Hıfzı Topuz'dan bir Neyzen Tevfik romanı: “Çılgın ve Özgür"

Feriştahına eyvallahsız, ölümüne ayrıksı, hırsızın, arsızın belası, en sıkı devrimci, en baba sanatçı Neyzen Tevfik'in yaşamı, bir usta kalemin, Hıfzı Topuz'un elinde romanlaştı. Topuz’la “Çılgın ve Özgür: Neyzen Tevfik'in Romanı”nı konuştuk.

Gamze Akdemir / Cumhuriyet Kitap Eki

'Nasıl sevilmez böyle bir çılgın!'

Feriştahına eyvallahsız, ölümüne ayrıksı, hırsızın, arsızın belası, en sıkı devrimci, en baba sanatçı Neyzen Tevfik'in yaşamı, bir usta kalemin, Hıfzı Topuz'un elinde romanlaştı. Topuz’la “Çılgın ve Özgür: Neyzen Tevfik'in Romanı”nı konuştuk.

- Neyzen Tevfik, isyanın ve barışın, öfkenin ve huzurun da çözeltisi adeta... Roman türüne de çok müsait bir yaşam değil mi?
- Neyzen'de bu saydıklarınızın hepsi var. Onun yaşamı barış ve huzur özlemi, yaşam sevgisi içinde geçiyor. Yaşamdan tat alıyor, genç kızlara bayılıyor, insanlarla barışık, çevresindeki herkesle anlaşıyor, onların huysuzluklarına katlanıyor, genelde kimseye düşman gözüyle bakmıyor. Ama toplumdaki düzensizliklere, halkı soyanlara, dini sömürenlere başkaldırıyor. Her zaman barıştan yana, ülkeyi maceralara sürüklemek isteyenlere düşman, kara inançlarla savaşıyor, örümcekli kafalara karşı. Paraya ve koltuğa metelik vermiyor. Hiçbir zaman cebinde beş para tutmuyor, eline geçeni hemen o gün dağıtıyor. Özgürlüğünü asla dünya nimetleriyle değişmiyor. Dünya umurunda değil. Nasıl sevilmez böyle bir çılgın! Ama bütün bunların yanında Neyzen'in en önemli özelliği güncelliği. Neyzen'in şiirleri sanki bugün yazılmış gibi. Aramızdan ayrılalı 61 yıl oldu ama o hâlâ canlı ve dipdiri aramızda. Bugünkü düzensizliklere, yolsuzluklara basıyor küfrü, ana avrat dümdüz gidiyor.

NEYZEN'İN SALDIRDIĞI 'BÜYÜKLER'!

- Kimdi ve kim değildi bu adam? Başta kuşkusuz eşsiz bir ney ustası, duygulu bir şair... Döneminin bütün büyüklerine ve tabulara saldıran, yaşamı boyunca hiç kimseye ödün vermemiş olan bir çılgın... Sıra dışı, özgür bir sanatçı mı? Nasıl bir mottosu vardı hayatta; arsızı, namussuzu yerin dibine geçirmekte usta, feriştahına eyvallahsız, ezber bozan, öngörülemez, ölümüne ayrıksı Neyzen'in? En çok kime, nasıl ibretti?
- Evet, kimdi bu adam? Sıraladığın niteliklerin ve yeteneklerin hepsi onda var. Yani eşsiz bir ney ustası. Çevresinde onun çapında bir usta yok. Yaşamının son yıllarına kadar neyini dinleyen herkesi büyülüyor. Evet, büyük bir şair. Halkın sorunlarına yanıt getiren, haksızlıklara karşı duran, özgürlüğü haykıran, sosyal içerikli devrimci bir şair. Bu kadar mı? Hayır, Neyzen çağının en duygulu sevda şairlerinden biri. Şiirlerinde hepimizin duygularını paylaşıyor ama göklerde uçmuyor, ayakları yerde. Dizeleri içimize işliyor. Dönemin bütün büyüklerine saldırdığını sanma. Atatürk'e yaşamı boyunca saygılı kalmış. Onu görünce bayram etmiş, ölünce de yıllar boyu yas tutmuş. Onun saldırdığı büyükler başka! Hak hukuk tanımayan sultanlar, kitleleri savaşa sürükleyen maceracı çılgınlar, İttihatçılar, sömürü düzenine, yolsuzluklara, hırsızlıklara yeşil ışık tutan yöneticiler... Gel de sevme böyle bir adamı! Evet, hiç kimseye ödün vermiyor, ne padişaha, ne sadrazama, ne nazırlara, ne göğüsleri altın madalya kaplı paşalara, ne valilere ne de hidive. Evet, Neyzen halktan yana, ezilenden yana sıra dışı bir insan. Kalıplara düşman, anlamını yitirmiş geleneklere düşman, devrimden ve bizden yana bir sanatçı.

“ATATÜRK'ÜN 'SÜREKLİ DEVRİM' ANLAYIŞINI BENİMSİYOR”

- Neyzen'in devrim, devrimci yorumu, başta “yergi” olmak üzere hayatında ve adamlığındaki temel edimlerine ilk varışı, kırılma noktaları elbette şiirleri çevresinde de yapıtta nasıl yerini aldı? 
- Evet, Neyzen büyük bir devrimci. Bu devrimciliğin temelinde Atatürk hayranlığı var. Onu bağımsızlık ve özgürlük aşkı ve başkaldırı izliyor. Padişaha karşı başkaldırı, şeriata karşı başkaldırı, sömürü düzenine karşı başkaldırı, cehalete karşı başkaldırı, her türlü haksızlığa karşı başkaldırı ve bütün bunlar için diyalektik bir anlayışla devrimlere yaklaşım. Daha ne istiyorsunuz!

- Atatürk hayranlığı demişken. Hayatın, dünyanın kılcal damarlarına kadar farkında olan Neyzen, daveti üzerine bizzat tanışma olanağı da bulduğu Atatürk'ün düşüncesini, devrimlerini nasıl içselleştirmiş; istiklali, garbı, şarkı nasıl yorumlamıştır?
- Atatürk'ün sürekli devrim anlayışı ona çok uygun geliyor. Nerelerde devrim? Yalnız toplum düzeninde mi? Hayır, her yerde. Her şeyden önce kafalarda devrim. Aydınlanmada, akıla ve bilime inanmada devrim. Neyzen çağının düşünürleriyle boy ölçüşüyor. Kökünü İsa'dan önceki Grek uygarlığında, sonrada aydınlığa yönelik İslam felsefesinde bulan bir devrim. Yobazlığa, şeriatçılığa ve dikta yandaşlarına karşı bir düşünce devrimi.

“ÇILGINLIĞA SIĞINDI”

- Ensesinden düşmüyor sivil polisler ve jurnalciler. Az çektirmemişler. “Özgürlük mücadelesi ne denli çetin olmuştur”u da yazıyorsunuz. Roman, o yolda karşılaştığı güçlükleri ve baş ediş tarzını da ortaya koyuyor. Mesela bir istibdad, Neyzen'e ne kadar işledi ve işlemedi?
- Evet, Neyzen'in jurnalcilerle başı dertteydi. Türlü yalanlarla, iftiralarla suçlandı. Özgürlük savaşçılarının her toplumda ve her çağda nasibi bu işte! Ama Neyzen yılmadı, direndi, savaştı. Adı deliye çıktıktan sonra da sorun kalmadı. Ona delidir deyip geçtiler. Neyzen çılgınlığa sığındı.

- Müzikle organik bağı, o içsel hemhalli.. Esin kaynakları. Zaman zaman çekildiği inzivaları. Kusursuz yorum farkı. O aşmışlık. Türk müziğine ilişkin değerlendirmeleri. Hele ki Mevlevihane miladı. Ne izlekte yazıldı?
- Evet, Mevlevihane havası onu büyülüyor, dervişleri dinliyor, onlardan etkileniyor, ruh alemine katılıyor ve kendini kaptırıyor o duygu seline. Ama onların geleneklerine baş eğmiyor. Belirli bir yere kadar onlarla birlikte yürüyor ama katı disiplin kurallarından yana değil. Yollar ayrılıyor. Her şeyden önce özgürlük.

NEYZEN VE EKMELEDDİN İHSANOĞLU'NUN BABASI!

- İçki... Hastanelik olmalar... Tedaviler... Sormadan olmaz... Nasıl bir meclisti, hani nasıl bir paralel evren ve sanatı için de menbaydı onun için ve başta Ahmet Rasim ve Mehmet Akif olmak üzere arkadaşları... Nasıl bir hukuk, riyasızlıktı aralarındaki; nasıl bir bağdı o dönemin yazarları, şairleri?
- Evet, Neyzen çoğu zaman kendini içkiye verdi. İçki onu özgür bir dünyaya götürüyordu. Kafayı bulunca da kimseyi takmıyordu. Ama nasıl içiyordu? Onlarca, yüzlerce, binlerce şişe. Kimse onunla yarış edemiyordu. Yalnız rakı mı? Hayır, içkinin ve uyuşturucunun her türlüsü... Ama sırası gelince kendine içki yasağı koyuyor, aylarca perhize giriyordu. Şaşılacak bir otodisiplin! Ama günün birinde düzensizlikler, haksızlıklar onu çıldırtıyor ve “satmışım anasını” diyerek yine şişeye sarılıyordu. Evet, Ahmet Rasim yıllar boyu onun en yakın dostu oldu. Ahmet Rasim yaşça ondan çok büyüktü, ama olsun, Neyzen ona hayran oldu. Ben de tanısam bayılırdım. Gençlik yıllarımda onun şiirlerinden yapılmış şarkılar dilimden düşmezdi. Mehmet Akif'e gelince, Neyzen'in anılarında bambaşka bir Akif çıkıyor karşımıza. Neyzen'in can dostu bir Akif. Kahire'de Neyzen'i doğru bildiği bir yola sürüklemeye çalışan bir Akif. Kitapta onun Derviş Ahmet başlıklı bir şiiri var ki çok çarpıcı. Akif ona içkiyi yasak etmeye kalkıyor, nafile. İki zıt görüşün çarpışması. Ama birbirinden hiç vazgeçmiyorlar. Son haftalarda uzun uzun düşündüm, Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu'nun da babası o dönemde Kahire'deymiş ve Akif'in büyük hayranıymış. Neyzen mutlaka Sayın İhsanoğlu'nun babasıyla da beraber olmuştur. Kim bilir ne anıları vardı, hiç duymadık.

“SON YILLARINDA KALP KIRIK, KADEHLER KIRIK, HAYALLER KIRIK!”

- Sırdaş, dost çok kimseye... Ama kendi hep yapayalnız değilse de yalnız. Bu haline dair bir değerlendirmesini paylaşır mısınız?
- Evet, yalnızlık. Hele hele yaşamının son yıllarında Beşiktaş'ta depodan bozma evde. Kapının ipini çeken yok. Bereket kırk yılda bir sevgili gazeteci dostlarım İhsan Ada, Recep Bilginer ya da Nedret Selçuker röportaj bahanesiyle iki laf ediyor. Eski dostlar teker teker kayıplara karışmış. Ne Münir Ağabey (Çapanoğlu) kalmış ne Cahit Irgat ne Mina Urgan ne de Abidin Dino. Bereket çarşıda, meyhanelerde can dostu çapulcular var. Neyzen onlarla sohbet ediyor. Ama nerede o eski Bektaşiler, feylesoflar, şairler, yazarlar, sazendeler, hepsi yok olmuş. Neyzen de tevekkül içinde sırasını bekliyor. Yalnızlığın dramını yaşıyor. Ney duvara asılmış, boş şişeler yerde, kalp kırık, kadehler kırık, hayaller kırık, Neyzen perişan. O mutsuz Neyzen beni ölesiye duygulandırdı.

- Aşkları. Sonu hep hüsran. Nasıl bir âşık Neyzen? Tutkulu bir âşık ama. Aşkı ciddiye alıyor almasına ama sonra unutmayı başarıyor da... 
- Neyzen önce Kahire'de aşık oluyor. Sonu hüsranla biten bir aşk. Kız ses sanatçısı. Neyzen için bu büyük bir çılgınlık, büyük bir düş kırıklığı. Sonra, Neyzen'in karısına olan aşkı var, buna da kayınpederi olan hocaefendi karşı koyuyor. Sonu yine hüsran. Sonra, İstanbul'da hedefine ulaşamayan tutkular, Neyzen'in kendine olan güvensizliği ve kompleksleri. Geçen hafta bana röportaja gelen genç bir meslektaşım anlattı, Beşiktaş'taki aile büyüklerinden duymuş, Neyzen onlara sık sık gelir gidermiş ve evdeki yeşil gözlü bir kıza tutkunmuş. Bu da elbette umutsuz bir aşk. Kız 14-15 yaşlarındaymış, Neyzen ise 55-60. Neye varır bunun sonu. İşte umutsuz bir aşk daha. Kim bilir bunun gibi neler vardı Neyzen'in yaşamında.

gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr

Çılgın ve Özgür: Neyzen Tevfik'in RomanıHıfzı Topuz/ Remzi Kitabevi/ 272 s.