Hukukçulardan tepki: Hukuksuzluk ortamı
Türk Ceza Hukuku Derneği, Türkiye’yi bekleyen tehlikelere dikkat çekti.
Alican UludağTürk Ceza Hukuku Derneği üyeleri Prof. Dr. Duygun Yarsuvat, Prof. Dr. Köksal Bayraktar, Türk Ceza Hukuku Derneği Başkanı avukat Hasan Fehmi Demir, avukatlar Mehmet İpek, Salih Oktar, Yiğit Akalın, Burak Candan, İlkan Koyuncu ve Gizem Duygu Öcalan dün Şişli’deki binamızda, gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve yazarı Orhan Erinç ve avukatımız Fikret İlkiz’i ziyaret etti.
Yarsuvat, görüşmenin ardından, Türk Ceza Hukuku Derneği üyeleri adına yazılı açıklama yaptı. Yarsuvat, KHK’lerle, yasama yetkisinin fiili olarak büyük oranda yürütmeye devredildiğini, yargıda bağımsızlık ve tarafsızlığın zaafa uğratıldığını ve masumiyet karinesi, cezaların şahsiliği gibi ceza hukukunun temel ilkelerinin ciddi biçimde ihlal edildiğini tespit ettiklerini belirtti.
Tutuklama kararlarının gerekçesiz olarak verildiğini, Anayasa ile güvence altına alınmış çalışma hakkının ağır biçimde ihlal edildiğini gözlemlediklerini vurgulayan Yarsuvat, “Kişi güvenliği ve özgürlüğü güvencesini zaafa uğratan, devletin tüm kurumlarını yozlaştıran bu hukuksuzluk ortamının, yine hukuka dayalı meşru zeminde engellenmemesi, ülkemizin içine düşürüldüğü şiddet sarmalı ve sınırlarında yaşanan savaşlar nazara alındığında, Türkiye Cumhuriyeti Devletini ‘çökmüş devlet’ (Failed state) tehlikesine açık hale getirdiği endişemizi paylaşmak isteriz” dedi.
Yarsuvat, şöyle devam etti: “Cumhuriyet gazetesinin yazar ve yöneticilerine yönelik, olağan soruşturma süreçlerine aykırı bir şekilde, toplu gözaltılarla gerçekleştiren operasyonların haklı, meşru ve savunulur bir yanının bulunmadığı kanaatimizi kamuoyuyla paylaşmak isteriz.”
‘Basının susturulduğu yerde demokrasiden söz edilemez’
Hukukçular, gazetemiz yönetici ve yazarlarına yönelik operasyona sert tepki gösterdi:
Türk Hukuk Kurumu Başkanı Yaşar Çatak : Gazeteci, elbette eleştirir, toplumun haber alma hakkını kullanması adına kimilerini memnun etmeyen haberler yazar-yorumlar yapar. Gazetecinin işi budur. Yazarlarıçizerleri, yöneticileri gözaltına alınarak Cumhuriyet Gazetesi fiilen (maddeten) yayımlanamaz duruma getirilmek istenmiştir. Gözaltına alınan gazetecilerin beş gün avukatlarıyla görüşmelerine getirilen yasak da demokratik hukuk devletinde rastlanır bir durum değildir.
Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu: Bu sadece, basın özgürlüğüne Cumhuriyet’e yapılmış bir şey değildir. Tek adam yönetimini gerçekleştirmek için yapılan adımların son adımları olarak nitelendiriyorum bunu. Tehlikede olan sadece Cumhuriyet ve basın değil, cumhuriyet rejimi tehlike altındadır. Ne Cumhuriyet ne de Cumhuriyet’e ve demokrasiye inanmış hiçbir Türk yurttaşı teslim olmayacaktır.
Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk: Cumhuriyet yazarlarının gözaltına alınması, yalnız onlara değil doğrudan Cumhuriyet rejimine yönelik bir saldırıdır. Basın özgürlüğüne, demokrasiye yönelik bir karardır. Basının susturulduğu bir yerde demokrasiden söz edilemez. Türkiye, artık böyle bir döneme girmiştir. Dilerim ki tutuklama kararı verilmez, hukuk uygulanır. Bizim anayasamız, Türkiye Cumhuriyeti’nin niteliklerini saymıştır. Cumhuriyet gazetesi her zaman bu ilkelerin savunucusu bir gazetedir. Cumhuriyet’e yüklenen PKK ve FETÖ propagandası gibi suçlamalar asla doğru değildir. Bu yanlıştan dönülmesi gerekir. 5 günlük avukat yasağı, savunma hakkının ortadan kaldırılması demektir. Daha önce hiç düşünülmemiş işler Türkiye’de yapılmaya başlandı.
Avukat Turgut Kazan: Yapılanların hukukla hiçbir ilgisi yok. Bu yalnızca bir korkutmadır, baskıdır ve susturma arayışıdır. O yüzden bir hukukçu olarak verebileceğim bir yanıt yok. Bunların hukuk ile en küçük ilişkisi yoktur. Ona karşı uyanık, karşı durmak, yapılanların ne kadar haksız olduğunu anlatmaya çalışmak gerekir.
Ankara Barosu: Cumhuriyet gazetesi, ülkemizde demokrasinin ve özgür laik düşüncenin gelişmesine büyük katkı sunmuştur. Operasyonun ardından Cumhuriyet gazetesine kayyım atanma ve akabinde kapatılma ihtimali, bu kaygıyı daha da arttırmaktadır. Anayasal bir özgürlük olan basın hürriyeti çeşitli gerekçelerle ve ısrarla yok edilmeye çalışılmaktaysa da insanlık var oldukça düşünme ve düşündüğünü ifade etme özgürlüğü de var olmaya devam edecektir. Basın özgürlüğüne getirilmeye çalışılan engeller anti-demokratiktir. Basını özgür olmayan bir ülkede demokrasiden de bahsedilemez. Ve gazetecilik, asla suç değildir!