İhtiyar Balıkçı'nın bitmeyen vatan özlemi

Antik kent Afrodisyas’ı 30 yılda dünyanın doruğuna çıkaran Prof. Dr. Kenan Erim’in bugün doğumgünü...

Özgen Acar

Prof. Dr. Kenan Erim’in 13 Şubat 1929’daki doğum günü anısına...

1898: Osmanlı İmparatoru 2. Abdülhamit, Fransız mühendis Paul Gaudin’e Batı Ege’de demiryolu inşaatında mühendis olarak çalışma izni verdi. Önce Bursa - Mudanya, sonra İzmir - Eskişehir hattında görevlendirildi.

Mesleki çalışmasının yanı sıra “Yortan kültürü” denilen erken Tunç Çağı mezarlığını da ortaya çıkarınca, kafası arkeolojiye kaydı! Anımsayacaksınız, kısa bir süre önce “Kaçırılan bir Yortan sürahisinin Türkiye’ye döneceğini” duyurmuştuk, döndü de... (Görsel 1)

1904 - 1905: Gaudin, Aydın’da görevliyken, adını Afrodit’ten alan, Afrodisyas kentinde de kazı yaptı. Gaudin, bir sürü yapıt kaçırdı!

1905: Gaudin, sonra “tarihsel - dinsel öneme sahip” Şam - Medine Hicaz demiryolunda görevlendirildi.

1914: Gaudin gibi “arkeolog” rolündeki, İngiliz casusu Yüzbaşı T.E. Lawrence, Hatay-Gaziantep arasındaki, Hitit kenti Kargamış’ta “arkeolog!” olarak kazı yaptı.

1917: Bedevilerin, Hicaz isyanında hedeflerden biri de demiryolu idi. Osmanlı ordusu, hattı korumada başarılı olamadı. Lawrence, Hicaz’da Osmanlı kuvvetlerini yok etmektense, ray ve lokomotifleri hizmet dışı bırakmanın daha akılcı olduğu görüşündeydi. Bir amatör arkeolog Gaudin’in yaptığını, bir başka amatör arkeolog Lawrence yıktırdı!

1921: Paul Gaudin öldü.

1922 - 1931: Bayan Gaudin, yapıtları özel koleksiyonlara, Avrupa müzelerine sattı. 1926: Gaudin’in Türkiye’den çıkaramadığı bazı yapıtların, İzmir Bornova’da bir akrabasının bahçesinde gömüldüğü saptandı. Yapıtlar, İzmir Arkeoloji Müzesi’nde.

Erim Afrodisyas’ta

1961: New York Üniversitesi Arkeoloji Profesörü Dr. Kenan Erim, Afrodisyas’ta bilimsel kazıya başladı.

1963 Temmuz: İlk kez gittiğim Afrodisyas’ta Prof. Erim ile büyük dostluk kurduk...

1980’ler: Prof. Erim, Paris’e gittiğinde Bayan Gaudin’i ziyaret etti. Salonda yarım bir mermer heykel başı gördü. (Görsel 2A) Sonrasını bana şöyle anlattı:

“Ben, eski eser kaçakçılığı yaptım! Paris’te Gaudin ailesiyle tanıştım. Afrodisyas’ta çekilen bazı fotoğraflar verdiler. Evlerinde bir yarım heykel başı vardı. Yalnızca bir göz ve alnı olan güzel bir erkek portresi idi. Buna çok içerledim! ‘Resmini çekebilir miyim?’, diyerek alıp çantama koydum. Türkiye’ye getirdim. Yıllar sonra bu eserin gerisini çıkarıp birleştirdik...” (Görsel 2B)

Herkesi şaşırttı...

1988: Yardımcıları, bir heykel başı bulup Prof. Erim’e bildirdiklerinde, ya depoya ya da sergi alanına koşarak, başın hangi gövdeye ait olduğunu saptamaya çalıştığına, daima tanıklık ettiler...

1989: Roma İmparatoru Tiberius’a adanmış spor alanının girişinde bir mermer heykel başı bulundu. (Görsel 3) Yardımcıları, Prof. Erim’in her zamanki gibi nereye koşacağının merakı içindeydiler! Bu kez Prof. Erim’in, değil bir yere koşması, oturup elindeki başla düşünceye daldığını gözlediler! Sonrasında, Prof. Erim yardımcılarına, başın gövdesinin Doğu Berlin’deki “İhtiyar Balıkçı” heykeli olduğunu söyleyip bir yayındaki resimle de varsayımını kanıtladı, herkes şaşırmıştı!

New York’ta görevimi yaparken, Prof. Erim, Afrodisyas’tan telefonla arayıp o olayı anlattı: “İS 5. yy ait üç erkek portresi bulduk. Biri, büyüleyici, tam olmayıp üstün nitelikli, sakallı bir erkek başıydı. O anda, ne olduysa oldu! Birden bu parçanın, 1904’te Gaudin’in bulduğu bir gövdeye ait olabileceği aklıma geldi! Bu gövdeyi Afrodisyas’tan kaçırmış, Berlin’deki o zamanın Altes Müzesi’ne (Prusya Hanedan Müzesi) satmıştı.” (Görsel 4)

 

Berlin’e mektup

9 Nisan 1990: Prof. Erim, müzeye “Gövdenin boyun kalıbının Türkiye’ye gönderilerek iki parça arasında uyumun saptanmasını” amaçlayan mektup gönderdi.

Doğu Almanya’nın başkenti Doğu Berlin’de “Statliche Museen zu Berlin (Kent Müzesi)” yöneticisi Bayan Dr. Heberta Heres’in yanıtı şöyleydi: “İstediğiniz kalıbı çıkarttık. Bunu Afrodisyas’a nasıl ileteceğimi bilemedim. Elçiliğiniz kanalı ile iletmemi ister misiniz?” (Görsel 5)

Prof. Erim, Kültür Bakanlığı kanalı ile Doğu Berlin’deki Büyükelçiliğin, müzeden kalıbı almasını istedi. Büyükelçi, “Heykel başının kopyasını biz teslim almak istemiyoruz. Prof. Erim, her nereyi istiyorsa, müze oraya teslim etsin... Bizi böyle süfli işlerle uğraştırmayınız!” yanıtını vermez mi?

Prof. Erim çok üzgündü. Müze, kalıbı vermeyi kabul etmişti! Ne yapması gerektiğini bana sordu! Bir rastlantı, o günlerde Doğu Berlin’e gidecek olan, Türkiye’yi “Karun Hazinesi, Elmalı Definesi” davalarında başarı ile temsil eden Amerikalı avukat Larry Kaye aklıma geldi. Kendisine durumu anlattım. “Memnuniyetle yardımcı olacağını!” söyledi.

28 Mayıs 1990: Erim, Dr. Heres’e, bana da kopyasını gönderdiği 2. mektubunda “Berlin’e gelecek Amerikan avukat Larry Kaye’e verilmesini” yazdı.

29 Haziran 1990: Bu gelişmeyi New York’tan, Cumhuriyet Yazıişleri Müdürü Füsun Özbilgen’e ayrıntılı bildirdim. “Ve İnsanlar” adlı köşesinde “Tarihi eserlere iki değişik yaklaşım - Baş ile gövdeyi buluşturmak” başlığı altında gelişmeleri yazdı.

Kaye, “450 gr ağırlığında, 3 cm kalınlığında, zarf içindeki kalıbı”; bavul yerine çantasında New York’a getirip bana verdi. Türkiye’ye giden bir arkadaşla Prof. Erim’e gönderdim.

Prof. Erim mutluluktan uçuyordu. Ancak kalıp başla uyum göstermemişti! Arkeolog Orhan Atvur, kalıbın “dişi” olduğunu, bundan ters kalıp alınması gerektiğini önerdi. İki parça uydu. Erim, uyuşumla “belleğinin doğrulanmasından” ikinci mutluluğa ulaştı. Müze Müdürü Prof. Dr. Max Kunze’nin, iki parçayı Türkiye’de birleştirmek için gelme önerisi üzerine, Erim kendisini Afrodisyas’a davet etti.

4 Ekim 1990: Ancak iki Almanya birleşti!

5 Kasım 1990: Gece saat 03’te Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay beni New York’ta telefonla uyandırdı. “Abi! Kenan Erim’i kaybettik. Konuk olduğu İngiliz Büyükelçisi’nin konutunda ‘kalp bunalımından’ yitirdik!”

Afrodisyas’ı 30 yılda dünyanın doruğuna çıkaran Prof. Dr. Kenan Erim’i yitirmiştik...

‘Cukkadak’ uydu

1991: Prof. Erim’in yerine yardımcısı Prof. Dr. RRR Smith kazı başkanı oldu.

Bir başka heykel uzmanı Prof. Dr. Jale İnan, gövdenin alçı kopyasını, tanıdığı, Müdür Kunze’yle Afrodisyas’a getirtti. Prof. Smith ve Kunze’nin gözetimindeki denemede baş ve gövde “cukkadak” uydu. O an herkes Erim için saygıyla eğiliyordu... Sonrasında Prof. Smith heykelin bazı ayak parçalarını da bulup kalıplarda birleştirdi. (Görsel 6)

Dışişleri Bakanlığı, Almanya Dışişleri aracılığı ile gövdenin Türkiye’ye verilmesini istedi. Ancak Kültür Bakanlığı ilgilenmedi! Ertuğrul Günay’ın Bakanlığı ve Murat Süslü’nün Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü döneminde, girişimler yapıldı.

Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Ankara’ya ziyaretinde konu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a iletildiyse de gereği yapılmadı. Oysa o dönemde Almanya’dan, Osmanlı’dan götürülen Hattuşaş “Sfenks heykeli” ve Karun Hazinesinin “Kanatlı Deniz Atı” geri getirilebilmişti.

2014: Kültür Bakanı Ömer Çelik, New York Metropolitan Sanat Müzesi’ni gezdikten sonra “İnsanlık mirasına ait eserlerin bu kadar güzel korunmasından ve sergilenmesinden büyük bir memnuniyet duyduk!” dedi.

“İhtiyar Balıkçı” heykeli 112 yıldır gövdesine kavuşmayı bekliyor!