‘Her primadonna yalnızdır’

20. yüzyılın en önemli opera sanatçılarından Leyla Gencer, ölümünün 10. yılında sergi ile anılıyor. Prof. Yekta Kara, büyük ismi ve sergiyi anlattı

ORHUN ATMIŞ

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 20. yüzyılın en önemli opera sanatçıları arasında gösterilen Leyla Gencer’i ölümünün 10. yılında anmak için açılan “Leyla Gencer: Primadonna ve Yalnızlık” isimli sergi Borusan Müzik Evi’nde 10 Ekim’e kadar ziyaret edilebiliyor. Serginin küratörlüğünü ise 35 yıl süreyle İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde solist, sanatçı, müdür, rejisör ve genel sanat yönetmenliği yapmış olan Prof. Yekta Kara üstlendi.

Yekta Kara, sergi fikrininin nasıl ortaya çıktığı sorusuna, “Leyla Gencer’e ilişkin bir sergi düzenleme önerisi bana İKSV ve Borusan Sanat yöneticilerinden geldi. Gencer’in 10. ölüm yıldönümü nedeniyle her iki kurum da birçok etkinliği programına almıştı zaten. Kanımca, bu büyük sanatçıyı geniş kapsamlı biçimde gündeme getirme ve anma fikri, özellikle genç kuşağın kendisini farklı yönleriyle tanıması açısından önemli bir vesile yarattı” yanıtını veriyor.

Kendisinin sergiye nasıl hazırlandığını ve Leyla Gencer’in sergide bulunan eşyalarının nasıl seçildiğini sorduğumuzda ise şöyle yanıtlıyor sanatçı: “Benim çıkış noktam, bilinenin ötesindeki Leyla Hanım’ı anlatmak, bir anlamda, bu çaptaki gerçek opera sanatçılarının yaşamına dair ipuçları sunmak oldu. Her şeyden önce sanatçının işine yönelik adanmışlığına, bu uğurda nice bedel ödediği yaşamına vurgu yapmak istedim. Okumak, araştırmak, sürekli öğrenmek ve çalışmak esasına dayalı bir özel yaşam bu. Eşyalarını seçip kurgularken temel düşüncem, bu eşsiz primadonnanın sahne üstündeki o parıltılı dünyasının gerisinde ne denli büyük emek ve özveri olduğunu irdelemekti. Bugüne dek hiç gün ışığına çıkmamış, sergilenmemiş görsel malzemeden de yararlanarak Leyla Gencer’i bilinmeyen yönleriyle aktarma fırsatını buldum.”

‘Sürekli takip etti’

Serginin isminde geçen “Yalnızlık” ifadesini ise şu sözlerle açıklıyor Kara: “Her primadonna yalnızdır. Esasen yaratıcılık sürecinin ‘olmazsa olmaz’ koşuludur yalnızlık. Bunu kesinlikle olumsuz manada almıyorum. Zirvede o sınavları verirken de, sadece rakiplerinizle değil, asıl önemlisi, kendi kendinizle yarışırken de, sahnede arkanızda yüz kişilik koro olsa dahi yalnızsınızdır. Hazırlık sürecinde, gösteri anında hep yalnız.” Leyla Gencer, uzun seneler İtalya’da yaşamını sürdürüp tüm dünyanın ilgisini çekmiş bir sanatçı. Bu nedenle de ona vatandaşlık teklif eden çok sayıda ülke olmuş. Ancak bunların tümünü reddetmiş Gencer. Onu yakından tanıyan Kara’ya ülkesiyle olan bağını sorduğumda şöyle yanıtlıyor: “Leyla Gencer inanılmaz bir ilgi ve sevgiyle uzakta yaşadığı ülkesini sürekli takip ederdi. Salt sanata yönelik değildi bu ilgi. Her alanda olup biteni öğrenmek isterdi o. Sahneye veda ettikten sonra seminerleri nedeniyle olsun, İKSV’deki sorumlulukları ve Leyla Gencer Opera Yarışması bağlamında olsun çok daha sık ve uzun süreli geldi ülkesine.”

‘Ülkeye Zeynep Oral tanıttı’

Leyla Gencer’i Türkiye’ye tanıtan -kendisinin dile getirdiği üzere- Zeynep Oral’ın yazdığı ve 1992 yılında yayımlanan “Tutkunun Romanı” kitabıydı. Kara’ya böyle bir sanatçının seneler boyu dünyanın her yanında ödüller alırken neden Türkiye’de el üstünde tutulmadığını sorduğumda, şu yanıtı aldım: “Türkiye, Leyla Gencer’i vefatından sonra değil, Zeynep Oral’ın kitabıyla tanıdı. Bu çok önemli bir dönüm noktasıydı. Tanınırlığı sadece müzikseverlerle sınırlı kalmayıp geniş kitleye yayıldı. Leyla Gencer gibi bizi sürekli onurlandıran bir sanatçımızın var olduğunu Zeynep Oral sokaktaki insana, bir başka deyişle, o güne dek opera sanatıyla hiç ilişki kurmamış olanlara bile anlattı, çok büyük iş başardı. Ancak şu açıdan size katılıyorum, Gencer sahneye çıktığı yıllarda kendi ülkesinde, yurtdışında karşılaştığı ilgiyi pek görmedi”

‘YENİ YILDIZLAR ÇIKACAK’

İKSV, ayrıca, Borusan Sanat ve La Scala Tiyatrosu Akademisi işbirliğinde, Leyla Gencer Şan Yarışması’nın dokuzuncusunu 23-28 Eylül tarihleri arasında İstanbul’da düzenliyor. Bu sene final serisinde 44 şancı yarışacak. 28 Eylül Cuma akşamı Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda şef Pietro Mianiti yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası eşliğinde gerçekleştirilecek final galasında ise ödüller sahiplerini bulacak. Jüri üyeleri arasında yer alan Yekta Kara’dan, yarışma ile ilgili görüşlerini de aldık: “Yıllardır jürisinde bulunmaktan gurur duyduğum Leyla Gencer Opera Yarışması Türkiye’nin yanı sıra uluslararası platformda da çok önemli bir yarışma. Genç yeteneklerin yolunu açıyor, gerçek anlamda ‘yıldız’lar armağan ediyor opera dünyasına. Birinci olanların, dereceye girenlerin dünya kariyeri yapmaları elbet rastlantı değil. Unutmayalım, Leyla Gencer’in amaçladığı tam da buydu: Genç sanatçılara el vermek.