İdlib yolu

IŞİD’in, "dünyanın çeşitli ülkelerinde ve bölgelerinde yoğun olarak buluduğu” ve uyur hücreleri ile "özerkliğine sahip bir ağ yapısına tamamen dönüştüğü" belirtiliyor. Covid-19 salgını hayatımızı derin bir biçimde etkiledi. IŞİD’i de deyim yerindeyse yeniden diriltmesini bekler miydik?

Özge Mumcu Aybars/ Statik Enerji

3 Kasım 2020 günü, GazeteDuvar’da, Hale Gönültaş’ın kaleminden bir haber yayınlandı. Habere göre, Suriye’deki cihatçı örgütler, Türkiye’de yaşayan, Türkmenistan vatandaşı göçmen ev işçisi kadınlarla bağlantı kurdu. 4 Türkmen ve göçmen kadın, temmuz ayının ilk haftasında yasadışı yollarla Suriye’ye geçti.


Ağustos 2020’nin sonlarında, BM Terörle Mücadele Başı olan Vladimir Voronkov, Irak ve Suriye'de aktif olarak faaliyet gösteren 10.000'den fazla IŞİD savaşçısı olduğunu ve bu grubun dünyanın dört bir yanına dağılmış farklı bölgesel iştiraklerine katılmak için göç ettiğini belirtmişti. Temmuz 2018’de yayınlanan bir araştırmaya göre -International Centre for the Study of Radicalisation- IŞİD’in gücünün en yoğun olduğu dönemde, 80 ülkeden 42 bin yabancı savaşçı, IŞİD’e katılmıştı. Bugüne geldiğimizde, yapılan operasyonların sonucunda, katılan sayısının yarı yarıya azaldığı, IŞİD’den ayrılan farklı fraksiyonların olduğu ancak yine de IŞİD’in hem Ortadoğu hem de ötesinde bölgesel istikrara bir tehdit oluşturduğu bilgileri farklı kaynaklarda yer alıyor.


Temmuz ayında Suriye’ye giden Türkmenistan uyruklu kadınlara internet üzerinden ulaşıldığı bilgisi yer alıyor haberde. Covid – 19 sürecinde işsiz kalmaları, karantina nedeniyle ülke kapılarının kapatılması, parasızlık, yoksulluk ve açlığın psikolojik etkilerinin internet üzerindeki sohbetlere ve ikna sohbetlerine yol açtığı ifade ediliyor. Sohbet edilen kadınlarla, önce İslam dini üzerinden bir diyalog kuruluyor. Kadınlara, kendi işlerini yapacakları, para kazanacakları ve huzura kavuşacakları bir yaşam vaat ediliyor. Giden kadınlar, İdlib’e yakın bir yerde olduklarını, yanlarında “gençler”in olduğu ve oraya bir “taksici” ile gittiklerini anlatıyor. Ankara’dan Antakya’ya kadar olan seyahatlerinin de rahat geçmesini “taksici” sağlıyor.

İdlib'in kuzey kırsalındaki Hazano kasabası yakınlarında yerinden edilmiş Suriyeliler kamp çadırında... /AFP

IŞİD’in ve bir çok yer altı kuruluşunun, Covid – 19 salgınını, yeniden örgütlenme için kullandığını önceki bir yazımda aktarmıştım. IŞİD’in Covid – 19’dan kaynaklanan yeni eşitsizlikleri propaganda yöntemleriyle kullandığı yine farklı haber kaynaklarında yer alıyor. Artan ekonomik zorluklar ve artan sosyal güvensizlik ortamı, işsizlik, derinleşen yoksulluk ve enflasyon, radikalleşme potansiyelini de derinleştirmeye başlıyor. Rusya’nın BM Büyükelçisi Vasily Nebenzya, yine Ağustos ayında, IŞİD’in savaş potansiyelini geliştirmeye devam ettiği, saldırıların alanı ve kapsamını genişletmeye devam ettiğini de söylüyor.


2 Kasım akşamı, Viyana’da 6 ayrı noktaya silahlı saldırı düzenlendi. Reuters’in haberine göre, saldırıda 7’si ağır 15 kişi yaralandı. Avusturya İçişleri Bakanı, saldırganın IŞİD sempatizanı olduğunu ifade edip: “Radikalleşmiş olan bir kişinin IŞİD’e kendini çok yakın hissettiğine dair ipuçları var.” açıklamasında bulundu. Öldürülen saldırgan 20 yaşında, Makedonya kökenli ve Kuzey Makedonya ve Avusturya vatandaşlığına sahip. Saldırganın, IŞİD’e katılmak üzere Suriye’ye gitmeye çakışırken hüküm giydiği ve sekiz ay sonra, 2019’un Aralık ayında tahliye edildiği de açıklanan bilgiler arasında yer aldı.


IŞİD’in, "dünyanın çeşitli ülkelerinde ve bölgelerinde yoğun olarak buluduğu” ve uyur hücreleri ile "özerkliğine sahip bir ağ yapısına tamamen dönüştüğü" belirtiliyor.  Covid-19 salgını hayatımızı derin bir biçimde etkiledi. IŞİD’i de deyim yerindeyse yeniden diriltmesini bekler miydik?


2020’de neler olmadı ki…