İki yalnız ruh...

Zorlu PSM’nin DOT işbirliğiyle hayata geçirdiği, Ajvide Lindqvist’in çok satan romanı “Let the Right One In”in sahne uyarlaması “Bırak İçeri Gireyim” izleyiciyle buluştu.

Emrah Kolukısa

Morrissey “Let the Right One Slip In” şarkısını yazarken muhtemelen vampirler yoktu aklında, ama İsveçli yazar John Ajvide Lindqvist’in 2004 yılında basılan ve ülkesinde best-seller olunca farklı dillere de tercüme edilen ve bir vampir hikâyesi anlattığı romanı “Let the Right One In” (orijinali “Lat den ratte komma in”) için ondan ilham alınca artık herkeste şarkının da vampirliğe atıf yaptığı izlenimi oluştu haliyle. İşin bir de şu yönü var: Bilenler bilir, vampir anayasasının değişmezlerinden biridir, bir vampir davet almadan içeri girmez. İşte şu sıralar Zorlu PSM’de sahnelenen son DOT oyunu “Bırak İçeri Gireyim” adını bu şiardan alıyor.

İskoç versiyonu...
Aslında Tomas Alfredson’un 2008 tarihli aynı adlı müthiş filmi olmasa Lindqvist’in romanı bu kadar popülerleşir miydi bilinmez. Alfredson, romanı beyazperdeye taşırken o kadar başarılı bir atmosfer yaratmış ve hikâyenin dinamiklerini o denli ustaca aktarmıştı ki, hem sinemadaki vampir külliyatına önemli bir katkı olarak geçti filmi hem de hızla kültleşti, minör bir efsaneye dönüştü. Ardından Matt Reeves’in çektiği Hollywood uyarlaması geldi (“Let Me In” - 2101) ve sonra da tiyatro uyarlamaları. Önce İsveç’te Lindqvist’in yazdığı bir metinle oynandı oyun ve ardından 2013’te de Jack Thorne’un yazıp sahneye uyarladığı İskoç versiyonu izleyiciyle buluştu. İşte Zorlu PSM’de izlediğimiz versiyon da Thorne’un uyarlamasından hareketle sahnelendi. Oyunun rejisi DOT’un kurucusu da olan Murat Daltaban’a ait.

Oyun 12 yaşındaki iki ergenin hikâyesini anlatıyor. İsveç’in soğuk ve karanlık doğasında, insan benliğinin de karanlıklarının öne çıktığı bir atmosferde iki “çocuk”, iki üşümüş yalnız ruh, güzelliği, ışığı, aşkı birbirlerinde bulacak; hayatın zorluklarına karşı birlikte göğüs gereceklerdir. Oskar, bir yandan büyümenin (ne bir çocuk ne de bir yetişkindir Oskar, ikisinin arasında araf misali bir yerdedir) sancılarını yaşarken, bir yandan da okulundaki bitirim tiplerin sürekli sataşmalarına, hatta işkencelerine maruz kalmaktadır. Oturduğu binaya yeni taşınan ve uzun zamandır aynı yaşa hapsolmuş, ne kız ne de erkek olan Elias (cinsiyetsizliği özellikle vurgulanıyor) ise bir vampirdir aslında, Oskar’ı ziyarete her geldiğinde “İçeri alsana beni” diye davet bekleyen... Bir yandan da civarda cinayet üstüne cinayet işlenmekte, bu kanlı sürek avının aslında vampirlerle bir ilgisi olduğu yavaş yavaş anlaşılmaktadır.

Ne mutlu ki yanılmışım
Alfredson’un filminin kayıtsız şartsız bir hayranı olarak, DOT’un uyarlamasına önce şüpheyle yaklaştığımı ve beklentilerimin muhtemel bir hayal kırıklığına meylettiğini itiraf edeyim. Ancak ne mutlu ki yanılmışım! Oyun ilk anlarından itibaren (tıpkı filmde olduğu gibi) beni avucuna aldı ve her yeni sahnede de duygularımı yükseltmeyi sürdürdü. Dekor uygulaması, oyuncuların dekorla olan ilişkisi ve Tan Temel’in koreografisi gibi unsurlar hep oyunu yukarıya taşıyan etkenler olmuş. Oğuz Kaplangı’nın hem canlı (sahne üzerinde piyano, keman ve kotrabas üçlüsü var) hem de banttan müzikleri oyunun atmosferini mükemmelen desteklerken, Daltaban’ın özenli rejisi de gerilim gibi sahneden izleyiciye geçmesi sinemaya nispeten çok daha zor olan bir duyguyu ustalıklı bir şekilde aktarıyor; oyunun özündeki şiddet, ötekileştirme, aşk gibi tema ve izlekleri de es geçmeden üstelik. Özellikle 12 yaşındaki Oskar rolünde Atakan Akarsu böylesi zor bir rolü hayranlık uyandıracak şekilde taşıyor. Elias rolünde Begüm Akkaya da parlarken, tüm oyuncular, bir kısmı oyunun doğası gereği biraz geri planda kalsalar da, topu hiç sektirmeden (ve dekorun zorluklarına hiç takılmadan), teknik olarak da maharet isteyen (Elias’ın başından ve bedeninden sızmaya başlayan kanlar örneğin) oyunda alkışı hak ediyorlar.

“Bırak İçeri Gireyim”i bu sahne için uyarlayan DOT başka bir yerde bu oyunu oynayacak mı bilemiyoruz, ama Zorlu PSM’nin kalabalık takviminde keşke kendilerine daha fazla yer bulabilseler. İzlemek isteyenler mart ayındaki üç oyun için (14 Mart, 15 Mart, 27 Mart) şimdiden harekete geçsinler derim.