‘Herkes gibi drama peşindeyim’

Yeni ve iddialı dizi “Alef”in başrolünde yer alan Ahmet Mümtaz Taylan, karantina günlerinde iç hesaplaşma yaptığını dile getiriyor.

Orhun Atmış

Koronavirüs salgını nedeniyle tüm dünyada dizi ve filmlerin üretim süreçleri de sekteye uğradı. Özellikle yerli yeni yapımın olmadığı bu çorak ortamda izleyicinin imdadına iddialı bir dizi yetişti: Alef. Yönetmeninden oyuncu kadrosuna merak uyandıran dizinin ilk bölümleri dün akşam dijital platform BluTV’de yayımlandı. Dizide tecrübeli dedektif Settar rolünü oynayan Ahmet Mümtaz Taylan ile konuştuk. Settar, dizide genç ve hırslı dedektif Kemal (Kenan İmirzalıoğlu) ve daha sonradan ekibe dahil olan Yaşar (Melisa Sözen) ile çeşitli cinayetlerin sırrını çözmeye çalışıyor.

- Oyuncu kadrosuna ve yönetmen koltuğunda Emin Alper’in oturmasına bakıldığında beklentileri oldukça yükselten bir dizi Alef. Sizi bu projeye dahil olmaya ikna eden şey neydi? Nasıl bir dizi bekliyor izleyiciyi?

Emin Alper’in varlığı çok etkili olmakla birlikte kabulun ilk şartı her zaman senaryo. Senaryo tastamamdı. Emin Alper, May Yapım’ın projeye düşkünlük düzeyindeki yaklaşımı, kast, yaratıcı ve uygulayıcı ekibin standart üstü kalitesi eklenince sereserpe kabul edip çalıştım Alef’te. Kendi adıma hep severek hatırlayacağım bir proje oldu. Ama seyirciyle buluşup kucaklaşmadan olmaz. Bekleyip seyircinin tepkisini almadan kanaat defteri kapatmam.

- Bir dijital platformun dizisinde ilk kez yer alıyorsunuz. Televizyon dizileri arasındaki süre farkı, bir oyuncu olarak sizi nasıl etkiledi?

Dijitale ilk işim. Dünya standardındaki süresi kalitesini olumlu manada etkiledi elbette. Daha rahat, hata payını en aza indirme şansımız olan bir çekim süreci yaşadık. Bölümü 150 dakikayı bulan dizilerle arasındaki fark uçurum düzeyinde. Böyle bir projeden sonra 3 saati bulan bölüm çekmek için sete dönme ihtimali bile yoruyor insanı.

‘AKLA, MANTIĞA SIĞMAZ’

- Halen devam eden setler hakkında ne düşünüyorsunuz? Öyle bir sette çalışır mıydınız?

Olumsuz anlamda düşündürücü. Herkesin işe ihtiyacı var biliyorum. Benim de. Hepimiz hazırlıksız yakalandık salgın felaketine. Fakat ölüm tehdidinin olduğu bir ortamda bir araya gelerek çalışmaya çalışmanın akla mantığa sığmadığı ortada. Sağlıkçı, kargocu, temel tüketim ürünleri üreticisi filan değiliz. Bilemiyorum, sürdürenlerle konuşmak, davul kimin boynundaysa, tokmağı ona vermek lazım. Ailemin yarın ne yiyeceğini bilmeseydim, pandemide iş gütmemek konusunda keskin olabilir miydim onu da bilmiyorum.

‘UZUN UZUN KEDERLENİYORUM’

- Peki, siz karantina sürecini nasıl geçiriyorsunuz? Her şey normale döndüğünde yapacağınız ilk şey ne olacak?

Bir aydır karantinadayım. Herkes gibi drama peşindeyim. Film, dizi, belgesel seyrediyor, daha yoğun okuyup yazabiliyorum. Amerika’da okuyan kızımla hemen her gün telefonda birbirimize moral veriyoruz. Bir de hiç kaçmadan, korkmadan uzun uzun kederleniyorum. Bugüne kadar yaptıklarım ve yapmadıklarım için. Söylediklerim, söylemediklerim için. Bu sürecin yeni bir dünya düzeni için düşünce zemini hazırladığını da düşünüyorum. Önce kendi zihinlerimizde dip bucak bir temizlik yapmak ve pandemi sonrası bunun toplumsal bilince olası katkısı üzerine düşünmek gerekiyor. Bunun için öyle çok da geniş vaktimiz yok. Hayat çok çok kısa.

‘TUHAF’ BU AY İNTERNETTE VE ÜCRETSİZ

- Bir yandan da Tuhaf dergi çıkmaya devam ediyor. Derginin yeni sayısı bu karantinayı nasıl işleyecek? Derginin yazarları olarak düzenli bir şekilde buluşuyordunuz, o buluşmalar online’a döndü mü, yoksa ara mı verdiniz?

Her vakit birlikteyiz. Tabii sosyal mesafeden. İletişim teknolojilerinde yardım alarak vs. Derginin yeni sayısı dijital olarak ve gündemi dikkate alan bir içerikle hazırlanıyor. Yeni sayı ücretsiz, okurun parmak ucuna bırakılacak. Pandemide okurumuzu yalnız bırakacak değildik elbet.