İlhan Koman...
Yontu sanatı, zor iştir. Hele ki bizim gibi, heykellerin evdeki 'kitch' biblolardan daha değerli sayılmadığı ülkelerde daha da zor iştir.
cumhuriyet.com.trAntik Yunan, Roma ve tarihin bronz yontularından modern sanata uzanan sayısız sanat eserinin mübalağa derecesinde çıplaklık ve erotizm simgesi kabul edildiği, meydanlardan ahlaka aykırı bulunduğu için sökülüp alınan ya da fazla özgürlükçü kabul edilip onay görmemiş cansız bedenler ya da imgelerdir onlar… Meydanlar ki, parke taşlarıyla döşenmekten öte; içinde yaşanmışlıklarıyla var olmuşlardır, onları meydan yapan, simgeselleştiren içinde olup bitenlerdir. Bir meydanı o meydanın simgesi olan estetik unsurlardan ayrı düşünmek olanaksızdır. Yani heykellerden, hikayelerden, kavgalardan ve aşklardan… Tıpkı Taksim meydanı gibi…
Heykeller, nefes alıp vermiyorken bile tehdittir çünkü ihtiraslı ve harekete geçirecek kadar gerçektir hepsi… Dünya meydanlarında özgürlük ve devrim hareketlerinin simgesi, aşkın diğer adı ya da insanlık tarihinin olağanüstü simgeleri olarak bizden biri gibi yaşamaya devam ederler. İşte bu! dersiniz… İşte bunun anlamı, tümcelerden ırak olamayacak kadar duyguya yakın, öykünülesi ve şaşkınlık verecek kadar güzel…
Belediyelerin neredeyse kadrolu kıvamına gelmiş şanslı heykeltıraşlarından değilseniz, bu iş bu ülkede dünyanın pek çok kültürel olarak fazla gelişkin olmayan ülkelerinde olduğu gibi zor iştir. Taşın tozunu attıran, demiri bükecek estetik hazza sahip, camın ardına geçebilecek denli duyarlı olmanız, işinizi kolaylaştırmaz.
İlhan Koman, bu zor yolu müthiş bir sabırla yürümüştür. Cumhuriyet dönemi çağdaş heykel sanatı öncüsü İlhan Koman, Türk heykel sanatı içinde az sayıdaki isimden biridir. Anıtkabir’de büyük merdivenin doğu kanadındaki kabartmalar ve Zincirlikuyu’daki Halk Sigorta’nın önündeki Akdeniz Heykeli, ülkemizde en çok bilinen işleridir. Oysa Koman, yaşamı boyunca birçok dışavurumcu, figüratif, geometrik soyut eserler ortaya koymuş, heykel sanatına öncülük etmiş ve bir perspektif yaratmıştır. İlhan Koman İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümünü 1945 yılında bitirmiştir. Daha sonra burs alarak Fransa’da çalışmalarına başlar ve Paris’te ilk sergisini açar. 1951’de Türkiye’ye dönerek Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümü’nde asistan olarak göreve başlar. 1959’da İsveç’e yerleşir ve 1967’de Stockholm Uygulamalı Sanatlar Yüksekokulu öğretim üyeliğine getirilir. İsveç’te eserleriyle ve sanatçı kimliğiyle önemli başarılar elde eden Koman’ın işleri ülkenin önemli bölgelerine koyulmuştur. Örneğin, Leonardo’ya Selam adlı işi Stockholm Mimarlık Yüksekokulu önüne yerleştirilmiş, çeşitli meydanlarda eserleriyle adı anılmaya devam etmiş, etmektedir.
Ve Hulda…
Oktay Rıfat İlhan Koman için yazdığı şiirin ilk dizelerinde şöyle anlatıyordu onu… “Çelebi bir korsandı o/ fora ediyor bütün yelkenlerini/ demir alıp engine süzülüyordu… İlhan Koman 1957 yılında Brüksel’e gitti ve bir yıl sonra İsveç’e tamamen yerleşmiş oldu. 1965 yılında Hulda’yı satın aldı. Hulda, İsveç’in bir tersanesinde Baltık ticaret gemisi olarak tasarlanmıştı. Uzun yıllar boyunca Baltık Denizi’nde ticaret gemisi olarak hayatını sürdürdü. Koman’ın müthiş hayal gücü ve yaratıcılığı bir gün gelip Hulda’nın bir sanat atölyesine dönüşmesi için en büyük fırsat oldu. Sanatçı Hulda’yı satın aldıktan sonra yaşadığı yer ve atölyesine dönüştürdü ve tamamen yeniledi. Bu müthiş hikaye, yazarken bile insana heyecan veren bu durum, bir sanatçının yaratıcılığının yaşamına ne kadar olağanüstü bir renkle yansıdığını bize anlatıyor. İsveç’in başkenti Stockholm’den yola çıkan Hulda, tam 16 ay ve 12 bin kilometre sonra Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi rıhtımına yanaştı. Geçtiğimiz ay, İstanbul’a ulaşan Hulda, birçok kişi tarafından merakla ve coşkuyla karşılandı. Ayrıca “Hulda Festivali” Beyoğlu’nda 21 Eylül-23 Kasım tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Hulda’nın içinde bir çok etkinlik düzenleniyor ve halkın ilgisine sunuluyor. Böylece önemli bir sanatçımızın çalışma ve yaşam alanını ve o atmosferi görebilme şansına da sahip oluyoruz. Yaşam alanları, içlerindeki yoğun yaşanmışlığın izlerini ve birikimlerini bize güzelliklerle yansıtırlar. Tıpkı Hulda’nın sadece bir gemi olmayışı gibi. İlhan Koman’ı hiç tanımayan, şimdiye dek adını bile duymamış birçok insanın veya çocukların bu gemiyle birlikte ona olan hayranlıkları ve tanışma serüvenleri anlamında etkinliğin bir köprü olacağını düşünüyorum.