Hindistan’da ‘tanrılar’ kazandı
Türkiye’de Soma faciasında hükümet hiçbir sorumluluk üstlenmezken, Hindistan Başbakanı Singh, adının dolaylı olarak karıştığı kömür madeni skandalı yüzünden seçim kaybetti... Küreselleşme Hindistan’ı daha dindar, dini de daha siyasi hale getirdi.Tektanrılı dinlere karşı olan Hindu milliyetçiliği yeniden iktidar oldu.
Mustafa K. Erdemol/CumhuriyetDünyanın en büyük demokrasisi Hindistan’da 550 milyondan fazla seçmenin oy kullandığı seçimlerde, Bharatiya Janata Partisi’nin (BJP), ülkenin en eski partisi Hindistan Milli Kongre Partisi’niyenilgiye uğratması basit bir iktidar değişikliği değil. Seçim öncesi siyasi gözlemciler Kongre iktidarının başbakanı Manmohan Singh’in adının kömür madenleri ile ilgili olanı başta olmak üzere yolsuzluk iddialarına karışmasının seçimlerde BJP’ye yarayacağını söylemişlerdi. Kömür madeni şirketlerinin hükümete vermeleri gereken kâr payını düşük tutmaları, böylelikle 34 milyar dolar kâr elde etmeleri ülkede skandala yol açmıştı. Bunu itiraf edenler de devletin bu şirketi denetleyen kurulunun yetkilileri. Singh’in durumu bildiği halde göz yumduğu ileri sürülüyordu. Ama bu skandal, etkili olsa da BJP’nin zaferinin tek nedeni olarak gösterilemez.
BJP’ye 2009 yılında seçimi kaybettiren nedenler bu seçimlerde kazanmasına yol açtı öncelikle. 2009 seçimlerinde BJP’nin aşırı Hinducu vurgular yapması, ekonomik özgürlüğüne kavuşmuş, yabancı yatırımcıların adeta istilasına uğramış Hindistan’da artık taraftar bulamamıştı. Küreselleşmenin geri plana ittiği bir Hindu milliyetçiliği, eskisinden biraz daha fazla refaha ermiş Hint alt kesimlerinin ilgisini çekmiyordu artık. 2009 seçimlerindeartık dünya sermayesiyle bütünleşmenin “faydası”nı görmüş orta sınıflar üzerinde aşırı milliyetçi söylem pek tutmamıştı. “Fayda”lardan biri liberal ekonomi politikasının sonucu olarak ülkedeki o kahrolası kast sisteminin de sallanıyor olmasıydı.
Peki ne oldu da BJP kazandı? BJP, Türkçedeki anlamıyla Hindistan İnsanlarının Partisi, 1980 yılında, Hindu milliyetçiliği temeli üzerine kurulmuş, ülkedeki muhafazakârlığı da korumayı amaç edinmiş bir parti. Seçimleri kazanmasının nedenleri arasında, -biraz yumuşatılmış da olan- Hindu milliyetçiliğine geri dönüş ile artık ciddi bir sanayi haline gelen “tanrı pazarı”nın yüksek getirisi de var. Hindistan bir dinler ülkesi. Bunun etrafında oluşmuş gerçekten ciddi bir pazar var.
Kongre Partisi’nin neoliberal politikaları seçimleri kaybetmesindeönemli bir etken. “Tanrı Piyasası” (Nota Bene Yayınları) adlı kitabında süreci çok çarpıcı olarak anlatan Hindistanlı entelektüel Meera Nanda ülkede uygulanan bu neoliberal politikaların dinsel hizmetlere yönelik arzı kolaylaştırdığını, piyasayanlısı reformların devleti ve kurumsal sektörü dinsel kurumlarla yakın işbirliğine soktuğunu ileri sürüyor. Böylelikle ekonomik liberalleşme Hindistan’ı daha az seküler hale getiriyor. Yani dini ekonomi politikasının bir parçası haline getirmiş olmak Hindistan’da, aslında din temelli olan Hindu milliyetçiliğini yeniden canlandırmış oldu. Popülist bir neoliberal ekonomi politikası dindarlığı teşvik eder, özeti bu aslında. Nanda’nın “Tanrı Piyasası” olarak adlandırdığı uygulamalar sonucu eğitimin özelleştirilmesi dincileşmeyi hızlandırdı.
Nanda, BJP iktidardayken bu özelleştirmenin yükseköğretimim sadece bir ticarete dönüştürmediğini, “aynı zamanda bu kurumu tanrı ve din adamı ticaretine de açık hale getirdiğini” vurguluyor. 2007’de yapılan bir araştırmaya göre Hindistan’da dindarlık seviyesi bir hayli artmış görünüyor. Söz konusu yıldan geriye son beş yıllık dönemde dindar olduklarını söyleyenlerin sayısı ülkenin yüzde otuzunu oluşturuyor. 2004 yılında ülkede 2.5 milyon ibadethane varken sadece 1.5 milyon okul ve 75 bin hastane bulunuyordu. Yani çok açık ki Hindistan’da küreselleşme yanlısı neoliberal politikalar dini hep yedeğine aldı.
Çaycı çırağı başbakan
BJP, hem Hindulaşmayı hem de çoktanrılılık dindarlığını bünyesinde barındırdığı için gittikçe dindarlaşan halkın tercihi oldu. 63 yaşındaki Narendra Modi, eski bir çayçı çırağı. Bu yanıyla Hindistan’ın elit politikacılarından ayrılıyor. Belki de başarısı bundan kaynaklanıyor. Alt kaslarla da iyi ilişkiler kurabiliyor. Başbakanlığını yaptığı Gujarat eyaletindeki altyapı çalışmalarından ötürü “iş bitirici” bir politikacı olarak tanınıyor. Başarısında bunların payı elbette var. Ama hem Hindistan hem de dünya kamuoyunda ciddi bir endişe kaynağı Modi. Hükümeti, Hindistan’ın yerel partileriyle koalisyon yaparak kurma olasılığı var. Bu partiler geneli kapsamayan, faaliyet yürüttükleri bölgelere yönelik “radikal” programlara sahip. Bu da BJP’nin bu partilerle işbirliğini sürdürmek için tavizler vereceği korkusunu körüklüyor. Modi, aynı zamanda kutuplaştıran bir lider. Özellikle Müslümanlarıkorkutan bir durum bu. Ülkenin en büyük Hindu dini toplantılarının düzenleyicilerinden biriydi. Reddetmiş de olsa Gujarat’ta çoğu Müslüman bin kişinin ölümünden sorumlu tutuluyor.
İdeolojik beyin yıkama
Son olarak Nanda’nın günümüz Hindistan’ını çok iyi özetleyen şu cümlelerini okuyalım: “Kırmızı-beyaz- mavi bayrak Amerika için ne ifade ediyorsa, tanrılar da Hindistan için aynısını ifade etmektedir. Hindistan’da, Hindu tanrılarının halk arasında ilahlaştırılmaları ve Hindu ritüellerinin halk tarafından göze çarpar biçimde gerçekleştirilişi, tüm yurttaşların Hintliler olarak ulusal kimliklerini ‘dalgalandırmaktadır’. İslam ve Hıristiyanlık gibi ‘kitap dinleri’ harfe ve vahye dayanan dogmalarının ruhuna itaati gerektiren bir inancı zorunlu kılarken, Hinduizm... samimi ritüeller, festivaller, mitler ve gözlemler ile uygulanan ve inananı inanca bağlayan çok telli bir halat örmek adına, o kadar çok ve o kadar farklı noktalara düğüm atar ki, sürmekte olan ideolojik beyin yıkamanın farkına bile varılmaz.” Hindistan’da olan bu.