'HAYIR' dilekleriyle film festivali

36. İstanbul Film Festivali Ian McKellen, Macit Koper, Selma Güneri, Barış Pirhasan gibi isimlerin katıldığı bir törenle resmen açıldı. Törene ünlü isimlerin mesajları damga vurdu.

Emrah Kolukısa

İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafından bu yıl 36. kez düzenlenen İstanbul Film Festivali’nin açılış töreni için Türker İnanoğlu Maslak Show Center’dayız. Yaklaşık 2000 kişilik kapasitesiyle burası belki de festival tarihinde açılış töreni için kullanılan en hacimli salon. Bir yandan İKSV Genel Müdürü Görgün Taner, Film Festivali Direktörü Kerem Ayan ve İKSV’nin çeşitli kademelerindeki yetkili ve görevli isimler konukları karşılarken bir yandan da gelen ünlüleri görmek için dirseklerin birbirini itelediği, basın mensuplarının ise ciddi ciddi yer savaşı verdiği bir “kırmızı halı” bölümü sürmekte.

“Kırmızı halı” lafın gelişi elbette, festivali afişinden hareketle hazırlanmış genişçe bir fonun önünde durulan ve fotoğrafçılara, kameramanlara poz verilen bir köşe burası ve törenin başlamasına çok az bir süre kalan en meşhur misafirini de ağırlayarak misyonunu tamamlıyor. Yanılmadınız elbette, Sir Ian McKellen’dan ya da daha çok bilinen adıyla Gandalf the Grey’den bahsediyoruz. Kısa bir gecikmenin ardından sahneye Cem Davran’ın çıkışıyla başlayan açılış töreni gayet hızlı ve seri bir biçimde akıp gitti, büyük ölçüde Davran’ın gayretleriyle. Görgün Taner tek tek sponsorların plaketlerini sunduktan sonra sahneye tek bir şarkı söylemek üzere son ayların popüler isimlerinden Kalben geldi ve tek gitar eşliğinde “Yara” adlı şarkısını seslendirdi. Ardından sıra gecenin onur ödüllerine geldi. İlk ödül kısa bir süre önce kaybettiğimiz ve ölümünden bir süre önce ödülü kendisine takdim edilmiş olan Mithat Alam’a... Büyük alkışlarla anılan Alam’ın ardından bu kez yılların deneyimli görüntü yönetmeni Çetin Tunca çağrıldı sahneye. Tunca ödülünü yönetmen Feyzi Tuna’nın elinden aldı (“Öpülmeyi sevmez ama ben öpeceğim” diyen Tuna gece boyunca sürecek bir öpücük muhabbetinin de fitilini yaktı bilmeden) ve üzerinde çok emeği olan Turgut Ören ve Atıf Yılmaz’a teşekkürlerini sundu.

‘Atatürk olmasaydı...’

Anayurt Oteli” başta olmak üzere birçok filmde önemli roller üstlenmiş tiyatro oyuncusu ve yönetmeni Macit Koper de gecede ödül alan isimlerden biriydi. Ödülünü Hale Soygazi’nin sunduğu usta oyuncu bir hayli alkış alan konuşmasında “Bu ülkede, İstanbulumuzda yıllarca özgür bir sanat ortamı yaratan, sevgili Onat Kutlar’ın deyişini yinelercesine sinemanın bir şenlik olduğunu bizlere kanıtlayan İKSV’ye teşekkür ederim” dedikten sonra yaşadığımız günlere dokundurmadan geçmedi: “Bu şenlik umudunun devam edebilmesi için herkese hayır’lı geceler, hayır’lı günler dilerim.” Senarist ve yönetmen Barış Pirhasan ise ödülünü Nurgül Yeşilçay’dan aldı (“Öpülmeyi çok sever, öpeceğim” diyerek öpücük hadisesini devam ettiren kişi oldu Yeşilçay) ve babası Vedat Türkali’yi de andığı konuşmasında şunları söyledi: “Babam Vedat Türkali onur çıtasını oldukça yukarılara koymuş bir insan. Onurlu olmak bugün her zamankinden biraz daha zor galiba. Ben bu ödülü şu anda tutukevlerinde, cezaevlerinde kalan bütün gazeteci ve sanatçılarla birlikte alıyorum.” Pirhasan’ın hemen ardından ödül almak üzere sahneye gelen Selma Güneri ise salonun her köşesini tek tek selamladıktan ve Ediz Hun’un elinden ödülünü aldıktan sonra (“Canım kardeşim, seni öpüyorum” dedi elbette Ediz Hun) ne kadar heyecanlı olduğunu ifade etti ve sözlerini şöyle noktaladı: “O olmasaydı bizler bugün burada olmazdık. O olmasaydı sanat olmazdı. O olmasaydı bu ödüller gelmezdi. Mustafa Kemal Atatürk için.”

Ve sahne Gandalf’ın

Gecenin son ödülü Sir Ian McKellen’a verildi elbette. İngiliz tiyatro ve sinema oyuncusu McKellen, son derece sempatik tavırlarla yaptığı kısa konuşmasında tüm salonu avuçlarına aldı ve “78 yaşında, oyuncu, İngiliz, Avrupalı ve eşcinsel biri olarak kesinlikle enternasyonalist” olduğunu açıkladıktan sonra burada bulunduğu kısacık süre içinde dersini ne kadar iyi çalıştığını kanıtlarcasına hem festival mottosuna hem de referanduma gönderme yaparak şunu söyledi: “Ülkenizin büyük tarihi ve geçmişi dünyanın geri kalanı için de önemli. O yüzden festival boyunca ve özellikle de pazar günü başınızı dik tutun.” Sonra da tuttu Cem Davran’ı bir güzel yanağından öpüverdi. Bu öpücük gecenin bir anında “Bakalım sonunda beni kim öpecek?” diye soran Davran’a da güzel bir cevap oldu doğrusu.