Hıfzı Topuz'dan anılar

Hıfzı Topuz, Bir Zamanlar Nişantaşı’nda ile Cumhuriyet döneminin ünlü ve değerli kişilerini tanıtırken aydınlanma sürecine ışık tutuyor. Yazar, yirmi beş yıl süren UNESCO döneminde bile bir ayağının Nişantaşı’nda olduğunu vurgularken Nişantaşı’na: ‘Merhaba beni bağrında büyüten tatlı semt!’ diye sesleniyor.

Hasan Akarsu

‘Bir Zamanlar Nişantaşı’nda’

Hıfzı Topuz, Cumhuriyet’le yaşıt ve çok üretken bir yazar. Roman, inceleme-araştırma, anı ve söyleşi türlerinde onlarca yapıtı var. Bir Zamanlar Nişantaşı’nda ise yeni kitabı ve anılarını kapsıyor.
Nişantaşı’nda dededen kalma konakta 1923’te bir kış günü doğan Hıfzı Topuz, ailesinin Şebinkarahisar’dan, Nevşehir’den iki yüz yıl önce İstanbul’a geldiklerini ve “Ben İstanbulluyum!” diyerek de şehre duydyğu sevgisini belirtiyor.

Yazar, Ihlamur’da geçen çocukluk anılarını, bayram yerine gidişlerini, ağabeyini müzevirlediği için babasından tokat yediğini unutamaz. Şişli Terakki Çocuk Yuvası’na gittiği günler masal dünyası içindedir. “Altın dönem” olarak nitelendirir o günleri. Anılarını yazarken okul yıllarında tuttuğu güncelerden yararlandığını, cep ajandalarının, “belleğinin kilit taşları” olduğunu vurgular. Cumhuriyet’in onuncu yılında Ankara’da Atatürk’ün önünden iki kez yürüyüşçülerle geçtiğini, on beşinci yılında ise Galatasaray Lisesi’nden bir grup öğrenciyle Ankara’ya gittiklerini ancak Atatürk’ün hastalığı nedeniyle gelemediğini belirtir.
 
TOPUZ VE AİLESİ

Topuz, ailesinin durumuyla ilgili de açıklamalar yapar. Babasının Ankara’da fabrikası vardır. İşler bozulunca fabrika kapanır. Bekçileri Hacı Osman Efendi de İstanbul’a yanlarına gelir. Sonra kayıplara karışır. Ali Amcasının ise birkaç kadınla evlendiğini, hovarda olduğunu, ölümünden haberleri olmadığını anlatır. Ailenin sıkıntılı yıllarında, çiftliğin, köşkün satıldığını, kiraya çıktıklarını, Galatasaray Lisesi’nde gündüzlü okuduğunu anımsatır. Nişantaşı’nda oturan ünlülerden Semih ve Şahap Balcıoğlu’nu anarken 1940’ta tanıştığı Nezihe İnkaya ile yedi yıl sonra evlendiğini ve elli beş yıl evli kaldıklarını vurgular. Evlilik ve askerlik sonrası yine konağa dönüp on bir yıl kalırlar.

Ağabeyi Zahir’in Kartal’da avlanırken ölmesi, sonra babasının ölümü aileyi çok üzer. Kiradan kurtulmak için konağa taşınmışlardır. 1947’de Hıfzı Topuz, 50 lira aylıkla Akşam gazetesinde gazeteciliğe başlar. Hacı Emin Efendi Sokağı’nın konakları zamanla yıkılır, yerinde apartmanlar yükselir. Geçmiş zamanın şehzade, prens ve prenses konakları böylece yok olur.

Yazar, Nişantaşı’nın Nişan Taşları’nı da tanıtır. Rasih Nuriler’i tanıtırken Sabahattin Ali’nin 1947’de onların evinde gizlenip yakalandığını belirtir. Şair Nigar Sokağı’nda oturan ünlülerden şair Orhan Seyfi Orhon’u, Cemal Reşit Rey’in babası Ahmet Reşit Bey’i de anarken Nazmi Akıman’ın anlattıklarından yararlanır.

Teşvikiye Caddesi’nde oturan Atatürk’ün sınıf arkadaşı Büyükelçi Behiç Erkin’le, Akademi Kitabevi’nin sahibi Hadi Olca’yı anımsatır. Arkadaşı Muvaffak Akşit’in Taif’te Ölüm’ü yazarken dedesi Mithat Paşa’yla ilgili belgeler verdiğini söyler. İsmet İnönü’nün küçük kardeşi Rıza Temelli’nin kızı Mutlu’nun anlatıklarından yararlanır. Mithat Cemal Kuntay’ın Abdülhak Hamid ve Mehmet Akif’le yakınlığından söz eder. Gazeteci Enis Tahsin Til ile 1947’de Akşam’da tanıştığını ve onun basınla ilgili “Yasaklar Defteri”nin ilginç olduğunu belirtir. Mustafa Ragıp Esatlı da renkli kişiliğiyle iz bırakanlardandır. Cerrah Prof. Dr. Mim Kemal Öke, bir anısında Atatürk’ün Larousse Ansiklopedisi’nde Türkleri kötüleyen bir maddeyi nasıl çıkarttığını anlatır. Böylece Atatürk’ün ne denli saygın bir kişiliği ve gücü olduğu bir daha anlaşılır. 

         
BİR AYAĞI HEP NİŞANTAŞI’NDA...
Hıfzı Topuz’un geniş çevresindeki kişiler saymakla bitmez: Selim Sırrı Tarcan, “Çağdaş beden eğitimini İsveç’ten getirmekle” tanınır. Maçka Palas Apartmanı ünlüleri: Abdülhak Hamid, Prof. Şekip Tunç, Prof. Ahmet Şükrü Esmer, romancı Kerime Nadir...

Sabahattin Eyüboğlu’nun evi bir “Kültür Akademisi”dir. İsmail Cem’in babası İhsan İpekçi’nin Atatürk filmlerini nasıl çektiği ilginç anılar arasındadır. İsmet İnönü Villası ve Anıtı’nın öyküsü ilgi çekicidir. 1940’ta yapılan İnönü Anıtı’nın DP döneminde depoya kaldırılması acıklı bir öyküdür. Yazar, o yıllarda Şişli Halkevi’nin, kültür gelişimine hizmet eden aydınların buluştuğu yer olduğunu vurgular. Atatürk dönemi İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Muhittin Üstündağ’ı, oğlu Üstün anlatır. Gazi’nin konağa gelip onları sınava çekmesi ve Üstündağ soyadını vermesi önemlidir. Yazar, Yayla Apartmanını yaptıran Yunus Nadi’yi anımsatır. Işık Lisesi’nin tarihini anlatırken 1935’te bu adı aldığını, ağabeyi Dr. Muzaffer Topuz’un da bu okulda iki yıl Fransızca okuttuğunu belirtir. Nişantaşı’ndaki akşam turlarını unutamaz. Topağacı ve Nişantaşı’ndan Ihlamur Palas’a taşınırlar. O çevredeki ünlü konaklarda önemli isimler oturur. 01 Şubat 1979’da öldürülen Atatürkçü, devrimci gazeteci Abdi İpekçi’yi anarken Cumhuriyet Meyhanesi toplantılarından da söz eder. 6-7 Eylül 1955 Olayları’nda Taksim’e gider ve önceden işaretlenen yerlerin yağmalandığına tanık olur. Nişantaşı’nda gidilen yerleri bir bir sayar. Şehir tiyatroları, pastaneler, meyhaneler... Florya Plajı’nda Atatürk’ü görür ve unutamaz. Son Dost Toplantıları’nda kimler yok ki: Prof. Coşkun Özdemir, Öner Ciravoğlu, Ali Sirmen, Altan Öymen, Turgay Olcayto...

Hıfzı Topuz, Bir Zamanlar Nişantaşı’nda ile Cumhuriyet döneminin ünlü ve değerli kişilerini tanıtırken aydınlanma sürecine ışık tutar. Yirmi beş yıl süren UNESCO döneminde bile, bir ayağının Nişantaşı’nda olduğunu vurgularken, Nişantaşı’na: “Merhaba beni bağrında büyüten tatlı semt!” diye seslenir. Doksan yılı geçmiş bir ömürden, anılarla ve belgelerle yansıyanlar Cumhuriyet dönemini aydınlatıyor. Geldiğimiz yerle geçmişi karşılaştırdığımızda, acıklı öykümüz içimizi acıtıyor.
 
Bir Zamanlar Nişantaşı’nda / Hıfzı Topuz / Remzi Kitabevi / 176 s.