İçeriye mektuplar: Hukuk işlemezse adaletsizlik kaderimiz
Gazeteci Nedim Şener, Murat Sabuncu için yazdı.
Nedim ŞenerSevgili Murat,
Hatırlayacaksın, 1994 yılı yaz aylarıydı; sen çalıştığın dergide Impexbank yolsuzluğu ile ilgili bir haber yapmıştın. Derginizin çıktığı gün ben de Dünya gazetesinde aynı haberi yazmıştım. Yazdığım haberin bir başka yerde çıkması kızdırmıştı beni. Kim yazmış diye baktığımda Murat Sabuncu ismiyle karşılaştım. Aynı yıl kasım ayında Dünya gazetesinden Milliyet gazetesine geçtiğimde ismen bildiğim çalışkan Murat Sabuncu ile cismen tanıştık. Tesadüf işte, ikimiz de aynı gün Milliyet’te muhabirliğe başladık. Demek ki ölene kadar devam edecek dostluğumuzun işaretiymiş.
Hep haber ve habercilik bizim yolumuzu birleştirdi. Uzun yıllar Milliyet’te omuz omuza çalıştık. Zor anlarımızda hep yan yana durduk. Ne tehdit, ne işten atılma korkusu hiçbir şey yoktu gözümüzde. Geceyi gece, gündüzü gündüz ettik. Zaman zaman yollarımız ayrılsa da hep beraberdik. Haber peşinde koşarken benim yolum Silivri’ye düştüğünde yine sen vardın yanımda. Bir yıl ziyaretçi olarak Silivri’nin her yerini öğrenmiştin. Tek bilmediğin cezaevinin içiydi. Ne yazık ki bu da oldu. Kaderimiz mi bizim bu? Evet, hukukun iyi işlemediği yerde adaletsizlik bizim kaderimiz. Ben yargılanırken söylemiştim, “Bu hukuk adalet getirmeyecek ama bir ilahi adalet var” diye. İşimiz ona kaldı yani. Silivri’deyken sen benim görüşmecimdin ben de senin olmak istedim ama olmuyor OHAL bize yol vermiyor.
Ailenle, avukatınla görüşmen bile sınırlıyken bize sıra gelmiyor. Vefakâr eşin Eylem Türk Sabuncu, her hafta haberini getiriyor. O da senin gibi; “Nasıl?” diye sorduğumda hep, “İyi” diyor. Geçen günlerde bir bakan, “Türkiye’de gazetecilik nedeniyle tutuklu kimse yok” dedi ya, acı acı gülümsedim. Sen, siz geldiniz aklıma. Senin habercilik uğruna orada olduğuna tüm dünya şahit. Ama anlatamadım, anlatamadık, anlatamıyoruz. “Cumhuriyet gazetesi kimseye bağımlı olmadan ayakta durmaya çalışan yılların gazetesidir” diyorum. “Beğenmeyebilirsiniz, eleştirel, muhalif bulabilirsiniz ama Kadri Gürsel’den, Güray Öz’den, Musa Kart’tan, Turhan Günay’dan, Akın Atalay’dan, Kemal Güngör’den, Önder Çelik’ten, Bülent Utku’dan ve Ahmet Şık’tan terörist yaratamazsınız” diyorum ama dinletemiyorum.
“Tutuksuz da yargılamak mümkün” diyorum, anlatamıyorum. Tutuklanacağını bile bile Cumhuriyet çalışanlarını yalnız bırakmamak için Almanya’dan dönüp gelen Akın Atalay’ı örnek gösteriyorum; “Bizim arkadaşlarımız şereflidir, kaçmaz. Yalnız korkaklar ve suçlular kaçar” diyorum, dinletemiyorum. Cumhuriyet’e ilişkin bu soruşturma tam beş yılın sonunda beraata doğru yol almış “İkinci Odatv davası” diye tarif ediyorum ama anlatamıyorum. Sen merak etme tarih anlatacak her şeyi, yalnız sen ve arkadaşlar kendinize iyi bakın. Beden ve ruh sağlığınızı koruyun. Özgürlükte buluşmak üzere sevgili kardeşim