‘Hükümetten kulüplere baskı var’

Gezi Direnişi’nin üç büyük kulübün taraftarlarını birleştirmesini konu alan belgeselin yönetmenleri Eslam ve Waldhauer, filmin birbirinden nefret eden insanların kenetlenmesine odaklandığını söylüyor. İki yönetmen, hükümetin futbol kulüpleri üstünde çok fazla baskısı olduğu kanısında.

Ayşegül Özbek / Cumhuriyet

Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe taraftarlarının aralarındaki nefreti Gezi Direnişi’yle kırarak birleşmeleri ve omuz omuza sokaklarda mücadele etmelerinin adıydı İstanbul United. Almanya’dan iki yönetmen Farid Eslam ve Olli Waldhauer de bu mücadeleyi aynı isimle belgesele dönüştürdü. İstanbul Film Festivali kapsamında gösterilen belgesel, İstanbullu izleyiciyle ilk kez buluştu.

Üç büyüklerin tribün liderleriyle yapılan röportajlara yer verilen filmde, eksik kalan pek çok noktadan en önemlisi, İstanbul United fikrinin nasıl oluştuğuna dair yeterli bilginin olmamasıydı. Gösterim sonrası gerçekleşen soru-cevap bölümünde de eksik kalan bu noktalar tartışıldı. Öte yandan direnişin içinde olan pek çok kişi haziran ayının sıcak günlerinin görüntüleriyle tekrar o zamana döndü diyebiliriz.

- Film fikri nasıl çıktı ortaya?

Eslam - İkimiz de Gezi protestolarını takip ediyorduk. Gezi ile ilgili bir iş yapmak istiyorduk, ama bir hikâyemiz yoktu. Bu sırada futbol fanlarının bir araya geldiğini öğrenince konumuzu da bulmuş olduk aslında. İstanbul United ile birlikte protestolar üzerinden futbolla ilgili bir hikâye çıkardık.

Waldhauer - İkimiz de dünyanın değişik yerlerinde gösterilerde bulunduk. Farid, Mısır devriminin içindeydi. Ben de 20’li yaşlarımda Almanya’da Nazilere karşı protestolara katıldım. Film birbirlerinden nefret eden insanların bir araya gelmesine, kenetlenmesine odaklanıyor.

- Filmin Facebook sayfasında Berkin Elvan ile ilgili paylaşımlar yapmışsınız...

W- Başından gaz fişeğiyle vurulan 15 yaşındaki çocuğu diyorsunuz... Onun vurulduğu o gün benim için en üzücü günlerden biriydi. Yanlış anlaşılmasın, ama protestolara katılmak doğal olarak bazı riskleri göze almak demekti. Ama 15 yaşında bir çocuk sabah ekmek almaya giderken başından vuruluyor, komada aylarca yatıyor ve ölüyor. Bunun üzerine Başbakanınız çocuğa hâlâ terörist diyebiliyor. Aslında ben her defasında gülüyordum Başbakanınıza, çünkü söyledikleri benim için çok saçma şeylerdi. Ama o çocuk vurulduğunda ilk kez kızgınlık ve nefret hissettim.

- Filmde bazı eksik noktalar var. Mesela takımların bir araya gelmesini asıl tetikleyen Çarşı’ya pek yer verilmemiş. İstanbul’daki rehberleriniz, danışmanlarınız kimlerdi?

W- Çoğu bağlantılarımız sosyal medya üzerinden ilerledi. Bir arkadaşım başka birisiyle tanıştırdı ve gerisi geldi. Ardından kapılar açıldı. Filmde de yer alan Fenerbahçe taraftarı Cahit’in bir lafı var. Eğer filmi resimler ve dakikalar üzerinden ölçmeye başlarsak İstanbul United’ın asıl fikrini kaçırmış oluruz. Film, fan kulüpleriyle alakalı değil; fanlarla alakalı. Ne Çarşı ne Ultraslan ne Genç Fenerbahçeliler. Bu üç takımın fanlarıyla alakalı. Beşiktaşlılara daha fazla yer vermek diğerlerine haksızlık olurdu.

- Gezi sırasında direnişe mesafeli yaklaşan Ultraslan çok ön plana çıkmış ama.

W - Aslında olaylar polis tarafından şiddete dönüşünce Ultraslan desteğini çekti. Ultraslan desteğini çekti belki, ama Galatasaray fanları olayların içindeydi. Öte yandan Beşiktaş Kulübü de stat problemi yüzünden Gezi’ye mesafeli durdu. Resmi olarak açıklama yaptılar. Yani aslında hükümetin futbol kulüpleri üzerinde çok fazla baskısı var.

- Film, olay çıkan Beşiktaş-Galatasaray maçıyla son buluyor. Bu şekilde neden bitirdiniz?

E- Gezi’den sonraki ilk büyük derbiyi çekmekti niyetimiz. O maçta da olay çıktı. Kim yaptı, nasıl oldu bizim için mühim değil. Asıl göstermek istediğimiz tansiyonun hâlâ yüksek olduğuydu.