İki iyi yürekli yaşlı insandan alınacak çok ders var
Kaptan Tom Moore, İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma bir gazi. Covid 19 pandemisiyle mücadeleye katkı amacıyla kendince bir şeyler yapmak isteyip, 100 yaşındayken üstelik, evinin arkasındaki küçük bahçesinde bağış karşılığı tur attı. Sonuçta 33 bin Sterlin toplamayı başardı. Yürümekte zorluk çeken biri olarak yaptığı elbette çok ama çok önemliydi. Toplum çok sevdi Kaptan’ı. Kampanyası adına açılan hesaba para yağdı daha sonra. Kraliçe’den şövalyelik nişanı bile aldı.
Mustafa Kemal ErdemolKaptan, bize toplumsal dayanışmada, ileri yaşın da fiziki engellerin de bir önemi olmadığını gösterdi. Sorumluluk duygusunun, insanın ömrünün son demlerinde bile canlı kalabildiğinin örneği de oldu. Toplumda hiçbir bireyin önemsiz olmadığını da bir kez daha Kaptan Tom sayesinde anlayabildik. Oturduğu koltuğundan kalkıp, bedensel zorlukların izin verdiği sınırlar içinde bahçesinde tur atarak, istenmesi halinde toplumsal seferberliğe nasıl katkıda bulunulacağını da öğretti doğrusu.
Bu elbette kendisine duyduğu saygıyla ilgiliydi. Kendisini bir birey olarak hâlâ toplumun işine yarayacak biri olarak görmek başkaları için de çok cesaretlendirici bir tutum. Son nefesine kadar insan yararlı işler yapabilir. Örneği Kaptan Tom Moore’dur.
KİMSE DİĞER YAŞLIYI FARK ETMEDİ
Ama biri daha vardı. Kaptan Tom’dan 1 yaş büyük, 101 yaşında biri. O da bahçesinde tur atıp Covid-19’la mücadelede kullanılmak üzere bağış topladı. Miktarı Kaptan Tom’unkinden hayli fazlaydı üstelik: 170 bin Sterlin. Bu yaşlı adam İngiltere’de, Londra yakınlarındaki St. Albans kasabasında yaşayan Bangladeş asıllı Müslüman Dabirul İslam Choudhury’di. Bahçe turunu Ramazan ayında, oruçluyken de sürdürdü. Topladığı para hem Bangladeş hem de İngiltere ile elliden fazla ülkedeki salgın kurbanlarına dağıtılacak. Başlarken amacı sadece bin Sterling toparlayabilmekti. Daha fazlasını başarmış olmasından elbette mutlu.
Choudhury’nin kendini İngilizler sevimli göstermek gibi bir derdi yok. Bunları aşmış biri çünkü. 1957’de geldiği İngiltere’de İngiliz Edebiyatı okuyan bir entelektüel, çok iyi dizelerin sahibi bir şair o. Yaşadığı yerde ait olduğu toplumun da lideri durumunda. Yani çoktan kabul görmüş bir figür zaten. Yaptığı işin önemi şurada: İngiltere’de başta Müslümanlar olmak üzere tüm göçmenler gettolaşmış durumda. Bu İngiltere’nin pek övündüğü “çokkültürlülük politikası”nın en olumsuz sonuçlarından biri. Kendilerini ilgilendirmediğini düşündükleri konulara duyarsız olmakla eleştirilirler genellikle göçmenler. Doğruluk payı var elbette. Choudhury bu inanışın doğru olmadığını gösteren az sayıda örnekten biri.
Ama hiçbir medya organı, sözlü ya da yazılı, Choudhury’den, o muhteşem çabasından söz etmedi. Ta ki İşçi Partisi lideri Keir Starmer’in Twitter’da ondan övgüyle söz ettiği ana kadar. Bu sessizlik elbette çok utandırıcıydı. Göçmenlerin yaptığı buna benzer girişimler, hep, bir göçmenin topluma kendini kabul ettirme çabası olarak görülüyor. Özellikle emek-üretim sürecinde yer alan hiçbir emekçi ayrıca kendini kabul ettirme çabası içinde olmamalı bana göre.
Eğer iddia edildiği gibi “kabul görmek için” yapanlar varsa yaptıklarını, her zaman umdukları gibi yaklaşılmıyor onlara. Çabaları sahte bulunuyor. Geçenlerde bir bölgemizde çıkan yangını söndürme çalışmalarına katılan bir Suriyeli’nin “Türkiye için canımı veririm” dediği bir video paylaşıldı sosyal medyada. Altına yazılan yorumlar utanç vericiydi. “Git ülkende öl”, “keşke o yangında geberseydin” gibi son derece nefret içeren ırkçı ifadelerdi yazılanlar. Söz konusu göçmen sadece insani duygularla hareket etmiş olabilir pekâlâ. Hastalıklı “vatan sevgisi” insani duyguları göremeyecek kadar kibirli bir tutumdur.
İngiltere’de de var böyleleri elbette. Büyük bir ailenin farklı coğrafyalara dağılmış kolları bunlar çünkü. Irkçılığın tuhaf bir “enternasyonalizm”i var. Birbirlerini sevmemeyi de kapsayan, kendilerinden olmayanlara “düşmanlık enternasyonalizmi” bu. Türkiye’de İngiltere’de de “aynı tip”tir bunlar.
Choudhury iyi bir insan. Onunla dünyayı algılama, yorumlama nihayet yaşama konusunda galaksiler arası mesafeler kadar uzaklık var aramızda. Ama bir önemi yok bunun. Küçücük bahçesinde attığı “dayanışma” amaçlı adımlarının takipçisi olmama engel değil tüm bunlar.
Kendi kendime “iyi insan” sıfatını yakıştırdığım düşünülecek şimdi ama fena biri değilimdir bildiğim kadarıyla, o nedenle söylemekte bir sakınca yok; “iyi insanlar” aynı yolu yürürler.
Kaptan Tom’ a da şair Choudhury’ye de selam olsun.