Hem öksüz hem yetim hem öğretmen hem sanatçı
Safiye Ayla, 1968 yılında hazırladığı vasiyetinde, mal varlığını Türk Eğitim Vakfına bağışladı. Vâkıf sanatçıyı TEV de her yıl saygıyla anıyor.
Emel SeçenO kadar gam, keder sonrası ÇİLE BÜLBÜLÜM ÇİLEMİYOR ARTIK! Çünkü o, Atatürk’ten hatıra, Türk halkının gönlünde hâlâ özel bir yeri var. Onun hikâyesi filmlere konu olabilecek değerde, niteliği ise şimdiki gibi kof değil.
Savaş yıllarının çocuğu ama Cumhuriyetin doğumuna tanıklık eden bir sanatçı olarak bilinen Safiye Ayla’nın aslında öğretmen olduğunu kaç kişi bilir? Dr. Tuncay Özverim, bize Corinne Hanım’dan sonra bir başka güzel anı veriyor. Annesi ile aynı okulda, aynı sıralarda okumuş, arkadaşı olmuş Safiye Ayla’yı vefatının 23. yıldönümünde onun anlattıklarıyla anıyoruz.
Safiye Ayla’nın babası, Hicazizade Hafız Abdullah Bey, annesi Suudi Arabistan’dan gelip küçük yaşta Osmanlı sarayına girmiş, Seyyide Hanım olan küçük Safiye önce babasını ve henüz 3 yaşında iken annesini kaybetmiş. Bir süre Kâğıthane’deki Çağlayan Darüleytamı’na bırakılır, ilkokulu burada bitirir.
I. dönem Bursa milletvekilliği yapan Şeyh Servet Efendi tarafından evlat edinildikten sonra ise Bursa Muallim Mektebi’ne kaydolur. Fakat okul hayatı Bursa, Adana ve Konya’da farklı okullarda devam eder. Tuncay Özverim’in annesi Kazime Hanım ile yolları ilk kez Konya İlköğretmen Okulu’nda kesişir.
Cumhuriyetin ilk kadın öğretmenlerini Tuncay Bey şöyle anlatıyor: Ne mutlu bana ki ben de Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden birinin oğluyum. Safiye Hanımefendi, o yıllarda annemin hem sınıf hem en yakın arkadaşı. Ve bize yıllarca çirkinliği yüzünden kendisinin perde arkasından dinlediği anlatılan, Atatürk’le ilgili akla hayale getirilemeyecek çok yakıştırma yapıldı.
Bana, sizi etkileyen en önemli kadın sesi hangisi deseler şüphesiz Safiye Ayla derim. Dokunaklı kelimesi az kalır. Onun sesi, insanın içine işler. Anne tarafından Suudi Arabistanlı ve zengin bir aileden gelme. Dahası o zamanlar zengin aile kavramı olmadığından, paylaşmak ve kaynaşmak daha kolay.
Samimiyet, arkadaşlık asıl zenginlik. Annem kendisiyle hemen hemen her konuda arkadaşlık yapmış. Zaman zaman dönüp anılarıma baktığımda iyi ki bu insanları tanıdım ve yaşamı algılayışlarına şahitlik ettim, diyorum. O zamanlara ait ve Safiye Hanımefendi’yi bağlayan en büyük ayrıcalık olabilecek gerçek, öğretmenin bazen derse ara verip “Safiye, haydi sen bize bir şeyler söyle!” kısmı.
Annemle dostlukları uzun süreli ama onun hayranları sadece öğrenci ve öğretmen ile sınırlı kalmıyor. Malum asıl başöğretmen, kendisinin en büyük hayranı. Bundan farklı olarak diğer anı da üniversite yıllarımda kendisinin açık hava tiyatrosundaki konser biletlerini satmış ve harçlığımı çıkarmış olmam. Sonra da kumaş alıp takım elbiselerimi diktirebildim, Safiye Ayla’nın biletleri bir hafta önceden satışa çıkmıştı. Telefon açtı ve “Tuncay Bey, nasıl gidiyor satışlar” diye sordu.
Tabii hem satışlar iyi hem aramasından dolayı bir başka mutlu olarak ifade kısmında güçlük çekiyorum. Dolayısı ile güzel hatırladığım zamanlar. Yıllar sonra Almanya’da yaşadığım süreçte, kendisini Atatürkçü Düşünce Derneği balomuza davet ettik. Artık şarkı söylemiyordu, yaşlanmıştı ve durumunu şu şekilde ifade etmişti: “Çile bülbülüm, çilemiyor artık!” Ama öyle bahsedildiği gibi çirkin bir hanım değildi, hatta son dönemlerinde bile bir kadın anatomisi olarak fiziği gayet iyiydi. Ayrıca biz çocukken Cihangir’de kendisini gören hanımefendilerin konuşmalarından bildiğim kadarı ile de öyle.
ÖLMEYEN SES
İlk plağını 1930’da Columbia Plak Şirketi adına doldurdu. Yesari Asım Bey’in “Bekledim de gelmedin” ile “Sevda Yaratan Gözlerin” şarkılarını seslendirdikten sonra şöhret kapıları açılmıştı. Darüttalim-i Musiki Heyeti’nin bir konserinde sahneye çıkan sanatçı, siyah önlükle sahneye çıkmasına maarif müfettişlerinin tepkisi nedeniyle bir süre sonra öğretmenlikten ayrıldı ve gazinolarda çalışmaya başladı.
Hafız Ahmet, Saadettin Kaynak, Selahattin Pınar ve Udi Nevres Bey’in müzik bilgilerinden yararlandı. 1931 yılında Küçükçiftlik Parkı ve Mulen Ruj Gazinosu’nda sahneye çıkan Safiye Ayla, assolistliğe yükseldi. İlk kez İstanbul Vali Yardımcısı Nuri Bey’in 1932 yılında evinde düzenlenen davette, bir ilk de Atatürk’ün huzurunda şarkı icra edecek olmasıydı. İlk kez söyledi ve kendisinin en beğendiği ses oldu.
Mustafa Kemal Paşa adına düzenlenen konserde Sadettin Kaynak’ın Türk Kurtuluş Savaşı’nı konu alan “Yanık Ömer” adlı bestesini seslendirmiş ve konser sonunda Mustafa Kemal, “bu şarkının Batı müziği tarzında çoksesli düzenlemesinin güzel olacağını” ifade etmişti.
Atatürk’ün ölümünden sonra onun vasiyetini yerine getirmek için girişimlerde bulunan Safiye Ayla, Muammer Sun’a orkestrasyonunu hazırlatıp Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde çoksesli bant kaydını gerçekleştirdi. Tüm sanat hayatı boyunca ilk olarak İstanbul Radyosu olmak üzere sayısız konser, beş yüzden fazla plak kaydetti. Hepsi satış rekorları kırdı ve yurtdışında tanınan bir sanatçı oldu.
İstanbul Belediye Konservatuarı İcra Heyeti görevinde bulunduğu sırada tanıştığı besteci Şerif Muhittin Targan ile 1950 tarihinde evlendikten sonra gazinolarda sahne almadı, yalnızca 1951-1974 arası ayda bir kez Saray Sineması konserlerinde dinleyicileri ile hasret giderdi. Eşini 1967 yılında kaybetti ve en son konserini Atatürk’ün anısına Türk Kültürüne Hizmet Vakfı yararına 1987 tarihinde AKM’de gerçekleştirdi.
Güzel bir diksiyon, eserlerde ölçüye uyum, aynı kararda düzgün ve coşkun özelliği ile çekici formda okuyan Safiye Ayla’nın sesindeki pürüzsüzlük, en tiz perdelerde bile kaybolmazdı. Türk sanat musikisinin en seçkin eserleri kadar Rumeli türkülerini de içine alan geniş repertuvarıyla çok seveni vardı.
“Seninle doğan güldür bu gönül” ve “Aşk yaprağına konarak koza öresim gelir” adlı iki de bestesi bulunan Safiye Ayla, 1942’de Rey Kardeşler’in “Alabanda” revüsünde Kraliçe Mimoza rolünü canlandırarak oyunculuk da yapmıştı. 1968 yılında hazırladığı vasiyetinde, mal varlığını Türk Eğitim Vakfı’na bağışlayan sanatçıyı TEV de her yıl saygıyla anıyor.