Hepimiz aynı gemideyiz (23.06.2019)

Oyuncu-yönetmen Valeria Bruni Tedeschi, dördüncü uzun metrajı The Summer House’da (Yazlık Ev/ 2018) aile dinamiklerini eğlenceli , komik aynı zamanda dramatik, hüzünlü bir anlatım kullanarak betimliyor. Aile arasında aşk, sevgi, şiddet, acımasızlık, sevecenlik , nefret, öfke duygularının aynı anda yaşandığını vurguluyor.

Aslı Selçuk

‘Yazgının hiçbir cilvesi, hastalıklar, ekonomik sıkıntılar ya da iş yaşamındaki başarısızlıklar, ayrılıklar kadar can yakmaz. Ayrılık, kaygının özüne dokunur ve onu canlandırır. Yaşamın size verebileceği en derin acılardan biridir’. Botho Strauss

It’s Easier for a Camel (2003), Actresses (2007), A Castle in Italy (2013) adlı yarı otobiyografik filmlerinin ardından Valeria Bruni Tedeschi (Carla Bruni’nin kızkardeşi) yine küçük burjuvaların yaşamlarına yönelerek bu kez kendi ailesinin öyküsünü anlatıyor. Yönetmen Anna (Valeria Bruni Tedeschi) son filminin ön hazırlıklarına girişmiştir. Genç oyuncu sevgilisi Luca (Riccardo Scamarcio) ile Paris’ten Fransız Riviyerası’ndaki yazlık evine doğru gitmeye hazırlanırken Luca biriyle tanıştığını onunla gelmeyeceğini söyler. Büyük bir düşkırıklığı ve üzüntü yaşayan Anna Cote D’Azur’deki aile villasına tek başına gider.


Anna’nın İtalyan-Fransız ailesi alkolik, mutsuz kızkardeşi Elena (Valeria Golino), annesi Louisa (Marisa Borini, Tedeschi’nin gerçek annesi), Elena’nın acımasız işadamı sağcı Fransız kocası Jean (Pierre Arditi), kızı Celia (Oumy Bruni Garrel, Tedeschi’nin kızı) , amcası Bruno’dan (Bruno Raffaelli) oluşmaktadır. Çalışanlarıysa senaristi Nathalie (Noémie Ivovsky), Jean’ın sekreteri Stanislas (Laurent Stocker), hizmetçiler ise Jacqueline (Yolande Moreau), Pauline (Guillaine Londez), kahya Gérard (Joel Clabeult) oğlu François’dan (Brandon Lavieville) kuruludur.

 

 Yazlık Evi, 4 bölümde anlatan yönetmen, dramatik komedisinde varsıl, refah dolu bir yaşam sürmelerine karşın kimsenin mutlu olmadığını, yaşamın acılarla, üzüntülerle, düş kırıklarıyla dolu olduğunu, zenginlerin ya da yoksulların hiç kimsenin acıdan, yalnızlıktan, hastalıktan, ölümden kaçamadığını irdeler.

“Zengin küçük burjuva bir aileyi anlatıyorum, aslında hepimiz aynı gemideyiz. Karakterlerimin hiçbiri mükemmel, güçlü değil. Ben onları oldukları gibi seviyorum” der Bruni Tedeschi. Hizmetkarlar bunca bolluğun, lüksün, konforun içinde bazı şeylerin ters, yanlış gittiğinin ayrımındadırlar. Jacqueline yeni gelen güvenlikçiye villayı gezdirirken “Cennette geldin sanırsın ama burası bir cehennem” der. Binlerce işçiyi gözünü kırpmadan işten çıkartan kapitalist Jean bahçeye giren yaban domuzlarını tehlikeli göçmenlere benzetir. Çalışanlar sosyal haklarının peşindedirler. 18 yaşında bulaşıkçı olarak villaya gelen Jacqueline “Artık gerçekleri görmeliyiz, ülke kötüye gidiyor, ülke artık bizim değil” der.

Yemek masası çevresinde toplanan Borsini’ler itiraflara başlarlar. Herkes bildiğini okur, kimse kimseyi önemsemez. Görüntü yönetmeni Jeanne Lapoirie ile yapım tasarımcısı Emmanuelle Duplay, şatafatı, zenginliği çok iyi yansıtmışlardır ama dış görüntü yanıltıcıdır. İtalyan, Fransız oyunculardan oluşan kadro başarılı bir ekip performansı sergiler. Anna ile Elena’nın ünlü İtalyan şarkıcı Nada’nın ‘Che freddo fa’ şarkısını birlikte söyledikleri sahne etkileyicidir.


Maksim Gorki’nin Yazlıkçılar (Yaz Misafirleri/ 1904) oyunundan serbest uyarlama yapan Tedeschi, Yazlık Ev’de aile kızgınlıklarını, sevgi eksikliğini, ekonomik konuları, varoluşçu öfkeleri, sınıfsal çatışmaları, burjuvazinin zaaflarını, zaman zaman ustaları Federico Fellini ve Dino Risi’yi anımsatan sekanslarıyla, komediyle dramı harmanlayarak betimliyor.