Hükümetten sahtecilik yanıtı

Cezaevinde işkence gördüğü iddiasıyla AİHM’ye başvuran hükümlünün suçladığı doktoru savunan hükümet, “doktorun bir kez sahte rapor vermesinin sürekli sahte rapor vereceği anlamına gelmediğini” öne sürdü.

Hilal Köse

Hükümlü Nusret Tebiş, Güngören davasında yargılanırken, Metris ve Silivri Cezaevi’nde gördüğü işkenceler nedeniyle suç duyurusunda bulundu. Metris’te görevli doktor Yemliha Söylemez’in, kendisini muayene etmeden sağlam raporu verdiğini belirtti. Ancak, savcılık, dosyadaki sağlık raporlarına dayanarak, soruşturmayı açmadan kapattı. Söylemez ise 1 Ekim 2012’de, Metris Cezaevi’nde gördüğü işkence sonucu yaşamını yitiren Engin Çeber hakkında sahte rapor düzenlemekten 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına mahkum edildi. Tebiş’in avukatlarının itirazları da kabul edilmedi. Tebiş de işkence iddiasını 2012 yılında AİHM’e taşıdı. AİHM’deki dosyaya hükümet yanıtı ise geçen Mayıs ayında verildi. Yanıtta, cezaevi doktoruyla ilgili skandal ifadeler yer aldı. Doktorun bir kez sahte rapor vermesinin sürekli sahte rapor vereceği anlamına gelmeyeceği savunuldu.

Doktor görmedi

Nusret Tebiş, Güngören’deki patlamayla ilgisi olduğu gerekçesiyle, 2 Ağustos 2008’de, 4 kişiyle birlikte tutuklanarak Metris Cezaevi’ne konuldu. İçerdeki ilk dakikalarından itibaren işkence gördü. Dosyadaki ifadesine göre, kendisine cezaevine götüren polisler, asker ve infaz koruma memurlarına, ‘bunlara iyi bakın’ diyerek teslim etti. Önce yaklaşık 8-10 asker tarafından bir odaya alınarak, zorla çırılçıplak soyulup, tekme, tokat, yumruk ve coplarla dövüldü. Ardından nizamiye bölümüne alındı ve giyinmesine izin verilmedi. Yaklaşık bir buçuk saat sonra da gardiyanlar tarafından bayılana kadar dövüldü. Metris’e girişte ve çıkışta hiçbir doktor kontrolünden geçirilmeyen Tebiş hakkında, sonradan, cezaevi doktoru Yemliha Söylemez tarafından, 4 Ağustos’ta, ‘darp cebir izine rastlanmamıştır’ yazılı rapor düzenlendi. İşkenceler sonucu kafasındaki değişik bölgelerde kırıklar oluşan, boynunda, kolunda, sırtında, kolunda yara izi olan, kan işeyen Tebiş’e hiçbir tıbbi yardımda bulunulamadı. Avukatları işkence izlerini gördükten sonra tutanak tutup, Tebiş’in Adli Tıp’a sevkini istedikleri halde, bu talep de kabul edilmedi. 4 gün sonra Silivri Cezaevi’ne götürülen Tebiş, burada da gardiyanlar tarafından dövüldü, hakaret ve tehditlere maruz kaldı. Tebiş’in suç duyurusuna Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2012 yılında takipsizlik kararı verildi. Kararda, müştekilere ait doktor raporlarının hiçbirinde yeni oluşmuş darp ve cebir izinin olmadığının görüldüğü belirtildi.

Sevk sırasında işkence

Tebiş, 4 Mayıs 2012’de, Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nden 2 No’luya sevk edilirken de işkence gördüğünü belirtti. Giriş işlemleri sırasında hakarete uğradığını, gardiyanlarca zorla çırıl çıplak soyularak dövüldüğünü, gardiyanların kahkahalar atarak çıplak vücuduyla dalga geçtiğini, yiyeceklerininin ve eşyalarının çöpe atıldığını söyledi. Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı, Tebiş hakkında 13 gün sonra verilen sağlık raporuna dayanarak takipsizlik kararı verdi. Avukatı tarafından yapılan itiraz, Çorlu 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nce reddedildi. Mahkeme, Tebiş’in avukatının dosyada vekaleti olmadığı gerekçesiyle, sıfat yokluğu nedeniyle ret kararı verdi. Oysaki, takipsizlik kararında, Tebiş’in avukatının adı, adresi bulunuyordu. Buna karşın savcılık kararı avukata tebliğ etmemişti. Örgüt üyesi olduğu iddiasıyla yargılanan Tebiş, 17 Haziran 2014’te tahliye edildi.

AİHM’e başvurdu

Tebiş’in, 2012’de, avukatları aracılığıyla, adil yargılanma hakkının ve işkence yasağının ihlali nedeniyle AİHM’e yaptığı başvuru henüz sonuçlanmadı. Avukatlar, başvuru dilekçesinde, “Müştekiler, Metris’te doktor muayenesinden hiç geçirilmedi. Daha önce sahtecilikten ceza alan doktor, müvekkili hiç görmedi. Silivri’de, komutanın da bulunduğu bir ortamda, sadece görünürdeki izleri yazacağını söyleyen bir doktor tarafından düzenlenen tek sayfalık rapor söz konusudur. 7 Ağustos’ta düzenlenen o raporda, müvekkilin sağ kolunda yaklaşık bir hafta önce olduğu anlaşılan yara izinin olduğu bildirilmiştir. Hastaneye gitmeyi bırakın, revire dahi çıkarılmamıştır. Savcılık, izlerin eski olduğunu belirtiyor. Doğaldır çünkü sonraki günlerde düzenlenen evraklar söz konusudur. Başvurumuzla ilgili öncelikli talebimiz, yıllar geçse de kemik sintigrafisi gibi yöntemlerle işkence izleri tespit edilebileceğinden, hükümete yazı yazılarak, Adli Tıp raporu alınmasıdır” dediler.

Hükümetten skandal yanıt

AİHM’deki dosyaya sunulan hükümet yanıtında ise şu ifadeler yer aldı: “Başvucu 4 Ağustos’ta Metris T Tipi’nde muayene edilmiş. İşkence ve kötü muamele izine rastlanmamıştır. 4 Ağustos tarihli raporu veren doktor, sahte rapor düzenlemekten dolayı mahkum olmuştur. Ama bu demek değildir ki doktorun bütün raporları sahtedir. Doktorun yargılandığı olaylar ile başvurucunun muayenesi farklıdır. Karıştırılmamalıdır. Savcı, takipsizlik kararı verirken sadece Yemliha Söylemez’in raporuna değil, diğer raporlara da bakmıştır. Hükümete göre başvurucunun cezaevine alındığı sırada kendisine darp uygulandığı yönünde şüpheden uzak herhangi bir bulgu yoktur.” Tebiş’in Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’ne girişinde işkence gördüğü iddiasına ise şu yanıt verildi: “Adli Tıp olay iddiasından 13 gün sonra yapılan muayenede, izlerin olayla bağının tespitinin mümkün olmadığını, vücudundaki yumuşak doku zedelenmesinin ise basit tıbbi müdahale ile giderilebileceğini belirtmiştir.”