Hüseyin Aygün yaşadıklarını anlattı

PKK tarafından kaçırılan CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, serbest bırakıldı. Kaçırıldıktan 48 saat sonra serbest bırakılan Aygün, kaldığı süre içinde örgütün siyasi propaganda yaptığını söyledi.

cumhuriyet.com.tr

PKK'li teröristlerce Tunceli'nin Ovacık ilçesinde önceki gün kaçırılan CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, akşam saatlerinde, 48 saat sonunda serbest bırakıldı.

FOTOĞRAFLAR
İÇİN TIKLAYIN

Terör örgütünün elindeki Aygün'ün serbest bırakıldığını açıklayan Tunceli Valisi Mustafa Taşkesen, Aygün'ün sağlık durumunun iyi olduğunu ve Ovacık'ta bulunan Aşağı Torunoba Karakolu'na kendisinin geldiğini söyledi. Tunceli'de bulunan CHP heyeti, haberin alınmasının ardından Aygün'ün bulunduğu karakola hareket etti. Burada Aygün'le buluşan CHP heyeti, karayoluyla Tunceli merkezine geldi.

AYGÜN'ÜN SERBEST BIRAKILMASININ ARDINDAN İLK AÇIKLAMALAR

Basın toplantısı düzenledi, yaşadıklarını anlattı

Eşi Emine, kızı İdil, oğlu Taylan, diğer aile bireyleri, bazı CHP milletvekilleri ve partililerle evde kucaklaşan Aygün, bir süre evde dinlendikten sonra beraberindekilerle yürüyerek mahalledeki Kışla Meydanı'na gitti.

Aygün, burada düzenlediği basın toplantısında, sözlerine ''Arkadaşlar hoş geldiniz. İki günlük dağ maceram akşam 17.00'de sona erdi. Örgüt bu eylemi siyasi propaganda olarak yaptığını ifade etti'' diyerek başladı.

Milletvekili Aygün, yaşadıklarını şöyle anlattı:
''İki günlük dağdaki saatler boyunca son derece saygılı bir tavır gördüm. Bu eylemi yapan genç arkadaşlar, bu ülkenin çocukları ve bu eylem aracılığıyla Türk kamuoyuna barış ve ateşkes mesajı vermek istediklerini söylediler. Benden parlamentoda Kürt sorununun çözümü, ateşkesin sağlanması için daha fazla rol üstlenmem konusunda ricacı oldular. CHP'nin izlediği politikaların, Kürt sorununun çözümü yönünde de olumlu olduğunu, dikkatle izlediklerini ve beğendiklerini ama bütün partilerin daha fazla çaba harcaması gerektiğini bildirdiler. Asker olsun, dağdaki genç olsun ölen bütün çocukların bu ülkenin çocuğu olduğunu ve bu savaşı başta kendilerinin anlamsız bulduklarını söylediler. 'İstediğimiz demokratik özerklik planı, hiç de silahlı mücadeleyi gerektirmeyen demokratik bir taleptir ve Avrupa'da pek çok ülkede vardır. Bu bakımdan biz de yürüdüğümüz mücadelenin artık çok anlamsız olduğunu biliyoruz' dediler.''

Aygün, şöyle devam etti:
''Tabii bütün bu olumlu mesajların kardeşlik ve barış taleplerinin yanında benim gibi silahsız, korumasız gezen, Dersim'in dağlarında, yaylarında, ovalarında 24 saat halkının sorunlarıyla ilgilenen bir milletvekilini tutsak almanın da Dersim halkının iradesine bir müdahale olarak değerlendirilmesinin kaçınılmaz olduğunu kendilerine söyledim. Yine sohbet sırasında bana bağımsız bir kimlikle siyaset yapmamın kendilerini memnun edeceğini söylediler. Ben de silahların gölgesinde bu konuda herhangi bir karar verilemeyeceğini, özgür iradem dışında verilecek hiçbir kararın da doğru olmayacağını kendilerine söyledim. Yeni CHP'nin Dersim milletvekili olduğum için gurur duyduğumu, yeni CHP'nin benim gibi insanları partiye kabul ederek dönüşümün işaretlerini çoktan verdiğini belirttim.''

"Benimle muhatap olan genç arkadaşlar, tümü evlerine geri dönmek istiyor"

Aygün, düzenlediği basın toplantısında, ''Gördüğüm şu; dağdaki 18-25 yaş arası oluşan 6-7 kişilik grup, benimle muhatap olan genç arkadaşlar, tümü evlerine geri dönmek istiyor. Bu anlamsız savaşın bitmesini istiyor. Kürt sorununun çözümü için parlamentoda bugün yapılamayan, 4 partinin bir araya gelip medeni bir şekilde çözüm aramasının tek yol olduğunu söylüyorlar. Ellerinde silah olan insanlar yönünden barış isteğinin dile getirilmesi bence çok değerli'' ifadelerini kullandı.

''Bana yönelik herhangi bir tehdit yok''

Milletvekili Aygün, şöyle devam etti:
''Unutmayın ki bunlar her an ölüm riskiyle karşı karşıya olan insanlar. İki gündür Torunoba bölgesi yoğun olarak bombalanıyordu, biz izliyorduk bombardımanı. Bu ülkenin çocukları, bu bombalar patlasaydı onlar veya biz ölseydik eminim barış umutları daha fazla ertelenmiş olurdu. Bu bakımdan askeri çözümü asla, başından beri onaylamadığımızı, barışçıl ve siyasi çözümü istediğimizi bizzat sayın Genel Başkanımız'ın 'akil insanlar komitesi' önerisiyle göstermiş olduk, önümüzdeki haftalarda da Cumhuriyet Halk Partisi Kürt sorununa dair daha ayrıntılı bir program açıklayacak, Genel Başkanı izlemenizi öneririm. Bana yönelik herhangi bir tehdit yok. Son derece saygılı ve anlayışlı bir muamele var. Ama Haziran 2011'de ortaya çıkan tablonun kendilerini de memnun etmediğini hissettim. Fakat demokrasilerin de seçmen odaklı rejimler olduğunu, seçmen iradesine herkesin saygı duyacağını, dağdaki eli silahlı kadroların da buna saygı duymak zorunda olduğunu söyledim. Kendileri de saygısızlık ifade eden herhangi bir şey söylemediler ama akan kanın durması için özellikle CHP'den ve özelde de benden Dersim milletvekili olarak daha çok emek ve çaba beklediklerini ifade ettiler.''

Kaçırıldığı anı anlatması istenen Aygün, o anları şöyle anlattı:
''Yolumuzu kesen grup beni tanıyordu. Bana karşı herhangi bir zor kullanılmadı. Kendimi tanıtmam üzerine, bunun yanlış olduğunu bildirmem üzerine silah bile doğrultmayacaklarını, beni bir halk evladı, dost bir arkadaş olarak selamladıklarını söylediler. Ama açıkçası ben direnme yolunu arkadan gelen arabaların herhangi bir çatışmada zarar görmemesi, yanımda bulunan iki arkadaşın can güvenliğinin tehlikeye girmemesi, beni almaya gelenlerin can kaybı yaşamaması için direnmekten vazgeçtim, normalde direnebilirdim, gitmeyebilirdim, silah kullanacaklarını sanmıyorum ama arkadan gelen araçlar çoğalınca olası bir çatışmada herkesin can güvenliği tehlikeye girer diye endişelendim ve gönüllü gitmeyi kabul ettim. Çünkü hiçbir insanın ölümü benim iki gün dağda kalmamdan daha hafif değil. Ölüm çok korkunç bir şey.''


Eylem talimatı nereden?

Aygün, 6-7 saat yürüdüklerini, bir derede kaldıklarını belirterek, ''Benim de aşığı olduğum dağlarında iki gün kaldım, Dersim dağlarını özlemişim ama hiç kimse dağa çıkmasın. Hiçkimse ölmesin, temennim bu'' dedi.

Kaçırma eyleminin ''Kandil'in talimatıyla mi yoksa bölgedeki bir grubun inisiyatifiyle mi?'' gerçekleştirildiğinin sorulması üzerine Aygün, ''Yo yo Kandil. Doğrudan Bahoz Erdal'la görüşülüyordu. Bahoz Erdal bizzat güvenliğin sağlanması ve en kısa zamanda serbest bırakılmamı kendilerine talimat verdi. Fakat Ankara'da oluşan tepkilerin Meclis Başkanı'nın, Başbakan'ın, Genel Başkanımızın, İHD'nin, bütün Alevi örgütlerinin yürüyüş yapan bütün insanların ve başta Dersim halkının tepkilerinin bu süreyi kısalttığına inanıyorum. Acelece bugün serbest bırakıldığımı düşünüyorum. Çünkü normalde Dersim üst düzey sorumlularıyla görüştürüp bazı isteklerde bulunacaklardı, oluşan yoğun tepkiler üzerine 48 saat içinde serbest bırakıldım'' diye konuştu.

Kendisini kaçıranların 6-7 kişilik bir genç grup olduğunu ifade eden Aygün, ''Çok saygılı çocuklardı, keşke bu toplumun içinde olsalar ve üniversite okusalar, normal hayatlarına devam etseler'' dedi.

Bir gazetecinin ''Bilinçli olarak mi sizin aracınız durduruldu, özellikle mi sizi aldılar, yoksa tesadüf müydü? Sizi orada bekliyorlar mıydı?'' sorusu üzerine Aygün, ''Yo yo yo. Bana dönük özel bir şeyleri yok. Bunu siyasi bir propaganda olarak yaptıklarını söylediler. Yani Ankara'ya barış ve ateşkes mesajı vermek için yaptıklarını söylediler'' ifadelerini kullandı.

Basın mensuplarına da teşekkür eden Aygün, ''Burada bulunan basın mensupları da iki gün boyunca son derece olumlu roller oynadılar. Hepinize çok teşekkür ediyorum. Biraz evvel bir duş almak için, karşınıza kötü çıkmamak için sizden süre istedim'' dedi.

Aygün, bir soru üzerine, ''Beni dost bir milletvekili olarak gördüklerini söylediler. Hatta bağımsız siyaset yapmam halinde daha çok memnun olacaklarını söylediler. Ben de silahların gölgesinde hiçbir karar verilemeyeceğini, kendi kararlarımı özgürce vereceğimi söyledim'' diye konuştu.

Bir gazetecinin ''Efendim Bahoz Erdal'la görüştüğünüz söyleniyor'' ifadeleri üzerine Aygün, ''Ben söylemedim, hayır öyle bir şey söylemedim'' dedi.

''Kaçırılmanızdan örgütün üst düzey yöneticilerinin rahatsız olduğunu, bunun alt tabanda bireysel bir eylem olduğu yönünde açıklamalar oldu. Bunun bir yansıması oldu mu?'' sorusu üzerine Aygün, şöyle konuştu:
''Şöyle oldu, sabah uyandığımızda Bahoz Erdal bulunduğumuz bölgeyi aradı, olayın doğru olup olmadığını sordu. Beni götüren arkadaşlar doğruladılar. Bunun üzerine 'güvenlik en üst seviyeye çıkarılsın ve kılına zarar gelmesin' diye talimat aldıklarını ilettiler. Yerel bir birimin hareketi de olabilir, bilemiyorum, bunları konuşamadık, bunları sormadım.''

Bırakılma sürecini anlatması istenen Aygün, ''Yoğun tepkiler üzerine eylemin amacına ulaştığını bildirip beni uğurladılar. Bulunduğum dereden çıktık, yola geldik. Sarıldılar, öptüler, 'burada bulunan kardeşlerini sakın unutma abi' dediler. 'Senden destek istiyoruz' dediler. Ben de onlara destek vereceğime, barışın sağlanması için mücadele edeceğime söz verdim'' diye konuştu.

Bırakıldıktan sonra bir süre yürüdüğünü anlatan milletvekili Aygün, ''Ben Dersim dağlarının her yerini biliyorum. 40 yıl Dersim'de yaşadım, avukatlık yaptım. Dersim'in 38'in kitaplarını yazdım. İlk kitabımı ana dilim Zazaca'da yazdım. Dersim'in bir evladıyım, dolayısıyla karış karış her yeri biliyorum'' dedi.

Bazı yurttaşların ''Sizi seviyoruz Hüseyin bey'' sözlerine Aygün, ''Çok sağ olun'' diye karşılık verdi.