Haydi İstanbul, sinemaya

İstanbul Film Festivali’ne sayılı gün kala sizler için kapsamlı bir rehber hazırladık ve izlemeniz gereken filmleri sıraladık

Emrah Kolukısa

Bu yıl 38. kez düzenlenecek olan İstanbul Film Festivali’nde izleyiciyle toplam 186 film buluşacak. Biletleri geçen hafta satışa çıkan etkinlikte hangi filmleri izleyeceğine hâlâ karar veremeyenler üzülmesin, sizin için kapsamlı bir rehber hazırladık ve izlemeniz gereken 38 filmi sıraladık.
Festivalin Galalar bölümünde yer alan ve geniş kitlelerin ilk önce ilgi göstereceği flaş yapımları bu listede yok zira onları tavsiye etmeye gerek bile yok. Ayrıca bu filmlerin büyük bir kısmı zaten festival sonrası dönemde vizyona girecek. Okuyacağınız liste vizyon şansı az olan (ya da hiç olmayan) ve belki de sadece festivalde izleme imkânı bulacağınız yapımlara odaklanıyor.

Festival kataloğunun sırasını izleyerek oluşturduğum listeye de Uluslararası Yarışma filmlerinden tavsiyelerle başlıyorum ve bu yılın en merak ettiğim filmlerinden biri olan “In Fabric / Lanetli Kumaş”ı (y: Peter Strickland) mutlaka izlemeniz gerektiğinin altını çiziyorum. “Berberian Sound Studio” ve “The Duke of Burgundy” filmleriyle kalbimizi kazanan Strickland yeni filminde yine İtalyan korku geleneğine selam çakıyor. Yarışma filmleri arasında ayrıca Locarno’da En İyi Yeni Yönetmen ödülünü alan Tarık Aktaş’ın “Nebula”, “Hitchcock/Truffaut” belgeselinin yönetmeni Kent Jones’un yeni işi “Diane” ve San Sebastian’da büyük sükse yapan Benjamin Naishtat’ın son filmi “Kırmızı” özellikle öne çıkıyor.
İnsan Hakları Yarışması bölümünde Ali Vatansever’in “Saf” adlı filmi dikkat çekiyor. Ulusal Yarışma’da da yer alan “Saf” Fikirtepe’de bir gecekonduda yaşayan genç bir çiftin kentsel dönüşüm ile değişen hayatlarını konu alıyor ve güncel meselelere dalıyor. Bu bölümün öne çıkan diğer filmleriyse Barbara Miller’ın kadın cinselliğini mercek altına aldığı belgeseli “#Dişil Haz”, Raul De La Fuente ve Damian Nenow’un Angola iç savaşını konu edinen animasyon belgeseli “Hayattan Bir Gün Daha” ve “Narcos” dizisinin başrol oyuncusu Wagner Moura’nın ilk yönetmenlik denemesi olan ve Brezilyalı Marksist siyasetçi Marighella’nın hayatını anlatan “Marighella”.

Ulusal Yarışma’da 9 film
Bu yıl Ulusal Yarışma’da 9 film Altın Lale için yarışıyor. Bunların içinde Emin Alper’in ilk gösterimini Berlin Film Festivali’nde yapan son filmi “Kız Kardeşler” Türkiye’de ilk kez izleyici karşısına çıkacak. En son “Abluka” ile sinemamızdaki yerini sağlamlaştıran Alper’in Kültür Bakanlığı’ndan destek başvurusu reddedilen filmi bu yılın merakla beklenen yapımlarından elbette. İlk gösterimini Adana’da yapan “Kardeşler” ise Ömür Atay’ın ilk filmi ve yarışmanın bir diğer iddialı yapımı. Ulusal Belgesel Yarışması’nda ise geçen yılın bol ödüllü filmi “Meteorlar”ın yönetmeni Gürcan Keltek’in yeni filmi “Gulyabani” öne çıkan filmlerden biri. Bu bölümde tavsiye edebileceğim diğer filmlerse video-art işleriyle tanıdığımız ama çok sağlam bir belgesel duygusu olan Köken Ergun’un son çalışması “Şehitler” ve Aylin Kuryel ile Fırat Yücel’in imzasını taşıyan, İsrail’de başlarını örtmek için Türkiye’den ithal edilmiş perukları kullanan Yahudi kadınları konu edinen “Baştan Başa”.
Dünya Festivallerinden başlıklı bölümde bu yıl Berlin’de büyük ödül olan Altın Ayı’yı kazanan “Eşanlamlılar” (y: Nadav Lapid) muhtemelen büyük ilgi görecek. Günümüzün en aktif kadın sinemacılarından Agnieszka Holland’ın son filmi “Bay Jones”, Belçikalı çağdaş sinemacı Joachim Lafosse imzalı “Yola Devam”, Güney Koreli usta sinemacı Hong Sang-soo’nun Locarno’da En İyi Erkek Oyuncu ödülü kazanan filmi “Nehir Kıyısındaki Otel” ve Filipinli autuer Brillante Ma Mendoza’nın son çalışması “Alfa” bu bölümden size tavsiye edebileceğim diğer yapımlar.
Macar sinemasının genç ve parlak isimlerinden Laszlo Csuja’nın Locarno’da kendisine Jüri Ödülü’nü kazandıran ilk uzun metrajlı filmi “Çiçekli Vadi” Genç Ustalar bölümünde dikkat çeken filmlerden. Bu bölümün tavsiye edilesi bir diğer filmiyse Portekiz-Brezilyalı yönetmen ikilisi Joao Salaviza ile Renee Nader Messora’nın yerli halktan amatör oyuncularla çektikleri “Ölüler ve Diğerleri”.

Huzursuz ruhlar için
Sinemanın huzursuz ruhlarını ağırlayan Mayınlı Bölge bölümünden “Dağ” (y: Rick Alverson) adlı film için Lanthimos ve Lynch referansları veriliyor festivalin kataloğunda. Sırf bu iki isim bile merak uyandırmaya yeter herhalde. Antidepresan başlıklı bölümden ise İngiltere’den son yıllarda çıkan en ayrıksı sinemacılardan biri olan Ben Wheatley imzalı “Yeni Yılın Kutlu Olsun Colin Burstead” festivalcilerin kaçırmayacağını düşündüğüm filmlerden biri bu yıl.
Birkaç ay önce hayata veda eden Britanyalı büyük usta Nicolas Roeg’un 1970 tarihli filmi “Performance” festivalin Musikişinas bölümünde gösterilecek. Aslında bu bölümdeki tüm filmleri görmeniz hararetle tavsiye edilir (banko desek yeridir) ama benim kaçırmayacaklarım öncelikle büyük perdede görme fırsatını tepmeyeceğim “Performance” ve tabii ki P.J. Harvey’nin kayıt sürecini belgeleyen “A Dog Called Money” ile Leyla Gencer’in hayatına odaklanan “Leyla Gencer: La Diva Turca” adlı belgesel.

Nerdesin Aşkım başlıklı bölümde LGBT temalı filmler bekliyor izleyiciyi. Camille Vidal-Naquet’nin ilk gösterimini Cannes’da yapan bol ödüllü filmi “Sauvage” bu bölümde diğerlerinin bir adım önüne çıkıyor kanımca. Filmin başrolünde daha önce “Kalp Atışı Dakikada 120” adlı filmden hatırlayacağınız Felix Maritaud var. Kadın odaklı filmlerin gösterileceği Çiçek İstemez’den ise eğlence sektöründe kadınların eksik ve yanlış temsilini Hollywood yıldızlarıyla yapılmış söyleşiler vasıtasıyla ortaya koyan “Bu Her Şeyi Değiştirir” (y: Tom Donahue) adlı belgesel filmi tavsiye edebilirim.
Stanley Kubrick’in filmlerini büyük perdede görme imkânı öyle kolay kolay gelmez karşınıza. Festival bu yıl Kubrick’in tüm uzun metrajlı filmlerini ayağınıza getiriyor. Hepsini izlemeniz elbette ideal olanı ama vakti, imkânı kısıtlı olanlara en azından üstadın ilk filmi olan “Korku ve Arzu” ile bir noir şaheseri olan “Son Darbe” (The Killing) adlı filmleri önerebilirim.

Cinemania bölümünde geçen yıl kaybettiğimiz Bernardo Bertolucci’nin “Konformist” ve yine geçen yıl hayata veda eden Ermanno Olmi’nin “İş” adlı filmleri ile Mark Cousins’in sinemanın en büyük dehalarından birine adadığı “Orson Welles’in Gözleri” adlı filmi listenize not etmenizde yarar var derim. Tabii bunlara bir de Lynn Ramsey’nin ilk filmi olan “Sıçan Avcısı”nı da eklemeniz şart. Unutmayın; festival 5 Nisan’da başlıyor ve bilet almak için son bir kaç gün. Acele eden kazanır.

Dokuz Sultan birden

Bu yıl festivalin Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü alan Şerif Gören’in çektiği ve sinemamızın sultanı Türkan Şoray’ın dokuz farklı kadını canlandırdığı “On Kadın” adlı film Zurich Sigorta’nın katkılarıyla restore edilmiş haliyle izleyiciyle buluşuyor. 1987 tarihli film titiz ve hesaplı dramaturjisiyle Gören’in filmografisinde özel bir yere sahip. Bu arada hemen belirtelim, Şoray dokuz kadın canlandırdığına göre filmin adı neden “On Kadın” derseniz, onuncu kadının öyküsü aslında filmi seyredenin öyküsü...

Belgesellere dikkat

Belgesel Kuşağı’ndaki tüm filmleri izlemenizi öneririm, ne de olsa en heyecan verici filmler ekseriyetle belgesellerden çıkıyor. Ama illaki tavsiye isterseniz elbette yaşayan en önemli sinemacılardan Werner Herzog’un Andre Singer ile birlikte çektiği “Gorbaçov’la Görüşme” adlı filmi öneririm. “Gorbaçov’la görüşmek büyüleyici ve aydınlatıcı bir deneyim oldu” diyen Herzog’un filminde 20. yüzyılın en önemli bazı olaylarına dair aydınlatıcı bilgiler de yer alıyor. Bu bölümdeki “Putin’in Tanıkları” (y: Vitaly Mansky) adlı film de Herzog’un filmine güzel bir eşlikçi olarak izlenebilir. Mutlaka izlenmesi gereken diğer belgeseller ise İtalyan sinemasının usta ismi Nanni Moretti’nin imzasını taşıyan ve Şili ile İtalya arasında tarihi bir köprü kuran “Santiago, İtalya” ile büyük usta Frederick Wiseman’ın Amerikan kırsalına odaklandığı yeni filmi “Monrovia, Indiana”.