Hormon ne normal kim?
11. Hormonlu Domates Ödülleri, Madır Öktiş, Putka ve Queer Tango performansları eşliğinde kaybedenlerine dağıtıldı. Ödüle layık görülenler orada değildi. Anlayacağınız ortam gullümdü.
Ebru ÇapaŞişli Kent Kültür Merkezi’nin salonu da fuayesi de kalabalık. Rengarenk, domates şeklindeki puflara çökülmüş, bistroların etrafında toplaşılmış; 23’üncü LGBTİ Onur Haftası kapsamında 11’inci kez dağıtılacak olan Hormonlu Domates Ödülleri’nin bu yılki sahiplerinin, “seçkin” homofobik-transfobik kişi ve kuruluşların açıklanmasını merakla bekliyoruz. Cinsel ayrımcılığın ata sporu şeklinde yaşandığı topraklarda, ödül kazanacak derecede öne çıkabilmek de ayrı meziyet zira.
Gecenin sunucusu, trans aktivist Şevval Kılıç, standup tadındaki sunumunun girizgahında, sadece gecenin değil, ödüllerin verildiği 11 yılın anlam ve önemini izaha yönelik bir özet geçiyor. “Ödülün adının nereden geldiğini hepiniz biliyorsunuz ama ben yine de bir hatırlatayım” diyor: “Hangi denyo vaktiyle ne dedi de 11 yıldır yok hormon, yok domates deyip duruyoruz. Erman Toroğlu denen bir, hııııımmm?.. (Adını/sıfatını siz koyun artık, dercesine izleyicilere bakınca, salon, kopan gürültüden dolayı küçük çaplı bir zelzele atlatıyor.) İşte o, bir tarihte, televizyonda “Çocuklarınıza hormonlu domates yedirmeyin, bak sonra homoseksüel olurlar” deyip galaktik düzeyde aydınlatıcı bir tavsiyede bulundu. Halbuki ben ekolojik tarım yapan bir aileden geliyorum. Neyse, biz de o gün bu gündür, hormonlu domatesleri bilumum homofobik ve transfobik figürün suratına çarpıveriyoruz.”
İKİSİNİ BİRBİRİNE KIRDIRALIM GİTSİN
Bu sene, Onur Haftası’nın temasının niçin “Normal” kavramı olduğunu açıklıyor sonra yine aynı esprili dille:
“Nedir ayol bu normal? Ünlü gökbilimci ve astrolog (!) Michel Foucault, ‘Normal insan bir kurgudur’ demiştir. Temayı duyan da biz normallik talep ediyoruz, biz de normaliz diyoruz sandı. Ama asıl kararımız şu normal denen şeyin ne kadar içi boş, insanların hayatını cendereye sokan, butların butu kül bir şey olduğunu ifşa etmekti. Şimdi madem önümüzde böyle bir küloloji var, biz de bu külologları tek tek domatesleyelim diyoruz.”
Aday külologların isimleri ve bu gece adaylığa değer görülmelerine sebep olan ayrımcı ifşaat ve icraatları teker teker huzura geliyor.
Öylesine homofobik, transfobik, cinsiyet ayrımcı, şuursuzluk derecesinde faşizan şeyler sıralanıyor ki; insan içlerinden seçim yapmaya kıyamaz. Birini seçseniz, öbürünün hakkı kalır; o derece…
Tüm adayları ve aday olarak seçilmelerine neden olarak gerekçeleri sıralamaya ne bu yazının ölçüsü yeter ne de asap elverir ama kazananların –daha doğrusu kaybedenlerin- aldıkları oyları, müstesna çıkışlarının hakkıyla elde ettiği söylenebilir.
Eğitim, Kurumlar, Sansür, Yayıncılık, Eğlence, Spor, Medya, Siyaset ve Beynelmilel olmak üzere, dokuz dalda verilen ödüllerin medya ayağına gelindiğinde bir parantez açılıyor.
“Gözleriniz aramıştır arkadaşlar” diye lafa giriyor Şevval Kılıç: “Hormonlu’nun değişmez iki adet adayı vardır; Yeni Akit ve Vahdet… Bunlar bu sene medya kategorisinde yoktu.” Bu iki gazeteyi, bu kez aday olarak göstermeye gerek bile görmediklerini, onun yerine iki ‘şeyi’ birbirlerine kırdırmaya karar verdiklerini söylüyor. Ve bunun üzerine, sahnedeki dev ekranda, Seda Sayan’ın, beş eşinin ikisini öldürmüş bir katili evlilik programına çıkarmasından dolayı aldığı eleştirilere cevaben, ekrandan höykürdüğü o acayip atar seansından derlenmiş, hakaretamiz tuhaflıklardan oluşan bir kolaj klibi beliriyor. Yeni Akit ve Vahdet, Seda Sayan’ın çemkirme ayiniyle baş başa bırakılıyor. Hangisi daha beter gocunur, artık kendileri karar versinler, diye…
TÖRENİN SONUNDA BOĞAZLARDA DÜĞÜM
Kapanışa doğru; “Bu sene en çok ne yaptınız?” diye soruyor Şevval Kılıç. Elindeki uzun selfie sopası, sırada ne olduğunun tüyosunu veriyor. Sahneden “elaleme, dosta düşmana, ‘cemaat-i lubun’un gücünü göstermek” adına çektiği selfie’ye, oturduğu yerden ellerini kaldırarak katılıyor herkes.
Güleş oynaş geçen ödül töreninin sonu, herkesin boğazında bir düğüm: Geçtiğimiz yıl cinayet, intihar ya da sağlık sebepleri sonucu hayatını kaybeden LGBTİ bireylerin isimleri, teker teker anılıyor.
“Gullüm, bizim için politik bir direniş olsa da hayat hep gullümden ibaret olamıyor” diyor Kılıç: “Ölenleri unutmayıp, kalanlara daha sıkı sarılacağız. Birlikte daha güçlü olduğumuzu unutmadan, dayanışarak, örgütlenerek, öpüşerek, güneşli günleri hep birlikte inşa edeceğiz. Hepinize mutlu bir onur haftası…”
Kutlu olsun, mutlu olsun, bugünkü pride coşkulu olsun, hayat gullüm olsun; amin…
Kazananlar yani kaybedenler
Siyaset: Recep Tayyip Erdoğan
Sansür: Zorlu Center
Medya: Engin Ardıç
Kurum: Türk Dil Kurumu
Eğitim: İhsan Karaman
Spor: Fenerbahçe Yönetimi
Eğlence: Niran Ünsal
Yayıncılık: Banu Yaşar
Beynelmilel: İsviçre Federal Göçmen Ofisi
Siyasette liste uzun
Kılıç’ın; “Geldik gecenin en seksi, en iç gıcıklayıcı, en karanlık gecelerin fantezisi ödülüne: Siyaset!” demesiyle salonda yer yerinden oynuyor: “Listemiz uzun…”
Hakikaten de en kalabalık aday kadrosu bu dala nasip olmuş. Sonuç bahis yatıran türden bir sürpriz değil, hatta şaşırtıcı bile değil. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, HDP Eskişehir Milletvekili adayı Barış Sulu’ya gönderme yaparak sarf ettiği “Biz eşcinsel aday göstermeyiz!” cümlesiyle, Hormonlu Domates Ödülü’nü üçüncü kez kazanarak bir rekor elde ediyor.
Sonucu açıklayan SPoD LGBTİ aktivisti Deniz Şapka bu dalda rekabetin yoğun olduğunu, Ahmet Davutoğlu’nun da çok yüksek oy aldığını belirtme ihtiyacı duyuyor: “Keşke fazla hormonlu domatesimiz olsaydı da ona da ödül verebilseydik ama maalesef her şey ateş pahası.”