İklim için sokağa dökülme zamanı
23 Eylül'de dünya liderleri New York'taki iklim zirvesi için biraraya geliyor. Zirveyle eş zamanlı olarak ise “iklim adaleti” eylemine hazırlanılıyor. Amerika'dan Hindistan'a, Filipinler'den İngiltere'ye 160 ülkede milyonlarca insan bugün ve yarın “Laf değil eylem” sloganıyla şimdiye kadar gerçekleştirilmiş en büyük iklim eylemi için sokağa çıkıyor.
Zuhal Aytolun/Cumhuriyet
Peki hükümetler küresel iklim değişikliğine nasıl bakıyor? Küresel Eylem Grubu sözcülerinden Nuran Yüce, bugüne kadar iklim zirvelerinde karbon seviyesinin radikal bir biçimde düşürülmesinin istendiğini ancak buna hükümetlerin yanaşmadığını söylüyor: “Bilim bu konuda çok net. İklim değişikliği insan kaynaklı. Ancak evrendeki tüm insanlar eşit bir şekilde bu meseleye dahil değil. Raporlarda görünen şu ki, insan kaynaklı denilen sera gazı salımının büyük kısmı fosil yakıtların kullanımından geliyor. Hiçbir vatandaş gidip kendi başına termik santral inşa etmiyor, kaç tane açılacağına karar vermiyor. İnsanlar, bu politikaların değiştirilmesini istiyor. Değiştirmeyense hükümetler.” Bu küresel bir sistem ve rekabet temeline dayanıyor. Kârı maksimize etmek, güçlenmek... Türkiye de, bu kapitalist sistemin bir parçası. Türkiye'nin 2023 yılı hedefleri içinde enerjide dışa bağımlılığı azaltmak, G20 içinde ilk 10 sıraya ulaşmak, tarım ihracatında dünya listesinde beşinci sıraya ulaşmak, bölgesel güç olmak yer alıyor. Tüm bu yatırımların anlamı nedir? “Daha fazla enerji yatırımı” diye yanıtlıyor Yüce, “Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için kömür linyit kullanacaklar, ülkeye nükleer enerjiyi sokacaklar. Yüzde 33'ü değerlendirilen hidrolik potansiyelin yüzde 100'ünü değerlendirecek, bunun için binlerce HES yapacaklar. Tüm bunların yarattığı ekolojik yıkım, tahmin ettiğimizden ve yaşadıklarımızdan çok fazla boyutlara ulaşacak.” Diğer yandan iklim değişikliğinden sorumlu olanlar, dünyadaki en güçlü şirketler. Hali hazırda petrol rezervleri de 28 trilyon dolar civarında. Yüce, “Bilim 'bunun yüzde 80'ini toprakta bırak' diyor. Burada kim kaybedecek? Dünyanın en zengin şirketleri ve insanları. Uğraştığımız şey kolay değil. Ancak mücadele şart. Çünkü bu durum büyük bir zarara uğratacak.”
Türkiye ne yapmalı?
Türkiye, karbon salım artışı hızı açısından dünyada birinci sırada. 1990-2012 yılları arasında karbon salımı yüzde 133 arttı. 2023 hedeflerinde tüm yerli kömürün potansiyelinin kullanımı, 80 yeni termik santral yapımı yer alıyor ve son 10 yılda Kayseri büyüklüğünde ormanlık alan, Marmara Deniz'i büyüklüğünde sulak alan kaybedildi. “O yüzden Türkiye'nin de bir an önce kendi hedefini koyması şart” diyor Yüce, “Bugüne kadar zirvelere hep bir hayalet pozisyonunda katıldı. Yükümlülük almadı, hedef açıklamadı. 'Bizim de gelişmiş ülkeler kadar karbon salım hakkımız var' demekle olmaz. Bugünkü yatırımlar önümüzdeki 40 yılın geleceğini belirliyor. Bir an önce yenilenebilir enerji, rüzgar ve güneşle bir hedef açıklanmalı. ”
Gelecek tehdit altında
Dünya Meteoroloji Örgütü (DMÖ), iklim değişikliğine neden olan atmosferdeki sera gazı miktarının, karbondioksit (CO2) yoğunluğunun artmasıyla 2013 yılında rekor düzeye ulaştığını bildirdi. IPCC’nin (Uluslararası İklim Değişikliği Paneli) geçen ay yayımlanan 2014 raporuna göre de, gezegenin sıcaklığını arttıran karbondioksit, metan ve azot oksitlerin (sera gazlarının) atmosferdeki yoğunluğu 800 bin yıldır görülmemiş bir düzeye geldi. En önemli sera gazı karbondioksitin yoğunluğu yüzde 40 arttı. Artışın nedenleri; yüzde 95 oranında fosil yakıt (petrol, kömür ve doğalgaz) kullanımı ve arazi kullanımının değişmesi.