Hükümet kamuoyunu doğru bilgilendirmiyor
cumhuriyet.com.trGeçen hafta Ankara’da yapılan “2010 Türkiye Enerji Zirvesi’nde” Enerji Bakanı Sayın Taner Yıldız, Azerbaycan’la sürdürülen uzun görüşmelerde anlaşmaya varıldığını belirtti. Azerbaycan’ın, Türkiye için ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya aktarılacak gaz bakımından vazgeçilemez önemini vurguladı. Özellikle Azeri gazının fiyatı konusunda yine somut bilgi verilmedi.
Demokrasinin gereği olarak her hükümetin kamuoyunu doğru bilgilendirmesi ana görevlerindendir. Daha çok AKP iktidarı döneminde bunun Türkiye’de gereğince yapılmadığını biliyoruz. Ne var ki özellikle dış politikada kamuoyundan gerçeklerin saklanması ve hatta kamuoyuna yanlış bilgi verilmesi son derece sakıncalıdır. Bu yöndeki politikalar, Türk halkını olduğu gibi, Azerbaycan’ın siyasi yetkililerini ve halkını da rahatsız etmektedir.
Başbakan Sayın Erdoğan, yaptığı açıklamalarda, Ermenistan’la yapılan görüşmeler ve imzalanan protokol konusunda Azerbaycan’la sürekli bir diyalog içersinde bulunulduğunu ve Azerbaycan’ın görüşlerinin alındığını belirtmektedir. Ne yazık ki bu söylem gerçeği yansıtmamaktadır. Nitekim Ermenistan’la imzalanan protokollerin Azerbaycan yetkililerini ve halkını ne denli üzdüğünü ve haklı olarak kuşkulandırdığını biliyoruz.
Çelişkiler
Hatırlanacağı gibi Başbakan Sayın Erdoğan, kardeş ülke Azerbaycan parlamentosunda yaptığı konuşmada ve Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’le yapılan basın konferansında ve daha sonra defalarca yaptığı açıklamalarda, Ermenistan tarafından işgal edilen Azerbaycan toprakları terk edilmeden ve Dağlık Karabağ sorunu çözülmeden, Türkiye’nin Ermenistan sınırını açmayacağı sözünü verdi.
Oysa Ermenistan’la imzalanan protokolde bundan tek kelimeyle söz edilmiyor. TBMM’ye gönderilen protokole karşı oluşan çok yönlü tepkiler sonunda, Azerbaycan konusunda da bir çözüm bulunması halinde protokolün mecliste görüşülebileceği belirtildi. Hatta Ermenistan bu nedenle Türkiye’yi imzalanan protokole uymamakla suçlayarak, dondurma kararı aldı. Ermenistan Anayasa Mahkemesi’nin Kars ve Moskova anlaşmalarını adeta hiçe sayan ve Ermenistan için “soykırımın” tartışma konusu olamayacağını belirten kararı olmasaydı, dünya kamuoyunda Türkiye yaptığı anlaşmaya bağlı kalmayan ülke durumuna düşecekti. Türkiye, komşu ülke Ermenistan’la ilişkilerini normalleştirmeye elbette önem vermelidir. Ancak bu yaklaşım asla ödünler vererek ve ABD veya AB istediği için, yani güdümlü politika izlenerek olmamalıdır. Her ülke gibi Türkiye de kendi ulusal çıkarlarını ödünsüz savunmalıdır. Türkiye’ye saygı ancak bu ölçüde artacaktır. Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşebilmesi yalnızca Türkiye’nin bunu istemesiyle gerçekleşemez. Ermenistan’ın da bu iyi komşuluk ilişkilerinin gereğini yerine getirerek, koşulsuz olarak Kars ve Moskova anlaşmalarını ve Türkiye’nin 1921’de kabul edilen ülke sınırlarını tanıması ve Türkiye’den herhangi bir toprak talebinin olmadığını resmen deklare etmesi, 18 yıl önce işgal edilen Azerbaycan topraklarından çekilmesi ve soykırım iddialarının kurulacak ortak bir tarihçiler komisyonunun araştırma sonuçlarına bırakılmasına “evet” demesi gerekir.
Tarihi bir hata olur
Kanımca, Türkiye’nin asla vazgeçmemesi gereken bu koşullar yerine getirilmeksizin, söz konusu protokolün meclis onayına sunulması bile tarihi bir hata olacaktır. Böyle bir politika, dost ve kardeş Azerbaycan halkıyla ilişkilerimizi -onarımı zor biçimde- zedeleyecektir. Ermenistan’ın Türkiye ile imzalanan protokolü dondurma kararından önce, Başbakan Sayın Erdoğan, Erivan’a gönderdiği mektup ve medyaya yaptığı açıklamada Türkiye’nin ahde vefa gereği, Ermenistan’la imzalanan “protokole bağlı kalacağını” ilan etmiştir. Peki Azerbaycan’a verilen sözler ve güvenceler unutulacak mı? Ahde vefa, kardeş ülke için geçerli olmayacak mı?
İktidarın Türk kamuoyundan sakladığı bir diğer konu da, Azerbaycan’dan alınan gaz fiyatlarıyla ilgilidir. Azerbaycan yetkilileri, son derece nezaketli bir biçimde bu konuda çok temkinli davranmaktadırlar; hatta Türkiye’ye karşı bir tepki oluşmaması için konuyu kendi kamuoylarına açmama konusunda kararlıdırlar. Ancak dar çerçevedeki görüşmelerde bu durumdan çok haklı olarak rahatsız olduklarını ve kabul edilebilir bir çözüm istediklerini söylemektedirler. “Rusya’ya gaz için ödenen fiyatın daha altında Türkiye’ye gaz satalım, ama bu artık yarı fiyatına da olmasın” diyorlar Azeri yetkililer. İlginçtir ki, Türkiye Enerji Bakanı Sayın Taner Yıldız yaptığı basın toplantısında bu konuda açıklama yapmaktan kaçındı. Fiyat konusunda da miktar konusunda da “Azeri kardeşlerimizle anlaşırız, anlaşıyoruz” diyerek, somut bir rakam vermedi. Kardeş ve dost ilişkilerinde bile ölçü kaçırılmamalı, kamuoyu doğru bilgilendirilmeli ve karşılıklı ülke çıkarları göz önünde tutulmalıdır. Bilinmelidir ki, Azerbaycan döviz gelirinin nerdeyse tamamını petrol ve gazdan sağlamaktadır. Avrupa ülkelerinin büyük önem verdiği ve Avrupa’nın Rusya enerjisine olan aşırı bağımlılığını azaltacak olan Nabucco Projesi’nde, Azerbaycan kilit ülke konumundadır. Gaz rezervleri bakımından çok zengin olan Türkmenistan ve Kazakistan gazı da Azerbaycan üzerinden Türkiye’ye taşınacaktır. Öte yandan Irak’tan gelecek gazın ve belki de -sular durulduğunda- İran’ın da büyük gaz rezervlerinin yine aynı borulardan Avrupa’ya akması söz konusudur. Türkiye, Avrupa Birliği ile yürütmekte olduğu tam üyelik görüşmelerinde, haklı olarak elindeki bu koza vurgu yapmalı ve gelecekte Avrupa enerjisinin sağlanmasında Türkiye’nin vazgeçilemez konumu ve önemine sürekli olarak dikkat çekmelidir.
Azerbaycan-Türkiye ilişkilerini, çok önemli olmasına rağmen, yalnızca, (merhum Haydar Aliyev’in deyişiyle) “bir millet iki devlet” ruhuyla açıklamak yeterli değildir. Bu iki kardeş ülkenin güçlenmekte olan beraberliğini, daha da gelişecek olan ekonomik, ticari, kültürel, eğitimsel, iletişimsel ve enerji alanlarında görmemiz gerekiyor. Azerbaycan şu anda Kafkaslar’ın en güçlü ve en etkin ülkesidir ve önemi hızla daha da belirginleşecektir.