Hem hain hem merhametli

Her karede nefis bir estetik, muhteşem bir sinematografi ve başrolde hemşire ‘Mildred Ratched’ karakterine hayat veren Sarah Paulson’ın güçlü oyunculuğuyla televizyon dehası Ryan Murphy’nin yeni dizisi ‘Ratched’, kesinlikle tadına doyulmaz bir ‘film noir’ nostaljisi.

Cenk Erdem

İyi bir sinema izleyicisi, yönetmen Milos Forman’ın “Ken Kesey” romanından uyarlanan ve “en iyi film ödülü” dahil olmak üzere 5 Oscar ödüllü “Guguk Kuşu” (One Flew Over the Cuckoo’s Nest) filmini ezbere bilir. Elbette filmde Jack Nicholson’ın Oscar ödüllü performansı unutulmaz ama Ryan Murphy’nin son harikası “Ratched”, Guguk Kuşu’nda vaktinde Louise Fletcher’ın canlandırdığı ve Oscar kazandıran zalim hemşire Ratched karakterinin kurgusal geçmişini hayal ediyor.

Televizyon dehası Ryan Murphy’nin yayımlanır yayımlanmaz tüm dünyada en çok izlenen Netflix dizisi olmayı başaran ve bu başarısını tam 1 hafta boyunca sürdüren gerilim dizisi “Ratched”, daha en başından sizi yarattığı dünyanın içine çekmeyi başarıyor. Her karede nefis bir estetik, muhteşem bir sinematografi ve başrolde hemşire “Mildred Ratched” karakterine hayat veren Sarah Paulson’ın güçlü oyunculuğuyla “Ratched”, kesinlikle tadına doyulmaz bir “film noir” nostaljisi. Dizi, 1947’de Kuzey Kaliforniya’da, Dr. Richard Hanover (Jon Jon Briones) ve başhemşire Betsy Bucket (Judy Davis) tarafından yönetilen bir psikiyatri hastanesinde geçiyor.

Sarah Paulson’ın manipülatif bir yolla hastaneye kendini hemşire olarak aldırmasıyla macera başlıyor. Bir ev dolusu rahibi katleden ve kliniğe getirilen katil Edmund Tolleson’ın (Finn Witrock) arkasındaki hikâye ortaya çıktığında dizinin rengi değişiyor. Dizinin psikiyatri tarihi açısından değerli hikâyeleri arasında hidroterapi ve lobotomi gibi tartışmalı “tedavilere” atıflar var. Üstelik Ryan Murphy yine aktivist damarıyla LGBTQ + profillerinin cezalandırıldığı, eşcinselliğin hastalık olarak görüldüğü yakın geçmişi de gözler önüne seriyor. (Eşcinsellik, 1973’te ABD’de bir ruh hastalığı olarak sınıflandırılmaktan çıkarılmış, 1990’da da Dünya Sağlık Örgütü aynı kararı almıştı.)

SHARON STONE’UN DÖNÜŞÜ...

Murphy’nin prodüksiyonlarında dönem efsanelerini yeniden ekrana kazandırma alışkanlığı fazlasıyla Tarantino’yu anımsatıyor. Bu dizide de Sharon Stone efsanesi geri dönüyor. Stone, tıpkı American Horror Story dizisinin “Apocalypse” sezonunda, “Hanedan” dizisinin efsane televizyon karakteri Alexis’e can veren Joan Collins gibi kült bir karakterle karşımıza çıkıyor. Ancak Stone, Murphy’nin ellerinde American Horror Story serisinin şöhretini daha da yukarı taşıyan Jessica Lange gibi değerlendirilebilir.

Murphy’nin Stone için tasarladığı Lenore Osgood karakteri öyle büyüleyici ki. Ryan Murphy yine abartılı ama nefis bir karakter yaratmış. Stone, intikam hissiyle tutuşan ve yıkıcı olduğu gibi aynı zamanda kırılgan bir kalbi muhteşem oynuyor. Dizi yer yer karakterlerinde ya da hikâyede abartılı tarafa geçiyor, ancak kitsch tarafı da kurdukları dünyada harika işliyor.

Tüm bunların yanı sıra dizi, sunduğu onca cinayete, entrikaya, sırlara ve tempoya rağmen izleyiciye müthiş bir incelikle karakterlerin dünyasına girme fırsatı da yaratıyor. Charlotte karakteri gibi sürpriz karakterler bir anda dizinin merkezine oturuyor. Sarah Paulson’ın kusursuz oyunculuğuyla hemşire Ratched’in hain, manipülatif yönüyle merhametli yönü arasında kurduğu denge hayranlık uyandırıyor, Lou Elyrich imzalı kostümler de cabası.