olmayacak. Biz ancak yüzde 30'dan sonra yüzde 40 artış sağlarsak geçmişe döneceğiz. Avrupa çok vahim durumda. İşsizlik çok hızlı artıyor. Avrupa bankalarıyla ilgili sorunlar çözülmüş durumda değil. Bilançoların yarısındaki problemi zarar yazıyorlar. Daha yarısını zarar yazmamışlar."
'Türkiye ile Yunanistan mukayese götürmez'
Bakan Babacan, Yunanistan'ın yüzde 2.5'lik küçülme ile batma noktasına geldiğinin, Türkiye'nin ise yüzde 4.7 küçüldüğünün hatırlatılması üzerine Babacan şu açıklamalarda bulundu: "Yunanistan'la ilgili enterasan bir durum var. Yunanistan'ın yayınladığı verilere güven noktasında sorun yaşanıyor. Yunanistan'ın 2009'la ilgili bütçe açıkları uzun süre küçük ilan edildi. Yıl sonuna doğru bizim bütçe açığımız buymuş denildi. Durumun ne kadar kötü ve vahim olduğu, o açıklamadan sonra ortaya çıktı. Faizlerin artması, risk priminin artması, sosyal hareketlenme bundan sonra arttı. 2009 yılında Yunanistan'ın genel ortamında bir sorun yok gibi görünüyordu. Ancak asıl etkiler bundan sonra başlayacak.Yunanistan'ın önümüzdeki dönem rakamları daha sıkıntılı olacak. AB ve Euro bölgesinde 2010 yılında bir toparlanma ve artıya dönme söz konusuyken, Yunanistan'da böyle olmayacak. Yunanistan'ın önümüzdeki dönemde ekonomik daralması devam edecek. Çünkü problemin farkına varmaları, piyasaların tepkisi, sosyal huzursuzluk yılın son aylarından itibaren başladı. Bu tablo 2009'un başında çıksaydı, daha vahim bir tablo olurdu. Yunanistan'la Türkiye çok mukayese edilebilir değil. Üstelik bizim ekonomik büyümemizdeki önemli unsur ihracat. İhracatı yüksek ülkelerinden biri Almanya. Almanya'da ekonomi 2009'da yüzde 5 daraldı. Bu çok ciddidir. Türkiye'de ihracat ağırlık bir ekonomiye sahip. AB pazarlarındaki bozulma nedeniyle ihracat düşünce, ihracatta direkt etkilendi. Ama yine aynı şekilde ihracat ve iç tüketimdeki toparlanma önemli olacak."
'Ekonomideki sürprizler olumlu sürprizler olacak'
Devlet Bakanı Ali Babacan, 2010 yılı hedeflerini tutturma noktasında endişeleri olmadığını söyleyerek, ekonomide olabilecek sürprizlerin "olumlu sürprizler" olacağına belirtti. İşsizlikle ilgili rakamların seyrinin 2010 yılında iyiye gideceğini söyleyen Bakan Babacan, işsizlikte aylık bazda yaşanan düşüşün 2010 yılının 12 ayında olmasa da, çoğunda görüleceğini vurguladı. Seçim yatırımlarının gündemlerinde olmadığını dile getiren Babacan, son iki haftadır Türkiye'nin dünya piyasalarından ayrışmasına neden olan piyasalardaki olumlu gelişmelerin ise Anayasa değişikliği paketinden kaynaklandığını ileri sürdü. Anayasa paketinin yasalaşması halinde Türkiye'nin daha istikrarlı, çok daha öngörülebilir, gerçek anlamda demokratik bir ülke olmaya bir adım daha yaklaşacağını ifade eden Babacan, "Bu değişiklik bizi birinci sınıf demokrasiye götürmeyecektir" şeklinde konuştu.
Devlet Bakanı Ali Babacan, NTV'ye yaptığı açıklamada işsizlikle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Bir ülkedeki işsizlik oranının pek çok faktör tarafından belirlendiğini vurgulayan Babacan, bu faktörler içinde en önemlisinin genel ekonomik büyüme olduğunu vurguladı. "Ekonomik büyüme ne kadar hızlıysa, istihdam da o kadar önemli oluyor" diyen Babacan, işsizlikle mücadele aktif iş gücü politikalarının da önemine işaret etti. Babacan, "O gün itibariyle siz işgücünü ve işvereni yönlendirmek için neler yapıyorsunuz. Bu önemli. Geçen sene istihdam paketini devreye soktuk. Ancak, Türkiye ekonomisinin yapısı hızla değişiyor. Bu yapıya uygun işgücü eğitimi yapılması gerekiyor. Türkiye'de bazı meslekler bundan sonra geçerliliğini yitirecek. Belki de Türkiye'nin işgücü yetiştiremediği öyle meslekler ortaya çıkacak. Bu noktada aktif bir politikayla iş gücü ve mesleki eğitim gerçekleştirmeliyiz" diye konuştu.
'İşsizlikle ilgili rakamların iyiye gideceğini tahmin ediyoruz'
2010 yılında işsizliğe yönelik tahminlerinin sorulması üzerine Babacan, işsizlik oranlarında aylık bazda düşüş göründüğüne dikkat çekerek, "Bu da çok önemli. Biz bu trendin 12 ayın 12'sinde olmasa da çoğunda göreceğimizi düşünüyoruz. 2010 Ocak, Şubat ve Mart'ında göreceğimizi tahmin ediyoruz. Bu dönemde işsizlik trendinin bir alt seviyede gerçekleşmesi söz konusu. Önümüzdeki dönemlerde, işsizlikle ilgili rakamların iyiye gideceğini tahmin ediyoruz. Orta Vadeli Plan'da 2009 için yüzde 14'ten bahsediyorduk. 2010'da bizim tahminimizin daha aşağı ineceği yönünde. Daha kesin tahminlerini Haziran'da yayınlayacağımız Orta Vadeli Plan'da duyuracağız" dedi.
'Türkiye'nin koşarak farkı kapatması lazım'
Bakan Babacan, işsizlik konusunda dünya örneklerine de bakmak gerektiğini söyledi. Bugün AB'de ve ABD'de işsizliğin ciddi oranda yükseldiğini belirten Babacan, şöyle devam etti: "ABD'de işsizlik şu anda yüzde 10 oranında seyrediyor. Bu oran geleneksel olarak yüzde 5 civarındaydı. İkiye katlandı. İspanya'daki rakamlar 2007'de yüzde 8 iken 2008'de yüzde 20'ye çıkmış. İtalya'da yüzde 6'dan yüzde 9.4'e çıkmış. Portekiz'de durum farklı değil. Japonya'da ömür boyu iş garantisi olmasına karşın, yüzde 2.5 olan işsizlik oranı yüzde 5'i geçmiş durumda. Türkiye'nin 2008'de yüzde 11 olan işsizlik oranı yüzde 14'e yükseldi. Öte yandan Türkiye'ye baktığımızda hızla artan nüfusu var. Ama Japonya'da böyle bir şey yok. Nüfus daralıyor. Onlarda mevcut işsizlere iş bulduğunuzda işsizlik oranını hemen aşağıya çekiyorsunuz. Bizde öyle değil. Mevcut işsizlere iş buluyorsunuz, ayrıca 500-800 bin kişi arasında ilave istihdama da iş bulmanız gerekiyor. Başka ülkeler yürürken, bizim koşarak farkı kapatmamız gerekiyor. Türkiye çok ciddi bir kriz geçirdi. Şimdi toparlanma sürecine girdik. 2008 Aralık'ın da toplam çalışan kişi sayısı 20 milyon 466 bin, 2009 Aralık'ta 21 milyon 452 bine çıkmış durumda. 1 milyona yakın istihdamda artış var. Bu krizin ciddi yaşandığı bir dönemde olmuş. Öte yandan işsizlik oranlarında da artış var. Niye çünkü ürettiğimiz istihdam, yeni işgücüne katılmışlarda yeterli olmamış. Kriz dönemlerinde ailede bir kişi işsiz kalınca, ailedeki diğer kişilerde iş arıyor. Her kriz döneminde işgücüne katılım yüzdeleri artı, daha sonra düştü."
'Paket Türkiye'yi 1'inci sınıf demokrasiye götürmeyecek'
Anayasa değişikliğinin referanduma götürülmesinin ekonomiye etkilerinin sorulması üzerine Babacan, şu açıklamalarda bulundu: "Kuşkusuz önemli siyasi gelişmeler bir ülke ekonomisi üzerinde etkili olur. Önemli gelişmeler sonrasında senaryolar nedir, o gelişmeler sonrasında Türkiye nereye doğru gidiyor. Bunlara bakılır. Diyelim önümüzdeki günlerde Anayasa değişikliği süreci var. Anayasa Paketi Meclis'e sunuldu. Bu anayasa değişikliği Türkiye'yi nereye götürecek. Daha istikrarlı mı yapacak, yoksa daha riskli bir ülke mi yapacak. Ben her zaman söylüyorum, Demokrasi ne kadar işlerse, hukuk devleti olma özelliği ne kadar işlerse, o ülke o kadar ileriye gider. Küresel ekonomik kriz, dünya ekonomilerini ne zaman etkiledi? 2008 sonunda etkiledi. Mevsimsel ve takvimsel etkilerden arındırıldığında daralma bizde başladı. Bu dönem Türkiye'de AKP'nin kapatma davasının yoğun bir şekilde tartışıldığı ve davanın mahkemenin gündeminde olduğu dönemdir. Türkiye'deki ekonomik daralma, dünyadaki daralmadan 4-5 ay önce başlamıştır. Niye, siz bugün iktidar partisiyle alakalı, siyasi ve ekonomik reformlar yapmış bir partiye böylesine bir girişimde bulunursanız, halkın güvenini ve yatırımlarını etkileyecektir. Dolayısıyla siyasi gelişmelerin Türkiye'yi nereye getireceği çok önemlidir. Anayasa değişiklik paketiyle birlikte Türkiye'deki gelişmelere bakın. Türkiye dünyadan son iki haftadır olumlu bir şekilde ayrışmıştır. Dikkat edin ne zaman parti kapatma konuşuluyor, piyasa olumsuz tepki veriyor, ne zaman o ihtimal azalıyor piyasada beklentiler olumlu seyrediyor. Türkiye son iki üç haftadır olumlu ayrıştıysa, bu Anayasa paketiyle ilgilidir. Anayasa değişikliği yasalaşırsa, Türkiye daha istikrarlı, çok daha öngörülebilir, gerçek anlamda demokratik bir ülke olmaya bir adım daha yaklaşacaktır. Çünkü bu değişiklik bizi birinci sınıf demokrasiye götürmeyecektir. Hala arzu ettiğimizi yakalayamayacağız."
'Seçim ekonomisi gündemimizde yok'
Devlet Bakanı Ali Babacan, seçim ekonomisinin gündemlerinde olmadığını belirtti. OVP'yle ortaya konulan hedeflerin 2012 sonuna kadar atılacak adımları belirlediğini söyleyen Babacan şöyle devam etti: "OVP'de, her yıl kamu açıklarını düşüre düşere 3 yıl götüreceğimizi söyledik. Bunu söylemekle de kalkmadık. Aynı zamanda 2010 yılı bütçesini de ortaya koyup samimiyetimizi ortaya koyduk. Zaten OVP'den sonra kredi görünümü Türkiye'nin düzeldi. Arka arkaya kredi artışları geldi. Bütün dünyada kriz döneminde kredi notu iki kademe artan tek ülke Türkiye'dir. 4 derecelendirme kuruluşu, Türkiye'nin notunu artırmıştır. Eğer önümüzdeki dönemde bütçe açığını Türkiye düşüre düşere gelecek, kamu borç stokunu düşürecek güveni olmazsa, kredi notu yükseltiliyorsa seçim ekonomisi endişesi piyasalarda yok, bizim de gündemimizde yok. Bu yıl için hedeflerimiz belli. Bunlar tutturulacak, kimsenin en ufak şüphesi olmasın. Ekonomideki toparlanmaya bağlı olarak hedeflerimizden daha iyi noktaya gitme ihtimalimiz var bütçe noktasında. Bunu kesin bir ifade olarak bugün için kullanmak istemiyorum ama şu anda bütçe hedeflerimizin, 2010 yılı hedeflerini tutturma noktasında endişemiz olmayacağı gibi, hatta yılsonu hedefinden daha iyi bir noktada bitirme ihtimalimiz var. Biz en kötü şartları dikkati olarak, gayet muhafazakar bir şekilde hesabımızı yaptık. Olabilecek sürprizler olumlu sürprizler olacaktır. 2010'da. Zaten 2010 geçtikten sonra, 2011 yılında seçim ekonomisi denilen şeyi uygulasanız da ters teper. Halk seçimden önce yapılanın seçim ekonomisi olduğunu anlıyor. Dolayısıyla 2011'de yapılan seçim yatırımın hiçbir iktidara faydası olmaz."
'Merkez Bankası'nın gerekeni yapacağından kuşkum yok'
Devlet Bakanı Babacan, Merkez Bankası'nın, gerektiği zaman gerekeni yapacağına kuşkusu olmadığını söyledi. Bir soru üzerine Babacan, Merkez Bankası'nın yaptığı açıklamaların daha uzunca bir süre faizlerin düşük tutulacağını, içeriden veya dışarıdan beklenmedik gelişmeler olması haline gerekli adımların atılacağı yönünde mesajlar verdiğini dile getiren Babacan, şöyle devam etti: "Kriz dönemi boyunca başarılı bir performans ortaya koldu. Zamanında gerekli tedbirleri aldı. Merkez Bankası'nın gerektiği zaman, gerekeni yapacağına dair bir kuşkum yok. Biz biliyorsunuz, Merkez Bankası'nın attığı adımlara destek verdik. Merkez Bankası bağımsız, araç bağımsızlığı var. Temel önceliği fiyat istikrarıdır. Ama bu öncelikle çelişmemek suretiyle istihdam ve büyümeyi de gözetebilir. Merkez Bankası'nın 7-8 yıldır sürdürülen başarılı uygulamanın devam edeceğinden kimsenin kuşkusu olmasın. Oradaki ekibimiz, TC'nin heyecanını yaşayan bir ekiptir. Orası Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'dır. Merkez Bankası, Türkiye için halkımızın için en hayırlı tedbir ne ise onu alacaktır."
'Türkiye'nin IMF anlaşmasına ihtiyacı yok'
Babacan, Mayıs ayında IMF'le yapılacak görüşmelerin sadece dördüncü madde üzerine yapılacak olan çalışmalar olduğunu belirterek, "Bugün itibariyle bizim gündemimizde yeni bir stand-by düzenlemesi yok. Gelecek heyet Mayıs'ın 12-13'ü gibi başlayacak. İki hafta kadar sürecek. Onun ötesinde her ülkede ne yapılıyorsa, Türkiye'de fon heyeti olarak yapacak. Onun ötesinde bir plan yok. Bugün itibariyle bakıldığında Türkiye'nin böyle bir anlaşmaya ihtiyacı yok" dedi.