Hitler-Stalin-Hoover'dan Günümüze!
cumhuriyet.com.trHitler Almanyası’nda, Stalin damgalı Sovyetler’de ve Hoover ABD’sinde oynanmış olan bu oyunun kurbanları, adım adım gelen buyurganlık karşısında yardakçılığa soyunan kitle iletişim sorumlularının yardımıyla, halkın kendidir. Öte yandan, bu oyunun hedefi olan halkın hiç gücü yok mu? Vàclav Havel’in şu kitabını da okuyun: “Güçsüzlerin Gücü”
Hitler ile Stalin’in ABD’de haber alma örgütü FBI’yı sonraki dev boyutlarına çıkarıp çok can yakan ve bu arada Amerikan siyasal yaşamını da faşizme yakınlaştıran bu örgütün başkanı J. Edgar Hoover’la ortak noktaları şunlardı: Eleştirenleri “kötü” olmakla suçluyor, buna kendileri de inanıyor, yansız olması gereken medyayı kendi yörüngesine sokuyor, halkı aynı yönde eğitiyor, giderek haksız yere suçlananları bile yalancı itiraflara zorluyorlardı.
Her üçü de kendilerinin dışındakilerden son aşamada nefret ediyor, ayrıca onları susturmanın devletin (giderek insanlığın) iyiliği için gerekli olduğuna inanıyor ve başkalarının ya sindirme ya da ikna yoluyla bunun doğruluğuna inanmalarını sağlıyorlardı. Almanya, Sovyetler ve ABD’deki bu örnekler günümüzdeki siyasal ve toplumsal düzenin buyurganlığa nasıl dönüşebileceğini anlamamıza ışık tutabilir.
‘Aldatılmış halkın desteği’
Almanya 1918’de yenilgiden kurtulamayınca, Prusya gelenekli generalleri bunu kabullenemeyerek gerçekte içeride sırtlarından bıçaklandıkları yanlış yorumuna saptılar.
Hitler bu masalı yineleyip suçu; birkaç yüz bin nüfuslu ama ülkelerine Nobel bilim ödülleri kazandırmış olan Yahudilerin üstüne attı. Oysa, 1914-18 savaşındaki Yahudi şehitlerin adları da duvarlara kıvançla yazılmıştı. Yalnız Almanya’yı değil, tüm dünyayı bu “pislik”ten kurtaracağını yazdı. Yaklaşık 6 milyonunu ortadan kaldırmadan önce, onlara gerçekten pislik muamelesi yaptı. Böyle olduklarına Hitler önce kendi inandı, sonra da medyayı ve halkı inandırdı. 1930’lardaki belgeseller ve fotoğraflar Alman halkının Hitler’i nasıl çılgınca desteklediğinin kanıtlarıdır. “Aldatılmış halkın desteği” diye buna denir.
Stalin’in 1930’lardaki acımasızlığı bundan farklı değildi. Savunmasının anlamı şöyleydi: “Ben sorumlu değilim, çünkü bu yaptıklarım gelişim için gerekli görevlerdir.” O da bu yoldan ülkeyi (ve insanlığı) kurtarma yolunda olduğuna inanıyordu. Örneğin, seçkin bir aydın olan Bukharin daha fazla insancıllık istediği için tutuklandı, işkenceden ve ağlatı-gülünç karışımı bir yargıdan geçip idam edildi. Arthur Koestler’in “Gün Ortasındaki Karanlık” adlı romanındaki Rubaşov, gerçekte odur. Suçlanan biri (Zaitsev) mahkemede şöyle bağırmıştı: “Beni bir engerek yılanı gibi öldürün!” Ancak, gerçekte intihar eden, J.A. Getty ve O.V. Naumov’un 1999’da bastırdıkları kitapta yazdıkları gibi, Sovyet Komünist Partisi’nin kendiydi.
Düzenin buyurganları bunu fark ettiklerinde, içlerinden birilerini bu yanlışların simgesi olarak seçtiler, böylece önce baş cellat Yazhov, sonra Beria idam edildi. Müzisyen Şostakoviç’i tutuklamayı tasarlayan ajan Zançeski de casusluktan içeri tıkıldı. Bu olanları 1956’da ağlayarak anlatan partinin yeni önderi N.S. Kruşçov’dan başkası değildi.
ABD’ye gelince: Orada J. Edgar Hoover diye biri FBI’nın başında tam 48 yıl kaldı. Genel kanı bunun nedeninin elinde herkese ilişkin kalın dosyaların (ve içinde cinsel ilişki belgelerinin) oluşuydu.
Bu yargı tümden yanlış değil, ama eksiktir. Gerçek neden medyanın onun masallarını yayması ve halkın da ona inanmasıdır. “Demokratik” yaftalı bir düzenin aldatmayla karışık buyurganlığa dönüşmesinin anahtarı da buradadır. Ona “tehlikeli bir faşist” diyen bir azınlığın yanı başında, çoğunluğu yönlendiren medya onu pohpohluyordu. Yale’in tarih uzmanı Prof. Beverly Gage’in birkaç haftaya değin çıkacak kitabına bakınız.
Günümüzdeki yargı ise Hoover’ın “faşist” olduğudur, hem de Senatör McCarthy gibi başka faşistlerin yeşermesine ortam hazırlayarak... Tüm siyasetçilerin özellikle cinsel yaşamlarına ilişkin dosyalar tutmasına gelince: Hoover’ın kendi eşcinseldi. Hitler Almanyası’nda, Stalin damgalı Sovyetler’de ve Hoover ABD’sinde oynanmış olan bu oyunun kurbanları, adım adım gelen buyurganlık karşısında yardakçılığa soyunan kitle iletişim sorumlularının yardımıyla, halkın kendidir. Öte yandan, bu oyunun hedefi olan halkın hiç gücü yok mu? Vàclav Havel’in şu kitabını da okuyun: “Güçsüzlerin Gücü”