Hüsnü Mahalli: Perde arkasında Fırat’ın doğusu var

Türkiye-ABD ilişkilerinde en önemli gerilim başlığını, Ankara-Moskova hattında S-400 füze savunma sistemleri ve Suriye başlıklarında süregiden yakınlaşma oluşturuyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile ABD’li mevkidaşı Mike Pompeo arasında önceki günkü görüşmede de gündeme gelen Suriye başlığında gelinen aşamayı, bölge uzmanı, yazar Hüsnü Mahalli ile konuştuk.

Doğan Ergün

Trump tweet atar

- Ankara-Washinton hattında Suriye konusundaki farklı yaklaşımlar gündemden düşmüyor. Gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de yerel seçim ve iç politikayla ilgili yoğunluk olduğu için dış politika biraz geri itildi. Aslında Ankara tıkanmış durumda. ABD ise S-400 ve F-35’ler konusunu ciddiye aldığını gösterdi. Seçim sonuçlarının belli olmasının ardından ABD Başkanı Donald Trump’tan bir tweet gelebileceğini düşünüyorum.

Ancak gerilimde perde arkasındaki asıl konu, her iki ülke için de stratejik önemi olan Fırat’ın doğusu. ABD; Suriye, Irak, İran ve Türkiye’yi bu konuyla meşgul ederek, İsrail’e verdiği destek ve Tahran’a uygulanan basıncı perdelemek istiyor. Aslında İsrail’in kurulmasına imkan veren Balfour Deklarasyonu ve Sevr’in suya düşmesiyle yüz yıl ertelenen bir mevzu bu Kürt meselesi. Öte yandan, iktidar tarafından dile getirilen “bekâ meselesi” bununla ilgili. Ancak sorun, Türkiye’nin kendi dış politika yanlışlarından kaynaklanıyor. İktidar, bu yanlışların bedelini Türkiye’ye ödetiyor.

Çözüm Suriye’den geçiyor

Türkiye, ekonomi ve dış politika bakımından ciddi bir bunalım içinde. Umarım bundan ders çıkarırlar. Türkiye ile Suriye ilişkileri düzelirse, Irak, İran ve daha bir dizi sorun düzelecek. Suriye bu bölgenin kilit ülkesidir. Abdullah Gül, 2009 yılında ilk ziyaretlerinden birini Suriye’ye yaptığında Ortadoğu’nun kapıları Türkiye’ye açıldı. Yine aynısı olabilir. Sen Suriye’yle ilişkilerini düzeltebilirsen Fırat’ın kuzeydoğusu sorununu çözebilirsin. Bunu da “savaş perspektifi” ile değil, “çözüm” adına söylüyorum.

İdlib’le düşünsel akrabalık var

- Suriye’de bir başka önemli konu da İdlib sorunu. İdlib için nasıl bir gelecek öngörüyorsunuz?

Türkiye, İdlib konusunda istekli görünmüyor. İdlib’deki muhaliflerin AKP iktidarıyla ideolojik akrabalığı var. Dünyada Müslüman Kardeşler AKP’ye sempatiyle bakarken, Ankara’nın İdlib’de Şam ve Rusya’nın istediği adımı atması çok zor. Rusya ise “İdlib için ilelebet beklemeyiz” dedi. Muhtemelen seçimleri bekliyorlardı. Mayıs ayında yapılması beklenen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Putin’in görüşmesinde muhtemelen bu konu görüşülecek ve bir noktaya bağlanacaktır.

- Bugün Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun masasında da İran’a bağlı güçlerin Suriye’den çıkarılması konusu var.

Bu noktada öncelikle Suriye’nin tutumu önemli. Esad biliyorsunuz iki ay önce Tahran’a gitti. Bu konuda net bir tutumu var. İran ve Suriye birbirlerinden vazgeçmez. Irak-İran savaşında da Baba (Hafız) Esad İran’dan yana tavır koydu.

Arap ülkeleri suspus

Rusya’nın ise büyük devlet olarak kurduğu ilişkiler, BMGK’deki konumu, farklı yerlerdeki üsleri vb. düşünüldüğünde yaklaşımı tabii ki Suriye’den farklı. Bu nedenle İran için net bir tercih yapmak zorunda değil. Ancak, şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki, Putin, Suriye-İran bağını çöpe atacak bir adım atmayacaktır. Zaten böyle olsaydı Suriye’ye S-300’leri vermezdi. Suriye’de İran’ın askeri varlığının Golan’dan kaç km. uzaklaşacağı gibi görece küçük meseleler gündemde olabilir. Oysa, aslolan, Kudüs meselesidir, Golan meselesidir. Dahası, çok yakında ABD Filistinlilere Ürdün’den alınacak bir toprak parçasını işaret edecek ve Batı Şeria’yı da ellerinden almak isteyecekler. Tüm bu başlıklarda özellikle Arap ve İslam ülkeleri suspus kalıp hiçbir şey yapmıyor.