Hedefi sağ-sol kutuplaşması
AKP lideri Erdoğan’ın bir süredir klasik İslami muhafazakâr söyleminin yanına milliyetçiliği de eklemesi ve solun tüm renklerini hedef almasının altında 2019 seçim stratejisi yatıyor. Kulislerde Erdoğan’ın bu stratejiyle seçim öncesinde bir sağ-sol bloklaşması yaratmayı hedeflediği belirtiliyor. Erdoğan, bu strateji nedeniyle Meral Akşener öncülüğündeki İYİ Parti’yi ve bu partiden gelen eleştirileri görmezden geliyor. Aynı şekilde eski yol arkadaşı Abdullah Gül’ün, AKP politikalarına yönelik eleştirileri de bu strateji gereği Erdoğan tarafından suskunlukla karşılanıyor.
Erdem GülCumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, parti içi operasyonları tamamladıktan sonra cumhurbaşkanı seçimi için yeni stratejisini sağ-sol bloklaşma olarak çizdi ve başlattı. İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yönelik tavrını da bu stratejinin bir parçası olarak belirledi. Erdoğan, 10 Kasım haftasındaki Atatürkçülük açılımının ardından yeni bir söyleme daha geçti. Bu haftadan itibaren yalnızca CHP eleştirisiyle sınırlı kalmayan olumsuzlukları genel olarak solla ilişkilendiren konuşmalar yapmaya başladı. Bol “komünist” vurgulu, “Tüm kötülüklerin anasının sol olduğu” mesajını veren cümlelerin, konuşmalarının ana eksenini oluşturması dikkat çekti. Ankara kulislerinde Erdoğan’ın söylemlerindeki yeni vurgularla yeni seçim stratejisi arasında bağ kuruluyor. Yine kulislerde bu stratejinin iki önemli mayın konusu olduğunun da altı çiziliyor. “Erdoğan’ın yeni seçim stratejisi” başlığı atılabilecek kulis bilgileri şöyle:
Gökçek tarzı
Erdoğan, 15 yıldır her seçimde bir şekilde sürüklediği kendi seçmenini yeniden etrafında motive ve konsolide edebilmek için sağsol kutuplaşma stratejisi uygulayacak. Söylemleri bunun habercisi. Aslında bu strateji, yeni bir buluş değil. Bu stratejiyi, uzun yıllar çok ustaca istifa ettirilen eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek uyguladı. Bu strateji, seçmeni sağ-sol şeklinde kutuplaştırmaya dayanıyor. Ara renkleri ortadan kaldırmayı ve böylece sağın tamamının oylarını toplama hedefi diye ifade edilebilir.
AKP oyları yeterli değil
Erdoğan’ın, “Ruhu faşist, beslenme kaynağı komünist, söylemi popülist kesimlere sesleniyorum. Türkiye’de Cumhuriyetimizin ortak değerleri adına demokrasi düşmanlığı, millet düşmanlığı, ezan-bayrak düşmanlığı yaptığınız günler artık sona ermiştir” sözleri bu stratejinin çok bilinçli seçimi. Keza “Türk solunun tarlası sözümona karşı oldukları emperyalistler tarafından çok önceden sürülmüştür” sözleri de. Böylece yüzde 50+1 çıtası için artık yeterli olmayan AKP oylarının yanına MHP’nin yanı sıra İyi Parti, SP ve BBP seçmenlerini de dahil etmek istiyor.
Mayınlı alanlar
Erdoğan’ın bu stratejisi içinde iki mayınlı alan önemli yer tutuyor. Bunlardan biri İyi Parti’yi kuran Akşener. Erdoğan’ın, içinde Akşener kelimesi geçen bir tek cümle bile kurmaması başka nedenlerin yanı sıra bu yeni sağ-sol blok stratejisinin bir parçası. Erdoğan, kendi aday olacağı cumhurbaşkanı seçiminde İyi Parti seçmenlerinden de oy almayı amaçladığı için de Akşener’i hedef almıyor. Hatta Akşener’in cumhurbaşkanı adayı olacağına ilişkin mesaj vermesine karşın Erdoğan bu tavrını bozmadı. Akşener’e hükümete yönelik eleştirilerine karşı tek laf etmedi.
Akşener’le hukuku
Akşener’in kuruluş aşamasında AKP ‘de yer alıp sonra ayrılması ve Erdoğan’la olan hukuku da onu hedef seçmemesinde etkili. Bu tavrında üçüncü bir neden olduğu da iddia olarak konuşuluyor. Buna göre Erdoğan ile Akşener arasında İyi Parti kurulmadan önce aracılar kanalıyla bazı görüşme trafikleri yütürüldü.
Gül suskunluğu
Strateji içinde ikinci görmezden geldiği alanda 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bulunuyor. Gül, daha 9 kasımda Bahçeşehir Üniversitesi’ndeki konuşmasında hükümetin “Tüm dünya bize karşı” şeklindeki tezlerine açıkça karşı çıktı. “Dış politikasının güçlü olabilmesi için bir ülkenin önce evinin içinin düzenli olması lazım. Evinin içi düzenli olmayan bir ülkenin çok güçlü bir dış politika güdebilmesi mümkün değildir” diyerek hükümeti özeleştiriye çağırdı. Hatta konuşmasında hukukun üstünlüğüne, demokrasiye ve özgürlüklere vurgu yaptı. Gül’ün açık eleştiri niteliğindeki sözlerine Erdoğan ve AKP’den tek bir tepki bile gelmezken, sadece MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tepki verdi.
100 bin imzayla aday olursa
Hatta Gül’ün özellikle OHAL uygulamalarına yönelik bazı eleştirilerini kendisini ziyarete gelen AKP’lilere de ilettiği biliniyor. Bu ziyaretçiler aracılığıyla Gül’ün zaman zaman CHP’lilerin yaptığı dozdaki eleştirilerinin Erdoğan’a kadar ulaştığı da sır değil. Gül, Erdoğan ve AKP’liler tarafından yapılan hiçbir davete katılmıyor. Erdoğan’la aynı kare içinde görünmüyor. Tüm bunlara karşın Erdoğan Gül’e yönelik tek bir yanıt cümlesi kurmamayı tercih ediyor. Gül’ün erken ya da 2019’da yapılacak cumhurbaşkanı seçiminde 100 bin kişi tarafından aday gösterileceğine yönelik konuşmalar da seçim sürecinin en ciddi konusu olarak duruyor.
İkinci turda hedef sağ oylar
Erdoğan, klasik İslamcı muhafazakâr seçmenin yanına bir süredir milliyetçi söylemlerle ve MHP ortaklığıyla ülkücü kesimleri de eklemeye çalışıyor. Klasik yelpazedeki yüzde 65-35 dengesini gözetiyor. Aslında bu, bir yandan erken seçimi de kafasının içinde tarttığını gösteriyor. Bu stratejiyle erken ya da 2019’da yapılacak seçimleri 2. turda sağ oyları bloke ederek kazanmayı amaçlıyor. Bunun için sol dışında hiçbir kesimi ya da kimseyi hedef almıyor. Hatta hedef almadığı gibi sağ yelpazede kalan tüm kesim ve isimlere sıcak gelecek mesajları bilerek ve isteyerek bir seçim stratejisinin parçası olarak işliyor.