Huzursuzluğun kitabını yazdı!

“Baştan beri sadece hayalci olmayı istedim. Yaşamaktan bahsedenleri yarım kulak dinledim. Olduğum yerde olmayana, asla olmadığım şeye ait oldum hep. Ne kadar değersiz olursa olsun, ben olmamak kaydıyla her şeyi şiirsel buldum. Ben bir tek hiçlik’i sevdim. Düşünü bile kuramayacaklarımı arzuladım sadece…” Böyle yazıyor Fernando Pessoa, ölümünden yıllar sonra ortaya çıkacak, Huzursuzluğun Kitabı’nı oluşturacak notlarından birine. Kendi kalın kabuğunda yaşamaktan yorulmuş bir adama dair yazınsal bir hezeyan niyetine… Kim bilir belki de yazdıklarının bir gün ortaya çıkacağını, yayımlanacağını düşünmeden öylesine…

Merve Küçüksarp

Metinlerini hangi dürtüyle yazarsa yazsın kuşkusuz bugün Portekiz edebiyatı denince akla gelen ilk isimdir Fernando Pessoa (1888-1935). Bunda Pessoa’nın, deneme, roman, şiir, siyasi makale, tiyatro oyunu gibi edebiyatın pek çok dalında eserler vermesinin, Portekiz modernizminin kurucusu olmasının yanı sıra kendine özgü bir edebiyat adamı olmasının da etkisi vardır.

Malum edebiyat, sanat dalları arasında icra edeni en fazla yalnızlaştıranıdır. Sinema, resim, müzik gibi öteki sanat dallarında, sanatçı eserini bitirene dek çeşitli insanlarla iletişim kurmak zorundayken, yazar için benzer bir durum söz konusu değildir. Yazar kısmı eserini bitirene dek sanatıyla tek başınadır, kimseyle fikir alışverişinde bulunma zorunluluğu yoktur. Edebiyatçıların çoğunlukla asosyal olmaları, yalnızlıktan haz almaları biraz da mesleki bir eğilimdir.

İlk bakışta Pessoa, yalnızlığı seven yazarlardan biri gibi görünse de hayatını mercek altına alan metinleri incelediğimizde onda bu yalnızlığın daha radikal bir temsiline rastlarız. Onun yalnızlığı, dünyevi olan her şeyden elini eteğini çekmiş bir keşişin katı perhizine benzemektedir. Pessoa hayatta kalmak için yapmak zorunda kaldığı işler dışında bedenini bütünüyle kalemine amade eder. Yalnız kendi kabuğunun içinde yaşadığını, edebiyattan başka her şeyin ona dayanılmaz geldiğini yazılarında da sıkça belirtir.

Pessoa her ne kadar kendini o kalın kabuğunun içine hapsetse de Kafka gibi eserlerinin insanlıktan gizli kalmasını istemez. Nitekim daha hayattayken eserlerinin bir bölümü dönemin hatırı sayılır edebiyat dergilerinde yayımlanır, edebiyat dünyasında enikonu ses getirir. Ancak gerçek anlamda üne kavuşması çok daha sonra, ölümünden, yazılarının bulunduğu sandığın ortaya çıkmasından, yazdığı metinlerin kitaplaştırılmasından sonra gerçekleşir.

KİMLİK ARAYIŞI

Edebiyatla bir şekilde ilişki kurabilen bizler biliriz ki, büyük bir yazarın bütün eserleri tek bir eserinin farklı türevlerinden ibarettir çoğunlukla. Proust’un meselesi bellek ve zamandır; Woolf’unki ise benlik ve zaman… Dostoyevski kafayı işlenen suçun kefaretine takmışken, Kafka ise yapıtlarının önemli bir bölümünü kişiye biçilen kefaretin sebebini bulmaya adamıştır. Bu minvalde Pessoa’nın edebiyatını yoğuran en önemli meselesinin kimlik arayışı olduğunu söyleyebiliriz. O, hayatını, benliğinin karanlık dehlizlerinde yaptığı yolculuğa adar. O yolculuk sırasında karşılaştığı kişiler ve olaylarla metinlerini inşa eder.

Pessoa’nun kendi benliğinin karanlık dehlizlerinde karşılaştığı söz konusu kişilere gelince; bu kişiler, onun edebiyatında bazı eserlerinin yazarı veya şairi olarak tanımladığı bir tür “dış kimlik” olarak var olurlar. Pessoa’nın yarattığı bu kurmaca yazar kimlikler onun deyimiyle “kendi bedeninin içinde yaşayan, kimi zaman ona yabancıdan da yabancı olan” kişiliklerdir. Zira bu karakterlerin ne hayat anlayışları ne dini inançları ne sanata bakışları ne de kişilik yapıları birbirine benzer. Üstelik bu karakterler Pessoa’ya da benzemezler.

Bir yazarın eserlerini, başka isimle yayımlatması, uzun süre gerçek ismi yerine bu kurmaca kimliği kullanması sık rastlanılan bir durumdur. Dünya edebiyat tarihi bunun emsalleriyle doludur. Ancak Pessoa’nın yönteminde olağandışı olan onun bu yazar kimlikleri bir mahlas olarak değil de gerçek kişilermişçesine ortaya çıkarması, bu kimliklere bir dünya kurması, onları farklı bir üslup ve edebi düsturla payelendirerek var etmesidir. Keza onun en tanınan kurmaca kişiliklerinden Alberto Caeiro, doğada kalabalıklardan kaçarak yaşayan barışçıl bir pagan çoban ve şairken, Alvaro de Campos coşkulu, asi, hırçın bir denizci şair, Richordo Reis ise mutluluk ve haz peşinde koşan bir şairdir.

BERNARDO SOARES

Pessoa’nın Huzursuzluğun Kitabı’nın yazarı olarak var ettiği Bernardo Soares ise, Pessoa’yla bazı ortak yanları olması sebebiyle bu yazar/şair kişiliklerden biraz daha farklıdır. Keza Soares de tıpkı yaratıcısı Pessoa gibi düşünceyi kutsar, hayata karışmadan kıyısından bakmayı daha evla bulur. Geçimini sağlayabilmek için bir gündüz işinde çalışır çalışmasına ancak o da tıpkı Pessoa gibi geceleri büyük bir adanmışlıkla zihnindekileri kaleme alan bir yazı üstadıdır.

Pessoa’nın her satırından buram buram yükselen yalnızlık, tedirginlik, karamsarlık, yaşama karışmayı hor gören, düşünceyi kutsayan münzevilik ve varoluş sancıları Huzursuzluğun Kitabı’nda ayyuka çıkar. Soares gün ışığı altında sıradan yaşamının kisvesiyle örttüğü yaralarının kabuğunu geceleri kalemiyle kaldırır. Oradan akan ıstırap ve hüzün mürekkebine karışır. Keza şu satırlar bu hüznün kâğıdın üzerindeki küçümen bir ifadesidir:

“Aynalarda gördüğüm suretim, hep ruhumun kollarına sığınırdı. Düşüncelerimde bile olduğum gibi var olabilirdim ancak: zayıf ve beli bükük biri.”

Bugün artık edebiyat tarihinde hatırı sayılır bir yere sahip bir yazar olmasına rağmen, Pessoa’nın hâlâ hak ettiği ilgiyi göremediğini, edebiyatının hem akademisyenler hem de eleştirmenler tarafından daha fazla ele alınması gerektiğine inanıyorum.

Bununla birlikte Pessoa’nın sandıktan çıkan notlarından, otobiyografik karalamalarından, günlük ve kimi kurmaca mektuplarından derlenerek Işık Ergüden’in değerli emeğiyle dilimize kazandırılan otobiyografik anlatı kategorisinde yer verebileceğimiz Pessoa Pessoa’yı Anlatıyor isimli kitap, sanatçıyı yakından tanımak isteyenler için şimdilik en önemli bir çalışma gibi görünüyor. Ergüden’in kitabın önsözünde belirttiği gibi bu çalışma, sanatçının ruh dünyasına ışık tuttuğu gibi, okurlara, yarattığı yazar kimlikler veya edebi-kurgusal kalkanlar olmaksızın Pessoa’nın sıra dışı kişiliğini tanıma olanağı veriyor.

Huzursuzluğun Kitabı / Fernando Pessoa / Çeviren: Saadet Özen / Can Yayınları / 484 s.

Pessoa Pessoa’yı Anlatıyor / Çeviren: Işık Ergüden / Sel Yayınları / 280 s.