Hazırlıklı olalım ama nasıl?
Merkezi hükümetin planları ile yerel yönetimlerin önlemleri arasındaki uçurum neredeyse her ülkede yaşanıyor. Dünya sistemi freni patlamış bir otobüs gibi yokuş aşağı gidiyor. Bildiğimiz, üretim araçlarının dayandığı neo-liberal sistem dağılmaya başlıyor.
Özge Mumcu Aybars/ Statik Enerji“Koronavirüs salgını nedeniyle internet üzerinden alışverişlerde yaşanan patlama Amazon’un hisselerinin iyice değerlenmesiyle, kurucusu ve patronu Jeff Bezos’un servetine 24 milyar dolar daha kattı.” Konu, haber sitelerine bire bir bu cümleyle düştü. Bezos, şu an dünyanın zengin kişisi. Size de her gün şöyle reklam e-postalar geliyor mu? “En doğal temizlik malzemelerini siz isteyin, biz getirelim”, “Evde rahat giyim yüzde 40 indirimle evinizde...” Her hafta indirimlerin yüzde 5 oranında arttığını gözlemliyorum. İnsan böyle bir ruh halindeyken yeni sezondan ne alabilir? Pudra rengi modaysa moda, ne önemi var? Tüm bunların yerini saç tıraş makinesi gibi gündelik ufak tefek ihtiyaçlar alıyor. Haliyle arz talep dengesinden her ürünün fiyatı anlık değişiyor.
Kargo çalışanlarına destek gerek
Eve kapandığımız, dünyanın en garip karantinasının içine düştüğümüz günlerden geçiyoruz. Şehir oldukça sessiz. Sabahları kuş cıvıltılarıyla güne başlıyoruz. Sanki her gün aynı güne uyanıyoruz. Sadece gündelik hayatın saatleri değişti, gece ve gündüz birbirinin içine girdi. Şimdilik hafta sonları biraz farklı. Cumartesi ya da pazar fırına giderken polis ceza kesecek mi, eczaneden ilaç alırken eve mi gönderecek, belirsiz.
Bu koşullar altında Bezos’un zengin olması boşuna değil. Türkiye’de de benzer örneklerini göreceğiz. Üreticiler ve firmalar ellerindeki stoku eritmek yani bir anlamda çarkı döndürmek istiyor. Ancak bu çarkın en zayıf halkası kargo firmaları; iş yükleri ziyadesiyle artmış durumda. Nasıl artmasın ki, iğneden ipliğe, bebek bezinden kozmetiğe başka alacağınız bir yer neredeyse yok. İş yükü artışıyla beraber kargo çalışanlarının tedirgin olduğu aşikâr. Onlara da şirketlerin özel destek önlemleri sağlaması gerekiyor.
Ayrıca, markete gidip alışveriş yapmak insanı bütünüyle tedirgin eden bir eylem. Markete maskesiz almıyorlar, maske satışları da devlet tarafından yasaklandı, malum devlet dağıtacak, peki, maskeye erişemeyen insanlar nasıl alışveriş yapabilir? Devletin, PTT aracılığıyla maskeleri yetiştiremediği açıkken, insanların nasıl sağduyulu davranmasını beklersiniz? Ya da gece yarısına 2 saat kala sokağa çıkma yasağını açıklarken insanların sokaklardaki açık marketlere yüklenmesini ne hakla eleştirebilirsiniz?
Yerel yönetimlere ilginin nedeni basit
Görece eski zamanlarda memleketin siyasi açmazlarını bazılarımız daha ağır yaşar, bazılarımız görmezden gelirdik. Yerel yönetimlere merkezi hükümetin baskı yaptığını bilirdik belki ama “kayyım mı atanmış” der, diğer habere geçerdik. Eski zamanlardan bugüne çok önemli bir ayrım var: Kriz yönetim alanı yerel yönetimlerin üstünde. Yerel yönetimlerin pandemiye karşıya toplumsal mücadeleyi sağlıklı yürütmesi bu noktada ön plana çıkıyor. İşsiz kalan müzisyenlerden her sektörde güvencesiz çalışanlara kadar herkes derdini yerel yönetimlerle çözmeye çalışıyor. Nedeni de gayet basit: Anlık sıkıntılara ani çözümler üretebilmeleri.
Ayrıca bir not, merkezi hükümetin planları ile yerel yönetimlerin önlemleri arasındaki uçurum neredeyse her ülkede yaşanıyor. Dünya sistemi freni patlamış bir otobüs gibi yokuş aşağı gidiyor. Bildiğimiz, üretim araçlarının dayandığı neo-liberal sistem dağılmaya başlıyor. Ve de birçok ülke uzunca zamandır uzaklaştığı “devlet ana”nın kapsayıcılığına daha çok ihtiyaç duyuyor. TEPAV’ın “Covid-19 Salgını Bir Değil Birkaç Çeyrek Sürerse Ne Olur?” çalışmasına göre, aylık 2000 TL’lik bir yardım -işgücünün yüzde 80’nin çalışamayacağı düşünülerek ve salgın öncesindeki işsizler de dikkate alınarak yapılan hesaplamaya göre- iktidarın 428 milyar lira civarında kaynak bulması gerekiyor. Böylesi bir kaynak bulunabilir mi veya bir kaynak yaratılabilir mi? Sanırım, bizleri daha zor günler bekliyor. Hazırlıklı olalım ama nasıl?