'Her türlü terörizmi kınıyoruz'

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, Başbakanlık otobüsünün yer aldığı konvoya eşlik eden polis aracına yapılan saldırıyla ilgili olarak, ''Hangi kaynaktan gelirse gelsin her türlü terörizmi şiddetle kınıyoruz'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, TÜSİAD ile Bölgesel Çevre Merkezi (REC) Türkiye tarafından kurulan İklim Platformu'nun çalışmaları kapsamında gerçekleştirilen ''Düşük Karbonlu Büyümenin Finansmanı Türkiye İçin Seçenekler'' konulu konferanstaki konuşmasına başlarken, ''Dün Kastamonu'da gerçekleşen ve herkesi derinden sarsan terörist saldırıyla ilgili'' görüşlerini paylaşmak istediğini ifade etti.

Boyner, şu görüşleri dile getirdi:

''Seçim öncesi bir gerginlik ortamı yaratma amacıyla Sayın Başbakan'ın konvoyuna yönelik gerçekleştirilen saldırıda bir polisimizi yitirdik. Öncelikle kendisine Allah'tan rahmet, ailesine, yakınlarına ve tüm polis camiasına baş sağlığı diliyorum. Hangi kaynaktan gelirse gelsin her türlü terörizmi şiddetle kınıyoruz.''

Türkiye'nin son 10 yıldır önemli ve dönüşü olmayan bir demokratikleşme hamlesi içerisinde olduğunu vurgulayan Boyner, demokratikleşme sürecinin tüm kesimlerce samimiyetle desteklenmeye devam edilmesi gerektiğini belirtti. Boyner, ''Kimsenin şüphesi olmasın ki hiçbir karanlık güç terör ve şiddet yoluyla ulaşmak için çalıştığımız sivil, demokratik ve müreffeh Türkiye hayalinin gerçekleşmesini engelleyemecektir. Biz bu konuda kararlıyız'' dedi.
 

 

''İyimserlikle temkini elden bırakmamak gerekiyor"

Ümit Boyner, gelinen nokta itibariyle Türkiye'nin, son birkaç yılda yoğunlaştırdığı müzakere çabalarının etkisiyle gerçekçi konumunu uluslararası çerçevede daha iyi anlatabilmeye başladığını, bu kapsamda Cancun'da kaydedilen ilerlemenin bu yıl Durban'da hukuki çerçeveye yansımasının sağlanabilmesi halinde çok büyük bir kazanç elde edileceğini belirterek, ''Ancak iyimserlikte temkini de elden bırakmamak gerekiyor'' dedi.

Türkiye'nin uluslararası iklim rejimindeki özel konumunun finansman mekanizmalarından yararlanma şekline de yansıtması ihtiyacını unutmaması gerektiğini vurgulayan Boyner, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Bu nedenle Türkiye olarak iklim değişikliğiyle mücadelede azaltım (mitigasyon), uyum ve teknoloji saç ayağında hem uluslararası taahhütleri yerine getirmek hem de 2050 vizyonunda düşük karbonlu ekonomi düzleminde rekabet gücümüzü koruyup ilerletebilmek için ihtiyaç duyacağımız kaynakları kaldıraç etkisi yüksek olacak şekilde tahsis edecek bir finansman modeli oluşturmak durumundayız. Diğer bir deyişle, sistemdeki konumu kendine özgü olan Türkiye'nin, finansman modelini de kendine özgü olarak oluşturması en akılcı yaklaşımdır. Bu tarz bir modeli oluşturabilecek altyapıya sahip olduğumuzu ve bu doğrultuda bazı avantajlarımız olduğunu hatırlatmak isterim.

Öncelikle bankacılık sistemimizin bilgi birikimi, rekabetçi gücü ve gelişmişlik düzeyi, böyle bir modeli rahatlıkla oluşturup işletebilecek güçte. İlk bakışta aleyhimizeymiş gibi görünen bir diğer fırsat ise bu yapıya ilk eklemlenen ülkelerden olmamamızdan kaynaklanıyor. 'Sonradan gelen avantajı' olarak tanımlayabileceğimiz bu durum, bize geçtiğimiz 10 yıllık sürede şekillenen sistemlerde ortaya çıkan tecrübelerden faydalanma olanağını sağlamakta. Ancak, düzenleme tarafında çok ciddi yenilikler yapmamız ve düşük karbon ekonomisi için yaratacağımız modele özgü biçimde sistemde ciddi değişiklikler yapmamız gerekeceğini bir kez daha vurgulamak istiyorum.''
 

Kamu politikaları tarafı

TÜSİAD Başkanı Boyner, yeni iklim rejiminde başarılı bir finansman modeliyle orta ve uzun vadede rekabet gücünü geliştirmiş bir ülke olabilmek için özellikle kamu politikaları tarafında bazı noktalara dikkat çekmek istediğini ifade ederek, ''Özel sektör yatırımlarının yenilikçiliğe, düşük emisyon teknoloji ve uygulamalarına yönlendirilmesi için orta ve uzun vadede güçlü bir politika sinyali verilmelidir. Düşük karbonlu kalkınmayı destekleyen kamu Ar-Ge kaynakları özel sektör yenilikçiliğini desteklemek üzere büyük ölçüde artırılmalı ve öncelikli hale getirilmelidir'' diye konuştu.

İklim değişikliğine uyum ve emisyon azaltımı için alınacak önlemlerin toplam maliyetinin yaklaşık yüzde 85'inin özel sektör tarafından karşılanmasının beklendiğini kaydeden Boyner, konuşmasını şöyle tamamladı:

''Bu yatırımların kamu veya özel sektör tarafından gerçekleştirilebilmesi için birincil öncelik olarak özellikle dış kaynaklardan uygun finansman olanaklarının sağlanması gerekmektedir. İkincil öncelik olarak da Türkiye;nin kendi özel durumuna paralel yeni bir finansman modeli geliştirmesi gerekmektedir. Türkiye konumundaki bir ülkenin düşük karbonlu ekonomiye geçişinde böyle bir finansman modelinin oluşturulamaması ülkemizin sürdürülebilir kalkınma hedefleri açısından da elzemdir.''