İdeoloji eski teknoloji yeni
Pirinç büyüklüğünde bir mikrodevre ortalığı karıştırdı. Sermaye-emek çatışmaları rafa kalktı, ütopyalar ve distopyalar birbirine girdi. Kapitalizme yönelik robotlaştırma teorileri Sovyetler’in biyomekanik yaklaşımlarına dönüştü.
Deniz ÜlkütekinÇalışanlar, ellerine yerleştirilen mikrodevreleri okutarak işyerlerindeki makinelerden su alıyor.
Başparmağınızla işaretparmağınızın birleştiği yerde, derinizin altına yerleştirilen, pirinç tanesi büyüklüğünde bir mikrodevre, bir el sallayışınızla, sokak kapınızı, arabanızın kilidini açmanıza, işyerinize turnikesiz girmenize olanak tanıyor. Ayrıca, tıbbi verileriniz de bu mikrodevrenin içinde tutuluyor; sağlık sorunlarınızda tıbbi ekibin size kolaylıkla müdahale edebilmesi için... Söz konusu mikrodevre gelecekten olası bir senaryo değil, geçen ay Britanya’nın en büyük işçi birliği olan İşçi Sendikaları Kongresi’nin (TUC) gündem maddeleri içinde en çok tartışılan gündem maddelerindendi.
Britanya merkezli şirketlerin güvenlik önlemi olarak çalışanlarına mikrodevre yerleştirme olasılığı üzerine gösterilen tepkiye, katılan bir diğer kuruluş ise Britanya Sanayi Konfederasyonu’ydu (CBI). 190 bin civarında işyerinin bağlı olduğu işveren örgütünü, TUC ile ağız birliği yapmaya iten sebep, -gündemi fazlasıyla işgal eden sarı yeleklilerin gerisinde kalsa da- uzun vadede, geleneksel emek-sermaye ilişkilerini (çatışkılarını) çok daha farklı bir noktaya taşıyacak gibi görünüyor.
Her yerde kontrol
Konunun öznesi olan olay, Bioteq isimli firmanın Britanya genelinde çalışanlara halihazırda, 150 mikrodevre işlemi gerçekleştirmiş olmasıydı. Çalışma hakları açısından konuyu ele alan TUC ve bağlı sendikalar, işverenlerin, bu ve benzeri yeni teknolojileri, çalışanlarını en ufak detaylara kadar (micromanagement) yönetmek için bir fırsat olarak gördüklerine yönelik endişelerini dile getirdi. Bu durumun sırf işyerinde değil, zamanla ev hayatında da bir kontrol aracı haline geleceğine yönelik karamsar gelecek senaryoları üretildi. İnsan bedeni odaklı teknolojilerin (android), gelişim hızı ve gelişmiş ülkelerde, her alandaki yönetici sınıfın kontrol mekanizmasını güçlendirme isteği/ihtiyacının günden güne artışı göz önüne alındığında “ihtimal dışı” olarak değerlendirilemeyecek olan bu senaryolar, sanayi devriminden itibaren en köklü mavi yakalı geleneğe sahip olan, Britanya işçi sınıfı özelinde başka bir sorunu ortaya çıkarıyordu. İş dışı zamanlarda kendi özel alanına en çok sahip çıkan (düzenli olarak iş çıkışı bara, hafta sonu futbol maçına gitmek gibi) ve gelenekselleştiren sınıf olan Britanyalı mavi yakalılar, alışkanlıklarının bir kısmını 20. yüzyılın sonlarında büyüyen hizmet sektörüne de kısmen aktarmayı başarmışlardı. Dolayısıyla, İngiltere başta olmak üzere tüm Britanya’da iş dışı zaman, sanayi devriminin ilk yıllarından itibaren oluşturulan banliyö semtlerinde, patronların ve birim müdürlerinin erişimi dışındaki bir yaşam kültürünü ortaya çıkarıyordu. Avrupa ve dünyanın geri kalanına “gettolaşma” kavramı eşliğinde yayılan bu kültür, yakın geçmişte ortaya çıkan yeni kentsel dönüşüm ve soylulaştırma politikalarıyla sosyo-ekonomik sınırları belirsiz bir hal aldı. Tıpkı dünya üzerindeki büyük şehirlerin giderek büyüyen ekonomilerinin, şehir ve çeperleri özelindeki mavi yaka-beyaz yaka ayrımını belirsiz hale getirmesi gibi.
Bu belirsizlik, kökleri, yine Britanya topraklarında, Magna Carta’da olan emek-sermaye ayrışmasının da aynı belirsizlik içinde benzer bir söylem ortaya çıkarmasına sebep oldu. Krallığın büyük sermayedar topluluğu CBI, sektör temsilcilerinin, daha acil sorunlara ve iş sahalarını çalışanlar için daha çekici hale getirmeye odaklanması gerektiği yönünde görüş bildirirken, aslında çalışan sözcülerinden gelen yakın gelecekte, çalışanların, bu mikrodevreleri takmaya zorlanabileceği yönündeki endişeyi de üstü kapalı olarak paylaşıyordu.
Mikrodevreler işaret ve başparmakların birleştiği yere yerleştiriliyor.
Gelecek çok yakın
Bioteq isimli firmanın mikrodevre hizmetine talebi olan sektörler bugünlerde (tahmin edilebileceği üzere) yüksek güvenlik ihtiyacı olan finans ve mühendislik firmaları. İnsan vücuduna mikrodevre yerleştiren bir başka firma ise İsveç merkezli Biohax. Şirketin bugünlerde, binlerce çalışanı olan bir İngiliz şirketiyle çalışanlara mikrodevre yerleştirilmesi hakkında görüşmeler yaptığı iddia ediliyor. Biohax’ten yapılan açıklamada her bir mikrodevrenin maliyetinin 150 pound olduğu belirtilirken, teknolojinin henüz! yüksek maliyeti olması sistemin yaygınlaşması için bir süre daha beklenilmesi gerektiğini gösteriyor. Ancak konu hakkında görüş belirten her kesimin ortaklaştığı nokta, geleceğin o kadar da uzak olmadığı.
Bu noktada sorulması gereken asıl soru ise geleceğin, insanlık için bir distopya mı yoksa ütopya mı yaratacağı. Bu açıdan bakıldığında gelen ilk tepkilerin emek-sermaye odağında olması oldukça manidar. Çünkü, basit anlamıyla insan üzerine elektronik aksam entegre etmeye yönelik çalışmalar, siyasi-ideolojik anlamda farklı kutupların birbirine geçmesine sebep olabiliyor. Tüm yaşamınızı bir sabit diske kaydedip, farklı bedenlerde sonsuza kadar yaşadığınız, sağlık sorunları, açlık sıkıntılarının geçmişte kaldığı bir gelecek hayali ile, tüm insanların gözetim altında tutulduğu, gücü elinde tutan otoritenin iradesi dışında bir irade gösteremediğiniz, fikirleri size elektronik devreler yoluyla enjekte edildiği, kimliksiz bir gelecek kâbusu arasında, aslında pek de fark yok. Teknolojinin gelebileceği seviye, artık “robotlar insanları yönetecek” öngörüsünden, insanların robotlaşması fikrine doğru evriliyor. Bu fikirler de insanlığın önüne yeni soruları getiriyor. Açlık, sefalet ve eşitsizliğin olmadığı dünya ütopyasının, robotlaşmış insan bedeni modellemesi içinde ele alıp, 19. yüzyıl sosyalist veya kapitalist argümanlarıyla bir daha okumak oldukça mantıklı. Üretim-tüketim zincirinde, genel tasarımdan, kişiselleştirilmiş algı gruplarına giden yol, 20. yüzyılın tüketim biçimlerinde, siyasi yönetim kalıplarının bir parçası olarak ele alınsa da, bugün gelinen noktada tamamen kişiye özel üretim yaklaşımlarının öne çıkıyor olması bizi siyasetin de ötesinde bir yaşam biçimine bakışa zorluyor. Önce yaşayacağımız evi, sonra kıyafetlerimizi seçebilir hale geldik, saçımızı, yüzümüzü bedenimizi dışsal müdahalelerle şekillendirdik. İnternet ile zihnimizi kollektif veri akışının bir parçası haline getirdik ve artık bedenimizin parçalarını hatta muhtemelen tamamen kendi modelleyebileceğimiz yeni bir beden seçme şansına sahip olacağız.
Yeni yaşam yeni hafıza
Bu ve benzeri gelecek teorileri, bugün popüler kültürde, dizi, müzik ya da kitap olarak karşımıza çıkarken kökenleri hakkında pek az bağlayıcı bilgi barındırıyorlar. Bunun sebebi, tasvir edilen yeni yaşam biçimi ile günümüz ve ardında kalan arasında kolektif zihinlerde olabildiğince az iz bırakmak olabilir mi? Oysa SSCB rejiminde biyomekanik beden hareketleriyle oluşturduğu oyunculuk teknikleriyle, sırf sanat dünyasına değil, bugün android beden teknolojilerine dahi ilham veren Vsevolod Meyerhold’un yaklaşımı ideolojinin teknoloji üzerindeki baskınlığını ortaya koyma açısından iyi bir örnek.
Sovyet rejiminin azılı savunucusu olan Meyerhold, aristokrasinin etkinliği olarak görülen tiyatroya getirmek istediği yeni sınıfsal yaklaşım için işçilerin ritmik hareketlerinden ilham almıştı. Balenin akışkanlığına karşı işçi sınıfının katı bedensel tavrını ortaya koyan ve biyomekanik beden tekniğini oyunculuğuna adapte eden Meyerhold, bu yönüyle günümüzdeki android beden çalışmalarının öncüllerine de ilham veriyordu. Çalışmalar geliştikçe söz konusu teknolojiler de daha akışkan ve fluxus tarzı yaklaşımları incelemeye başlayacak ve rastlantılaştırılmış, doğal görünümlü simülasyonlara yönelecekti. Günümüzde bu teknolojiler o kadar gelişti ki, artık “gerçekten daha gerçek olduğunu bile iddia edebilen ürünler görebiliyoruz. Meyerhold’a ne mi oldu? Yaptığı eleştirel çıkışların ardından, hayranı olduğu ve bedensel gündeliklerini sanatsal bir yaklaşım olarak yücelttiği rejim tarafından idama mahkûm edilerek 1940’ta öldürülecekti. Bugün sol (liberalleşmiş) jargonda eleştiri oklarına hedef olan tek tipçi ve tekrara dayanan yaklaşımın sanat alanındaki yansıması olan biyomekanik beden çalışmaları ise aynı çevreler tarafından yüceltilen bir fenomen olarak değerini koruyor.