Hukuk ayıbı
Gazetemiz eski yönetici, yazar ve ve çalışanları hakkında yerel mahkemenin verdiği mahkûmiyet kararlarının Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından bozulmasının ardından Cumhuriyet davası dün yeniden görüldü. Kararını açıklayan mahkeme heyeti gazeteci Kadri Gürsel hakkında beraat kararı verirken diğer sanıklar hakkında ise Yargıtay’ın verdiği bozma kararına direndi.
Seyhan Avşarİstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davayı İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ve çok sayıda gazeteci izledi.
SAVCIDAN DİRENME TALEBİ
Mütalaasını açıklayan duruşma savcısı Yargıtay’ın bozma kararına karşın mahkemenin direnmesini talep etti.
Mütalaaya karşı söz alan gazeteci Kadri Gürsel Yargıtay’ın bozma kararına uyularak haklarında beraat verilmesini istedi.
'MÜTALAAYI KABUL ETMİYORUM'
Daha sonra mahkeme başkanı, "Evet kaptan, kaptan kim” diyerek Akın Atalay’ı çağırdı. İstanbul 27. Ağır Ceza mahkemenin eski başkanı Abdurrahman Orkun Dağ da daha önceki duruşmalardan birinde Atalay’ın "tutukluluğa devam kararında" "Gemiyi en son kaptanlar terk eder" demişti. Mahkeme başkanı salondan gelen tepkileri üzerine, espiri yaptığını söyledi. Akın Atalay ise duruşma savcısının mütalaasında Yargıtay kararının hangi yönden hukuka aykırı olduğunu belirtmediğine değinerek, mütalaayı kabul etmediğini söyledi.
'CUMHURİYET KOMPLOSU'
HDP Milletvekili Ahmet Şık ise bu davanın adının Cumhuriyet davası değil Cumhuriyet komplosu olduğunu söyledi. “Bu davanın hukuki saiklerle açıklama yapılacak bir dava değildir” diyen Şık, “Mafyalaşmış bir siyasi iktidar, ona tetikçilik yapma rol ve görevini üstlenmiş bir yargı ve işbirlikçisi medya ortaklığıyla kurulmuş bir komplodur. Ama tüm yargılamalar boyunca söylenen tek doğru suç işlendiğidir. O suçu işleyenler burada sanık sıfatıyla bulunanlar değil komplonun ortakları olanlardır. Savcı bey mütalaasıyla komploya ve suça ortak olmaya devam edeceğini beyan etmiştir. Sizin vereceğiniz karar bu suça ortak olup olmayacağınıza dair tercihinizi belirleyecektir. Söyleyeceklerim şimdilik bundan ibarettir” dedi.
'SAVCI DERSLERDE CAMDAN DIŞARI BAKMIŞ'
Aydın Engin ise, “mütalaa da Yargıtay’ın kararına direnilmesi istenmedeydi çok kısa konuşacaktım” dedi. Haklarında hazırlanan iddianameyi daha önceki mahkeme heyetinin kabul ettiğini anımsatan Engin, “savcı bu iddianameye cansiperena sahip çıktı. Bu bir hukuk ayıbıdır. Galiba savcı hukuk derslerinde pencereden dışarı bakmış” ifadelerini kullandı.
'İNTİKAM OPERASYONU'
Aydın Engin’in ardından söz alan avukat Bülent Utku ise Cumhuriyet’e yapılan operasyonun en başından beri siyasi amaçlı bir intikam operasyonu olduğuna dikkat çekti. Utku, bu durumun yargılamanın hiç bir aşamasında değişmediğine dikkat çekti.
'GAZETECİLİK YAPMAYA DEVAM EDECEĞİZ'
Gazeteci Murat Sabuncu da Yargıtay'ın bozma kararına uyulmasını talep ederek savcı mütaalasına ilişkin ise şunları söyledi: "Anlaşılan gazeteciliği 3 yıldır yargılamak savcıya yetmemiş Biz bu salona başı dik girdik öyle çıkacağız. Gazetecilik yapmaya da devam edeceğiz."
Söz alan diğer isimlerde Yargıtay’ın kararına uyulmasını istedi.
Mahkeme başkanı duruşmaya kısa bir ara verdi. Aranın ardından mahkeme başkanı, uyma ve bozma kararının son sözlerin alınmasından sonra hükümle beraber değerlendirilmesine karar verildiğini açıkladı. Avukatlar mahkemenin kararına itiraz etti. Mahkemenin yine de son sözlerin alınmasını istemesi salonda tepkilere neden oldu. Mahkeme avukatların son sözlerin karardan sonra alınması talebinin "duruşmanın uzatılması amacıyla" yapıldığını iddia etti.
GAZETECİLERDEN SON SÖZLER
Son sözü sorulan Kadri Gürsel, "Son sözümü sizin kararınıza göre söylemem gerekir. Şu anda kararınızı bilmiyorum o nedenle ne diyeceğimi de bilmiyorum. Yani bozma ya da uyma kararı vermeniz durumundaki sözlerim farklı olacaktır. Ama ısrarınız üzerine her iki duruma da uyan bir şeyler söyleyeyim. Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin kararına uymanızı ve beraatımı talep ediyorum" dedi.
'GAZETECİLİK YARGILANDI'
Daha sonra Akın Atalay'a son sözleri soruldu. Atalay, "Mahkemeniz bozmaya uyma veya direnme yolunda bir karar verdi aslında. Yargıtay‘ın sirayet etkisini tanıdı ve sanıklara tebligat yapıldı. Bu fiilen eylemli uyma kararıdır. Burada eski savunmalarımı tekrar etmeyeceğim. Ama şunun bir kez daha kayıtlara geçmesini isterim. Bizlerin, Cumhuriyet gazetesi yöneticilerini mahkum etmek istediler ve bunun için de her şeyi yaptılar. Delilleri karartmak, istense de, yapılması olanaksız bir şeydir. Bu davada bizim şahsımızda ifade özgürlüğü ve gazetecilik yargılandı, cezalandırıldı” diye konuştu.
'DİZ ÇÖKMEYİZ'
Ahmet Şık ise son sözünde Yargıtay kararının doğruları yansıttığını ancak eksik olduğunu belirterek "Bu Yargıtay kararı, soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki görev almış olanların hukukçu olamadığının teşhisidir. Bu komploda görev alanların yargı önüne çıkarılması gerektiği ortadadır. Bu komplonun emrini veren siyasi iktidar da onun emrini yerine getiren yargı ve medyası da bilsin ki korkmayacağız ve diz çökmeyeceğiz!” İfadelerini kullandı.
'BASIN TARİHİNE GEÇTİ'
Daha sonra söz alan Hakan Kara, dava süreci boyunca kendilerine yöneltilen suçlamaları tek tek çürüttüklerini söyledi. Kara, "Tuhaf olan şey şudur ki mahkeme, bu açıklamalarımızı hiç duymamış gibi davranıyor. Bu dava, hukuk anlamında çok ilginç bir dava haline geldi" dedi. Kendisinin ve dava kapsamında yargılanan diğer isimlerin hapis yattığını hatırlatan Kara, davanın basın tarihine geçeceğini ifade ederek sözlerini şöyle noktaladı: Geç gelen adalet, adalet değildir. Yargıtay’ın verdiği karar, Türkiye’de basın özgürlüğü açısından bir adımdır. Bu çerçevede bizler için beraat kararı verilmesini talep ediyorum.
Hakan Kara’nın ardından söz alan Musa Kart ise bir mizahçının hayal gücünü kat kat aşan bir döneme tanıklık ettiklerini söyledi. Dava kapsamında 9 ay Silivri'de kaldığını hatırlatan Kart, "Yargıtay, yaptığımızın gazetecilik olduğuna karar vermişken bir özür beklemeyelim mi?" diye sordu. Hikmet Çetinkaya ise herhangi bir suç işlemediğinin altını çizerek beraat talebini yeniledi.
Yerel mahkeme “Örgüte yardım” suçlamasıyla Akın Atalay 7 yıl 13 ay 15 gün, Orhan Erinç 6 yıl 3 ay, Bülent Utku'ya 4 yıl 6 ay, Murat Sabuncu'ya 7 yıl 6 ay, Aydın Engin'in 7 yıl 6 ay ve Ahmet Şık'a ise 7 yıl 6 ay hapis cezası vermişti.