HDP'li Sancar'dan Erdoğan'a "Kürt sorunu" tepkisi

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın "Kürt sorunu yoktur" açıklamalarına tepki göstererek, "Emin olun bir süre sonra 'Kürt de yoktur' diyecekler" açıklamasında bulundu.

cumhuriyet.com.tr

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin Meclis'teki haftalık olağan grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Kürt sorunu yoktur" şeklindeki ifadelerine sert sözlerle tepki gösterdi.

 "Kürt sorunu yoktur” diyorlar, emin olun bir süre sonra “Kürt de yoktur” diyecekler" açıklamasında bulunan Sancar, şu açıklamalarda bulundu:

"Kürt'ün dilini inkar ediyorlar, Kürt'e yönelen bütün suçları hukuksuzlukla koruma altına alıyorlar, tarihi varlıklarını, kültürünü kayıyım yönetimi ile talan ediyorlar... Kayyım politikalarıyla iradesini yok sayıyorlar Kürt halkının. Bundan daha büyük bir inkar, bundan daha büyük zulüm olur mu? İşte Kürt sorunu budur."

Mithat Sancar'ın konuşmasından satır başları:

Bu iktidardan ne özür ne utanç ne hicap açıklaması gelmiyor. Pandeminin başından beri verilen rakamlar meğer yalanmış. Biz bunları söylüyorduk. Sadece biz değil birçok kuruluş pandeminin nasıl bir yalan üzerinden yönetildiğini söylüyordu.  Başında da TTB geliyor.  Bu kuruluşlar hain, terörist ilan ediliyordu. Sonunda iktidar da baştan beri yaptıklarını kabul etmek zorunda kaldı.

Aşıdan pay almak için şimdi birden 8 ayı sildiler. 30 binin üzerine çıkmış durumdayız. Dünya listesinden bir günde 24. sıradan 3. sıraya yükseldi. Sayılar hala güvenilir değil. Bu yalanın sonucu, faturası nedir. Halkın sağlığıdır. İnsanların sanki ortada tehlike yokmuş gibi davranmaya itilmesidir.

En tepede yetkiler bendedir, her şey benden sorulur bir kişinin, AK Parti Başkanı'nın, Cumhurbaşkanı'nın bir sorumluluğu yok mudur? Yetkiye gelince her şey bende, sorumluluğa gelince benim hiç kabahattim yok yalanına daha ne kadar inanacağız. Biz inanmıyoruz, bu toplum da inanmıyor, inanmayanlar artıyor. Hakikat yolculuğu büyüyor, hakikat yolculuğu büyüdükçe iktidar çözülüyor, sistem çöküyor. 

Peki bu yalanın pazarlanması için kullanılan kavram neydi? Bakan 1 Ekim'de basın toplantısında hem vatandaşlara hem Dünya Sağlık Örgütü'ne yanlış bilgi verilmesini ulusal çıkarları korumak için yaptım diye açıklamıştı. O zaman küçük bir mahçubiyetle bu sözleri sarf etmişti. Yani bir sebebimiz var, yani anlayın bizi demeye getirmişti. Ulusal çıkar kavramı bu iktidarın yalanlarını örtmek için en fazla sığındığı gerekçedir. Ulusal çıkar ancak halkın katılımıyla tartışması ile belirlenebilir.

Hakikat yolculuğu devam ediyor. Hakikat yolculuğunun başını da HDP çekiyor. Hakikat yolculuğunun bedelini de Kürt halkı ödüyor. İşte bu bedeli öderken bu toplumu bu yalanlardan bu beladan kurtarmaktır amacımız.  

"TBB'YE BAŞTA OLMAK ÜZERE ÖZÜR DİLEYİN"

"Bu iktidar talan ve savaş politikalarını yürütebilmek için yalan söylemek zorundadır. Ancak bu iktidarı çökertirsek talan politikalarını da çökertebiliriz. Hepimiz bu dersin gereklerini mutlaka yapmalıyız. İktidarın temsilcilerini ve iktidarın küçük ortağının özür borcu vardır. Ama sorumluluk sadece özürle ortadan kalkmak. Ama özür bir erdem olduğu için sorumluluğun da önünü açar. Çıkın TTB başta olmak üzere bu yalanı aylardır ortaya koyan herkesten özür dileyin ama bu sorumluluğunuzu ortadan kaldırmayacaktır."

"YASAKLARIN DA BİR MANTIĞI OLUR"

"Yasaklar geldi biz de bazı yasakların olması gerektiğini başından beri söylüyoruz ama bu yasakların bir mantığı olur. İktidarın açıkladığı yasaklar çelişkilerle doludur. Yasak açıklanırken destek es geçiliyor. Destek niye gerekli? Eğer sokağa çıkma yasağı ilan edecek işletmelerin kapanması kararını alacaksanız insanların geçinmesini sağlayacak tedbirler almak zorundasınız. İktidarın açıklamasında yasak var destek yok. Yasaklar da büyük ölçüde ekonominin çarklarını döndürmek için konuyor. Halksa ekonominin çarkları içinde ezilsin iye kendi kaderine terk ediliyor. Bu iktidarın bu düşüncesine karşı mücadele bir insanlık mücadelesidir. Yalanların sonu yok. "

"LÜTFEN BU YALANLARA ÜSTÜNE HANGİ ETİKET KONURSA KONSUN ARTIK İNANMAYIN"

"Osman Şiban ve Servet Turgut helikopterden atılmışlar ve daha sonra servet Turgut hayatını kaybetmişti. Önce valilik sustu. Sonra olayı örtbas etmeye yönelik bir şablon bildiri yayınladı Van Valiliği. İçişleri Bakanlığı da sustu uzun süre. Benzer olayları yakın zamanda yaşadık biliyoruz. Mardin'de o zamanda 57 yaşındaki, Abdi Aykut için şimdiki sözlerine benzer sözler söylemişti İçişleri Bakanı. Aykut'un normal bir hayatı olan köylü olduğu ortaya çıkmıştı. İşkence hiç kimse için kabul edilemez. Aykut çok ağır işkencelere maruz kalmıştı. Dava açmış bakanlığı tazminata mahkum etmişti. Şimdi demek istiyor ki İçişleri Bakanı bizleri sorgularsanız sizler de teröristlere yardım etmiş olursunuz. Yani yine ulusal çıkar yalanı devreye sokuluyor. Lütfen bu yalanlara üstüne hangi etiket konursa konsun artık inanmayın. Bu yalanların peşinden gitmeyin. Bu iktidar bir zulüm ve talan iktidarıdır. "

"BU BÜTÇE SARAYA, YANDAŞA BÜTÇEDİR"

"Bütçe görüşmeleri boyunca bu bütçenin savaşa, yandaşa ve ranta göre hazırlandığını ayrıntılı olarak verilerle ortaya koydu. Bu bütçe saraya yandaşa bütçedir. Biz ne istiyoruz? Halk için bütçe istiyoruz. Köyleri gezdik, çiftçilerle buluştuk, meslek örgütleriyle buluştuk. Onların fikirlerini dinledik. Halkımız yoksulluk işsizlik ve geçim sıkıntısını iliklerine kadar yaşarken iktidar bir avuç yandaşa ve kocaman bütçeler gereken savaşa para aktarıyor. Bu iktidar ve bu rejim ekonomik krizi aşacak her türlü imkan sahip bir ülkede halkın çok büyük bir kısmını sefalete mahkum ediyor. Bu öngörüsüzlük değil bu bilinçli bir tercihti. Savaş politikaları ayakta kalmak için sığındıkları kendileri açısından bir liman olarak görüyorlar. Yandaşa aktardıkları milyarlarca lirayla arkalarında duran bir sermaye ve rant ağı yaratacaklar. Amaç kendi iktidarlarını devam ettirmektir. Kendi iktidarları için halkı yoksulluğa mahkum ediyorlar."

"ÜLKEYE KATAR SERMAYESİNİ KAYYIM YAPMIŞ BU İKTİDAR"

"1.3 trilyon lira bir bütçe hazırlanmış 2021 yılı için. Esas kaynak da vergi olarak gösteriliyor ama buradaki asıl önemli nokta vergi adaletsizliği üzerine kurulmuş bir bütçenin önümüze konmuş olmasıdır. Katmerli vergilerle halkın sırtına yüklenmiştir her şey. Biz de bütçenin halk için kullanılmasını istiyoruz. Emeklilikte yaşa takılan yüz binlerce insanımızın hakkını teslim etmek için 30 milyar TL gerekiyor. bunun için önerge verdi arkadaşlarımız ama reddedildi. Yoksul halkımız için binaların güvenlikleri için kaynak ayrılmasını talep ettik. Hepsi 50 milyar liraydı. Ama halkı depreme karşı korumak için yaptığımız bu önerge de reddedildi. Kredi Yurtlar Kurumu'na borçlu on binlerce gencimiz var. Bu gençlerimizin borcunun silinmesi için ayrılması gereken kaynak 10 milyar TL. bunu önerdik reddettiler. Pandemide zarar gören esnafın zararını karşılamak için ihtiyaç duyulan meblağ 10 milyar lire. Teklif ettik, yok dediler. Ataması yapılmayan öğretmenler için gereken milyar 20 milyar TL. Bunu da kabul etmediler. Aşı meselesi. Aşının herkese ücretsiz yapılması için bir tahsis yapılmasını teklif ettik. Gereken 15 milyar TL. Bunu kabul etmediler. Peki ne yapıyorlar bunun yerine bu ülkenin emekçilerinin halkının kaynaklarıyla birikimiyle oluşturulmuş kurumları yok pahasına satıyorlar. Aslında ne pahasına sattıklarını da bilmiyoruz çünkü şeffaf değiller. Belki şimdi açıklasalar kaynakları ha açıklamasalar da ilk seçimde gidecekler o zaman biz açıklayacağız, o zaman göreceğiz ki bu kayyımcı iktidar sadece Kürt belediyelerine kayyım atamakla yetinmiyormuş ülkenin kaynaklarına da kayyım atamış: Ülkeye Katar sermayesini kayyım yapmış bu iktidar. Bu ülkenin kaynaklarının başına Katar kayyımı gelmiş. Katar sermayesine ülkenin kaynaklarını peşkeş çekme ihtiyaçları var ama bunların hesabını soracağız."

"POLİS KAMERALARI BİZİ İZLİYOR"

"Şiddete erkek egemen iktidara, direnen kadınlar en çok sizlere selam olsun. En çok sizden korksun bu iktidar. Ülkede açlık yoksulluk var ama mücadele de var. Savaş var talan var ama demokrasi ve barış yolcuları, hakikat yolcuları da var. Mardin'de Nusaybin'de attığımız her adımı kayıt altına alıyorlar. Bizi izleyen kameraların büyük basın, yandaş basın olmadığını biliyoruz. Polis kameraları izliyor. Selam veren her vatandaşı kaydediyorlar. Ama görmenizi isterdim Kızıltepe'de kameralara göstere gösteren zılgıt atan kadınlarımız, esnafımız, sokaktaki insanımız. O yürüyüşte o kararlılığı onların gözünün içine soka soka gösterdi. Selam olsun Kızıltepe halkına. "