İl Genel Meclisleri Kapatılırken...

cumhuriyet.com.tr

Hiçbir siyasi iktidar, “Meclis’te benim sayısal çoğunluğum var, istediğimi yaparım” anlayışı ile hareket edemez. Örneğin yeni bir anayasa yapmak için nasıl toplumsal bir uzlaşma gerekiyorsa, özel idarelerin ve il genel meclislerinin kapatılması için de aynı toplumsal uzlaşma gereklidir.

TBMM’den yeni yasalar geçiyor. AKP iktidarı, küçük belediyeleri kaldırmak istiyor, kendine özgü bir yerel yönetim sistemi yaratmak istiyor. Bu yetmezmiş gibi, Türk idare sisteminin en eski demokratik kurumu olan il genel meclislerini de ortadan kaldırmak istiyor.

Konu önemlidir. Bu nedenle öncelikle il genel meclisleri üzerinde kısaca duralım.

Ülkemizin en eski yönetim kuruluşlarından biri, belki de en eskisi 1864 yılında “Teşkilatı Vilayet Nizamnamesi” ile temelleri atılan ve bugünlerde kapatılmak istenen özel idarelerdir.

Osmanlı İmparatorluğu temelde eyalet sistemi ile yönetilmiştir. 1864’te çıkarılan “Teşkilatı Vilayet Nizamnamesi” ile imparatorluk yerel yönetim sisteminde önemli bir reform geçirdi.

1913 yılında “İdare-i Umumiye-i Vilayet Kanunu Muvakkatı” ile özel idarelerin görevleri, tarım, bayındırlık, eğitim, ekonomi, sağlık ve özel idarenin emlak yönetimi olarak belirlenmiştir. Zaman içinde nüfus artışı ve kentleşmenin oluşturduğu yüksek beklentiler nedeniyle özel idarelerin işlevleri daha bir artmıştır.

Cumhuriyet döneminde de bu yasa geçerliliğini korumuş ve süreç içinde kimi değişikliklere uğramıştır. Ama en önemli değişiklik 1987 yılında yapılmıştır. 2005 yılında ise tümden kaldırılarak yerine 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu yürürlüğe konulmuştur.

5302 sayılı yasanın mevcut iktidar tarafından 2005 yılında aceleyle çıkarılması nedeniyle pek çok eksikliği de beraberinde getirmiş ve her vesile ile bu husus tenkit edilmiştir. Gerek bu eleştiriler ve gerekse Türkiye’nin de 1988 yılında imza koyduğu Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı gereğince vatandaşların; “ademi merkeziyetçi” anlayışla, gerçek yetkilerle donatılmış bir şekilde, kamu işlerinin yönetimine katılma hakkının yerel düzeyde olduğu kabul edilmiştir.

İşte bu çerçevede, özel idarelerin güçlendirilmesi beklenirken, iktidar hiçbir şekilde tartışılmadan büyükşehir belediye yasasında bir değişikliğe giderek 29 ilde özel idareleri kaldırmak için yasa teklifini Meclis’e sunmuştur. Siyasal iktidarın akşam yatıp sabah aklına geleni uygulama gibi bir anlayışla ve kamuoyunda hiç tartışılmadan bu konuyu gündeme getirmesini anlamak mümkün değildir. Demokratik ilkelere de aykırıdır.

Özel idareler, şehir merkezlerinden en uzak köylere kadar hizmet götüren ve halkla iç içe, onların ihtiyaçlarını birebir karşılayan, halkın nabzını tutan bir kuruluştur.

Özel idarenin en yüksek karar organı olan il genel meclisleri de adeta yerel parlamentolardır. Bu parlamentolar en az 150 yıldır çalışıyor. İl genel meclislerinin, hizmetlerin yerelleşmesi adına ileri bir uygulama olduğu tartışmasızdır. Hizmetlerin ve yetkilerin genişlemesi ve yerelleşmesi beklenirken ne oldu da 148 yıllık bu kurumlara son verilmek isteniyor?

İki dönemdir il genel meclisi üyeliği yapan bir hukukçu olarak bu soruya mantıklı bir cevap bulamıyorum. Bu görev süresi içinde il genel meclislerinin en uzak köylerin sorunlarıyla ilgilenip çözüm ürettiğine tanık oldum. Ama görünen o ki, ülkemizin idari yapısının değiştirilerek “eyalet sistemi”ne geçişin ilk adımları olduğu şeklinde bir siyasi tablo ile karşı karşıya kalmış bulunuyoruz. Bu durumda valilerin de fonksiyonları kalmayacak, hizmet götürmek yerine sadece güvenlikle uğraşan memurlar durumuna düşeceklerdir.

Ülkede yapılacak böylesi köklü değişiklikler için mutlaka genel bir uzlaşma aranması gereklidir. Hiçbir siyasi iktidar, “Meclis’te benim sayısal çoğunluğum var, istediğimi yaparım” anlayışı ile hareket edemez. Örneğin yeni bir anayasa yapmak için nasıl toplumsal bir uzlaşma gerekiyorsa, özel idarelerin ve il genel meclislerinin kapatılması için de aynı toplumsal uzlaşma gereklidir.

Unutulmamalıdır ki; siyasal iktidarlar gelip geçici, devlet ise kalıcıdır. Gelip geçici olan iktidar, devletin esasını teşkil eden kurumlara, toplumsal mutabakat yoksa dokunmamalıdır. Tersi durumlarda, pek çok sorun ortaya çıkar, devletin düzeni bozulur ve bir sonraki iktidar da yapılanı değiştirir.

Vakit erkenken, bu uyarılara kulak verilmelidir. Ama dinleyen olur mu bilemem. Bu yanlışa imza atanlar daha sonra tarih önünde hesap verirler.

Av. Mahmut Esat ASLAN İzmir İl Genel Meclis Üyesi